Türk ressamı (Samsun, 1889-İstanbul, 1927).
1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Kafkasya’nın Kuban bölgesinden Anadolu’ya göç eden,ardından da İstanbul’a yerleşen bir ailenin çocuğu olan Hüseyin Avni Lifij, ilk eğitimine “mahalle mektebi”nde başladı. Fransızca öğrenmeye aşırı ilgisi nedeniyle, özel dersler aldı. Kısa zamanda edindiği fransızcasıyla resim kitaplarını sökmeye çalışıyor, bir yandan da katı inançlı babasından gizli olarak yaptığı tablolarla, asıl merakını geliştiriyordu. Nümune-i Terakki okulundaki eğitimi sırasında karakalem ve füzenle yaptığı resimleri ilgi uyandırdı (günümüzde İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde bulunan yağlıboya otoportresi, onun bu dönemine ait önemli yapıtlardan biridir).
Avni Lifij, ilkgençlik yıllarında Ayasofya’da mimari çizimler ve araştırmalar yapan Henri Prost ile arkadaşlık kurdu. Prost, ondaki sanat yeteneğini keşfedince Avni Lifij’e, o zamana kadar habersiz olduğu Sanayi-i Nefise Mektebi’nden (Güzel Sanatlar Akademisi) söz açtı ve kendisini, bu okulun müdürü olan Osman Hamdi Bey’le tanıştırdı. Osman Hamdi Bey de o sıralarda Avrupa’ya sanat eğitimi için iki öğrenci gönderecek olan şehzade Abdülmecit’e Avni Lifij’i önerdi. Ancak Paris’e gitmeden önce Lifij’in bir yıl kadar Sanayi-i Nefise Mektebi’ne devam etmesi gerekiyordu. Sanat bilgi ve becerisini bu okulda geliştirdikten sonra, Paris Güzel Sanatlar Okulu’na gönderilen Avni Lifij, burada Türk izlenimcilerine hocalık yapmış olan Cormon’un atölyesinde çalışü. Ancak şiir sevgisi, içedönük yapısı, onu, başta Puvis de Chavannes olmak üzere simgeci ressamlara yaklaştırdı.
1912’de İstanbul’a dönünce iki yü kadar İstanbul Erkek Lisesi ile Kandilli Kız Lisesinde resim öğretmenliği yaptı. Yakın dostluk kurduğu halife Abdülmecit’in isteğiyle dinsel konulu bazı resimler, bu arada Biat Merasimi adlı tablosunu yaptı. 1920 yıllarında, aynı zamanda bir sanat yazarı olarak sanat eğitimiyle ilgili görüşlerin savunucusu oldu; Güzel Sanatlar Akademisinde süsleme sanatları bölümünü kurmak ve geliştirmek amacındaydı. Aslında 1921’de Akademi’de böyle bir bölüm kurulmuş, ama uzman öğretici kadroların bulunmaması nedeniyle gerçek işlevine kavuşamamıştı. Avni Lifij, 1923’te bu bölüme hoca olarak atamnca, süsleme sanatlarının geliştirilmesi yolunda çaba harcadı. 1926’da bir ay süreyle Paris’e giderek dekoratif sanatlar konusunda incelemeler yaptı, dönüşünde bu konuyla ilgili bir rapor hazırladı.
Avni Lifij’in sanat çalışmaları, yoğun biçimiyle, GalatasaraylIlar Yurdu’ndaki geleneksel karma sergilerle başlar. Zamanın Harbiye nazırı tarafmdan Şişii’de açılan atölyede kahramanlık konularım içeren resimler yapan sanatçı, Viyana’da açılan Türk ressamları sergisine katıldı. Abdülmecit’in Bağlarbaşı’ndaki köşkünün duvarı için yaptığı Çeşmebaşmda Aşk Dedikoduları ve Kadıköy belediyesi için tasarladığı alegorik tablo, onun büyük boyutlu çalışmalarıdır. Ölümünden sonra ilk sergisi, 1931’de sanatçının bir ara genel yazmanlığını yaptığı eski Sanayi-i Nefise Birliği salonlarında (şimdiki Alay Köşkü) düzenlendi. 1968’de Akademi salonlarında tüm dönemlerini içeren geniş bir sergisi yapüdı. 1970 vülarındaysa, eşi Harika Lifij’in koleksiyonundaki resimlerle Ankara ve İstanbul’da anma sergileri açıldı.
Sanatı
Avni Lifij. öteden beri Türk resminde izlenimci kuşak olarak adlandırılanbir alegori, duyu tabanına oturan bir estetik egemendir. Bu tür resimlerinde, çoğunlukla belli bir çevrenin fiziksel özelliğinden çok, belli bir ruh yapısının dışa vuran renkli izlenimlerini buluruz. Avni Lifij, resimlerinde, konularıyla doğrudan doğruya ilgili olsun olmasın, izleyicide insan yaşamına ilişkin içli duygular uyandırmak istiyor gibidir. Geçmişle karışık bir gelecek duygusu, mutluluk imgesi, yaşamla ölüm arasmdaki dönüşümlü bağıntılar, kısaca bir tür yaşam felsefesi vardır onun resimlerinde. Gölgesi ufka düşmüş ağaçlar, ıssız adalar, sessiz bir doğa ortasında yer alan figürler, anlam dolu portreler Batı’nın simgeci ressamlarını nasıl yakından ügilendirmişse, Avni Lifij de bu tür konulara yakınlık duymuştur. Onda servili mezarlar, batan güneşin kızıllığı karşısında bu kızıllığa bulanmış figürler görülür. Doğaya bakarken, kendi iç dünyasını yansıtmaktan, ona kişisel bir görsellik kazandırmaktan geri kalmayan resimleriyle Avni Lifij, kendi dönemi içinde çağdaşlarına benzemeyen bir eğilimin belki de tek temsilcisi olmuştur
Son Yorumlar