Çok değişken yapısı ve molekül ağırlığı olan bitkisel kökenli protein. Lektinler, glikolipit ve glikoprotein gibi glüsitli hücre zarı temel oluşturucularıyla birleşir ve bunları birbirlerine bağlarlar (aglütinasyon). Seçmeli olan bu bağlama ya da birleştirme olayı lektinin yapışma ve hücre zarının bileşimine bağlıdır. Lektinlerin bitkisel kökenleri ve alyuvarları birbirlerine bağlayabilme yetenekleri,bunların fitohemaglütinin ya da yalnızca hemaglütinin olarak adlandırılmalarına yol açmıştır. Sebzeler (özellikle fasulye) lektinler açısından zengindir. Bazı hayvanlar da (omurgasızlar ve hatta omurgalılar) lektin içerirler. Bu değişik canlı türlerinde lektinlerin bulunması, zarları çoğu kez ozitlerden (eski adı polisakarit) oluşan birçok mikroorganizmaya karşı, bu canlıların savunmasını sağlamalarıyla açıklanabilir. Arı durumda elde edilen ve daha sonra üç boyutlu yapısı ortaya çıkarılan ilk lektin konkanavalin A olmuştur.
Lektinlerin özellikleri iki önemli uygulamaya yol açarak kan gruplarının biyokimyasal yapılarının belirlenmesini ve kanser hücrelerinin normal hücrelerden daha kolay birbirlerine yapıştıklarının saptanmasını sağladı. Bu özelliğin kanserli hücrelerle normal hücreler arasmdaki yapı farkını kanıtladığı sanılır: Normal hücre yüzeyindeki bozulmalar genellikle yok olmuş ya da maskelenmiş glikoprotein yapüı görünümlerle ortaya çıkar. Konkanavalin A’nın kötücül hücreler üstündeki etkileri, kolay üretilebilmesi ve ucuz olması nedeniyle geniş biçimde incelenmiştir. Bu lektin, normal hücreleri birleştiremeyecek kadar (litre başma 200 mg gereklidir) düşük yoğunluklarda (litre başma 10 mg) kötücül hücreleri çok kuvvetli biçimde birleştirir ve böylece hücre yıkımına yol açar. Gerekli dozlarda kullanıldıklarında, zehirlilik oranları yüksek olduğundan, doğal lektinlerin tedavide kullanımları pek olası değildir. Ama daha etkili ve daha az zehirli sentetik lektinlerin kanser ilaçları alanım genişleteceğine inanılmaktadır.
Son Yorumlar