Bir edebiyat yapıtında yazardan okura güçlü bir biçimde iletilen kişisel duyguların anlatımdaki esin ve coşkunluk.
Yalnızca lirik şiirle sınırlanmayan lirizm ateşli bir duygunun esin kaynağı olduğu destan, dram, hatta düzyazı türündeki (sözgelimi, söylev) yapıtlarda da bulunabilir.
Lirik Şiir
Adını eski Yunanlılarda lir eşliğinde söylenmesinden alan lirik şiirde şarkı bölümü büyük bir olasılıkla tümüyle şiire bağımlıydı ve birkaç akortla desteklenen bir çeşit recitativo oluşturuyordu. Ama müziğin ve şiirin bu birlikteliği uzun sürmedi. Her biri kendine özgü bir doğrultuda gelişme gösteren bu iki sanat biçimi, bir araya getirilmeye çalışıldığında birbirini bozuyordu.
Müzik ancak bazı din şarkılarında, ilahilerde ve ezgilerde, özellikle de gerçek anlamdaki şarkıda lirik şiirle birlikte bulunuyordu.
Genellikle, şiir kusursuz olduğunda müziğe çok az başvuruluyordu; müzik temel amaçsa şiir metni ikinci planda kalıyor ve yalın bir taslak oluşturuyordu.
Lirik Kahraman
Epik ozan, kendinden farklı bir kahraman ortaya koyarak onun yaşadığı olayları, duygularını, düşüncelerini dile getirirken, dramatik ozan gözlerimiz önünde düşünen ve hareket eden kişilerin mücadelesini sergiler. Oysa lirik ozanın ortaya koyacağı bir kahraman yoktur ya da daha doğrusu bu kahraman kendisidir. Bir kişi yapıtında bir an görünse bile bu ancak o anda ozana kendini açığa vurması fırsatını vermek içindir. Başka bir deyişle, eski Yunanlılarda epik ozan Homeros ve trajik ozan Aiskhylos ile lirik ozan Pindaros birbiriyle karşıtlaşır; Latinlerde Aeneis’in yazan epik Vergilius ile Georgica’larm yazarı aynı Vergilius ve Horatius birbirine karşıttır.
Lirik şiirin ele aldığı konular son derece değişiktir. Bazı ozanlar, genel konulan seçerek, inançların en yüce olanlarını, bir halkın dinsel inancım, yurtseverlik duygusunu, askerlik onurunu, spordaki üstünlüğünü (Pindaros gibi) dile getirirler. Bazı ozanlarsa, daha özel nitelikteki konuları yeğleyerek, kişisel ama derinliği olan düşünceleri coşkuyla dile getirdiler ve dünyanın gidişiyle insanların yazgılarını düşüncelerinde canlandırarak özdeyişler ortaya attılar.
Lirizm, bireyin en özel ve en kişisel duygusunu açığa vurur. En geçici duygular, gönül çarpıntıları, her çeşit acı, ruhun bunalımları, özlemler ve melankoli gibi duygunun her düzeyi lirik şiirde yer alır. Bunların yam sıra görüşlerin yeniliği ve özgünlüğü, düşüncenin şaşırtıcı yönleri, düşünce yapısındaki her türlü düşgücü de lirik şiirde esin kaynağı olarak belirir.
Lirik şiirde betimlenecek ya da anlatılacak konu olmadığından ve ozanın düşünce ile duygusunu açığa vurması söz konusu olduğundan, uzun açıklamalara yer verilmez. Bazen fazla önem taşımayan olayların anlatımına başvurulur; ama bunlar, ozanın düşüncesi aracılığıyla konusuna bağladığı ve yalnızca temel duyguyu besleyen basit çağrışımlardır. Düşüncelerin sıralanışı, anlatımın ya da mantığın gerektirdiği düzenli sıralanışa uymaz. Coşkunluktan kendinden geçmede, mutsuzluğun acısı ya da sıkıntısında olduğu gibi coşkunun sarhoşluğu ve şiddetinde de ozan kendisini sürükleyen ve büyüleyen üstün bir gücün etkisinde gibidir.
Lirik Türlerin Çeşitliliği
Klasik dönemlerin lirik şiiri, ilahi, od ve şarkı olmak üzere üç temel tür içerir. Dinsel kökenli ilahi (bir kahramanı yücelten epik ilahiler de vardır), tapınmak, şükretmek, saygı göstermek için Tanrı’ya yönelen bir ruh coşkusunu yansıtır. Dithyramboslar’la mezmurlar bu türe girerler. Eski Yunan edebiyatının burada üstünlüğü İbrani edebiyatına bıraktığı görülür ve mezmurlar eski lirik düşüncenin yetkin biçimlerinden biri olarak belirir. Od’da ozanın kişiliği yapıtın bütününde egemen durumdadır ve ozan seçtiği (ya da ısmarlanmış olan) konuya sürekli olarak kendine özgü düşünce ve duygular katar.
Şarkıysa sonsuz sayıda konu içerir ve ilahiyle od’dan içeriğinin, biçiminin,ölçüsünün ve dilinin yalınlığıyla ayrılır.
Öte yandan, sone, eleji, balad ve bazı felsefi şiirler de lirik şiire bağlanırlar. Bunlarda da ozanın kişiliği ön plandadır ama, duygunun an anlatımı yerini düşünceye bırakır. Bu şiirlerde od’ un coşkunluğu, şarkının yalınlığı ve düşgücü yoktur; ezgi yerini dildeki ahenge bırakarak yok olur.
XVII. ve XVIII. yy’larda gerçek anlamda lirizme Malherbe’in ya da Jean- Baptiste Rousseau’nun odlarında Taslanmaz ama Corneille’in ve Racine’in trajedilerinde, Bossuet’nin Oraisons funebres’inde (Cenaze Töreni Söylevleri), hatta Pascal’m Pensees’ sinin (Düşünceler) bazı bölümlerinde ve daha sonraları Rousseau’da lirizm görülür.
Lirik şiir, XIX. yy’da romantik okul tarafından işlenmeye başlayınca olağanüstü bir gelişme göstererek dizelerin gruplaşmasında, uyaklarında ve ritminde lirizmin geleneksel çerçevesini aştı ve ozanlar ruh hallerine özellikle dikkat etmeye başladılar. Bu da XX. yy’da hâlâ yenilenen değişik biçimlerin olağanüstü bir biçimde gelişmesine yolaçtı:Lirizmin görkemi,Claudel’in şiir ve dram yapıtlarında belirdi; aşk, ölüm, Tanrı, özgürlük gibi önemli lirik temalar, çağımızda Fransızlarda Apollinaire, Reverdy, Saint- john Perse, Peguy ve hatta Andre Breton’da, Anglosaksonlardaysa Pound, Dylan Thomas, Beat Generation tarafmdan dile getirildi ama, öbür Eskiçağ türlerinde de olduğu gibi (sözgelimi destanda) geçişi ilgi çekici bir biçimde sinema sanatı sağladı. Türk edebiyatmda da, bazı araştırmacılar eski edebiyatın gazel, ağıt (mersiye), koşma, türkü, güzelleme, mani gibi biçim ve türlerini lirik türler olarak adlandırmışlardır. Lirik şiirler yazmış Türk ozanları arasında da özellikle şu adlar sayılabilir: Ahmet Haşim, Yahya Kemal Beyatlı, Necip Fazıl Kısakürek, Cahit Sıtkı Tarancı, Orhan Veli, Oktay Rıfat, Ahmet Muhip Dıranas, Cemal Süreya. Attila İlhan. Ümit Yaşar Oğuzcan, vb.
Son Yorumlar