Uzun ömürlü papatyanın kömeç biçimindeki çiçek durumunun kesiti.
Kapalı tohumlular, tohumlu bitkiler dalının alt dallarından biri.
Kapalı tohumlular, açık tohumlular ve Gnetaceae ile birlikte çiçekli bitkileri oluştururlar. Kapalı tohumlularda tohumlar ve yumurtacıklar meyve yaprakları tarafından oluşturulan kapalı bir kılıf içinde gelişirler. Çiçeğin belirgin özelliği, kısalmış bir dala benzemesidir; bu dal üstünde dışardan içeriye doğru önce yeşil yapraklar (çanak yapraklar), sonra renkli yapraklar (taç yapraklar), ardından erkek sporları taşıyan yapraklar (erkek organlar) ve en son olarak yumurtacıkları taşıyan yapraklar (meyve yaprakları) bulunur. Kapalı tohumlularda bu yapraklar, yalın ya da bileşik, kapalı bir sistem olan yumurtalığı oluşturmak üzere,kendi üstlerine kapanabilirler veya birbirleriyle kaynaşabilirler. Kapalı biçimde olan yumurtacıklardaki yumurta hücresinin döllenmesi için bitkilerin erkek çekirdeklerinin içeri girmesini sağlayan yeni bir organ geliştirmeleri gerekmiştir; bu görev boyuncuk ve tepeciklere düşmektedir. Tepecik üstüne düşen çiçek tozu taneleri dişi organ dokuları içine doğru uzun bir boru uzatırlar; boyuncuğun içinde ilerledikten sonra, çiçek tozu borusu (tüp) yumurtalığın dokuları içinden geçip bir yumurtacığa erişmek üzere uzar; erkek çekirdekler, hücre zarlarının bölgesel olarak yıkımıyla yumurtacığın içine boşalırlar.
Bir elma çiçeğinin üreme organı.
Tozlaşma
Yumurtalığın kapalı olmasının sonuçlan bu kadarla bitmez. Dişi organda tepecik yüzeyinin gelişmesi, böcekler tarafından yapılan tozlaşmaya yeni uyum olanakları getirir. Gerçekten de, gametlerin (üreme hücreleri) birbirleriyle birleşmelerini açıklayıcı bir çekim güçleri olduğu bilinmektedir, ama üst yapılı bitkilerde, çevreye yayılanlar gametler değil sporlardır. Erkek spor olan çiçek tozu tanesi dişi organa ancak fiziksel bir güçle (rüzgâr, akarsu) ya da yardımcı bir taşıyıcıyla ulaşabilir. En ilkel durumda çiçektozu taşıyıcısı rüzgârdır (rüzgârla tozlaşma), bu durum çok sayıda çiçek tozu tanesini ve bu çiçek tozlarını almaya, yapıştırmaya uygun bir yüzeyi gerektirir. Dişi organda boyuncuk ve tepeciğin “bulunması” rüzgârla çevreye dağıtılan çiçek tozunun alınması için elverişli olabilir. Bununla birlikte, dişi organdaki bu eklentiler daha çok çiçek tozunun böcekler tarafından taşınmasında, verimli biçimde işlevlerini yerine getirirler. Balözü de böceklerin çiçeklere uğramalarını sağlar; çiçeğin renkli olan taç bölümü böceklere bu bal özünün varlığını gösterir, böylece böcekler bilmeden taşıyıcı işlevi görürler. Çiçek yapılarından en çok gelişmiş olanına örnek olarak orkideler gösterilebilir, bunlarda cinsellik organlarının düzeni, herhangi bir böcek tarafından gerçekleştirilen tozlaşmayla sıkı sıkıya bağlantılıdır. Kapalı meyve yapraklarının bulunmasının doğrudan doğruya ortaya koyduğu son bir sonuç da meyvenin oluşmasıdır. Bitki bilim açısından, kapalı tohumlular dışındaki bitkilerde meyve yoktur; bazılarında, sözgelimi porsuk ağacında (açık tohumlu), meyveye benzer yapılar bulunur, ama bunlarda hiçbir zaman kapalı tohumlulardaki meyvenin verimliliği ve düzenliliği görülmez. Sözcüğün dar anlamıyla meyve, tohumların, döllenme ve olgunlaşmasından sonra meyve yapraklarının oluşturduğu bir yapıdır. Meyve, cinsine ve ayrıca kuru ya da etli kılıfına göre kapçık meyve, zeytinsi meyve, üzümsü meyve, vb. adını alır.
Ama meyvenin yapısındaki karmaşıklık bu kadarla da kalmaz. Meyvenin, tohumların korunması ve çevreye yayılmasında bir rol oynadığı sanılmaktadır. Gerçekte, meyve yapraklarının dışındaki çiçek bölümleri de meyvenin oluşumuna katılırlar. Yumurtalık alt durumlu olduğunda, çiçeğin sapı bu oluşuma katılır (sözgelimi, elma ve armut); bu tip meyvelerde ortadaki sert kıkırdaksı bölmeler meyve yapraklarından yapılmıştır, ama etli bölümün büyük bir kesimi çiçek sapından oluşmuştur; bitki bilimcilere göre bu bir yalancı meyve tipidir. Kimi kez meyve vardır ama koruyucu ya da etli bir yapı oluşturmak üzere ek bir bölüm gelişir; sözgelimi çilekte, gerçek meyveler sarı renkli ve sert küçük kapçık meyvelerdir, etli bölümse bu meyveleri taşıyan sapın ikincil bir değişikliğe uğramasıyla oluşmuştur. Ananasta, çiçek durumunun tümü karmaşık bir bütün oluşumuna katılmıştır.
Kapalı tohumlulardan düğün çiçeği
ORTAK YAPILAR
Yukarıda betimlenen nitelikler bu bitkilerin doğrudan doğruya kapalı tohumluluk özelliğine bağlıysa da, bu grupta değişmez başka özellikler de vardır. Yapraklar, biçimsel açıdan büyük çeşitlilik gösterdikleri halde, yapısal açıdan ortak özellikler taşırlar. Söz konusu özellikler bunları açık tohumluların iğne biçimindeki yapraklarından kolaylıkla ayırt etmeyi sağlar.
Gövdenin kesiti de dikkat çekici özellikler gösterir. Odun bölümü, hücrelerdeki enine çeperlerin orkadan kalkmasıyla süreklileşmiş damarlardan, iletim borularından oluşur; öbür damarlı bitkilerdeki trakeidlerse yalnızca, hücre dizilerinden başka bir şey değildir. Temel destek görevi selüloz ya da odunlaşmış çeperli özek doku hücrelerine yüklendiğinden, bu damarlar iletim işine yararlar; iletken dokunun açık tohumlularda aynı zamanda mekanik bir işlevi de vardır. Soymuk hücreleri hem boyuna, hem de dikey çeperlerde kalbur yapısı gösterirler. Bütün bu nitelikler iletim işlevinde ve işlerin farklılaşmasında ileri bir’gelişmeyi kanıtlar. İletim demetlerinin ve ikincil oluşumların düzeni de çok iyi hazırlanmıştır. Bütün öbür bitkilerde de bilinen salgı dokusu bu bitki grubunda son derece değişik biçimlerde ortaya çıkar.
Üremede kapalı tohumluluk özelliğinden başka belirgin niteliklerle bunların doğrudan sonuçları gözlenir. Bütün bitkiler evreninde bilinmekle birlikte, yaşatkan üreme olağan değildir; bu üreme biçimi açık tohumlularda çok güç elde edildiği halde kapalı tohumlularda oldukça sıktır. Eşeyli üreme de belirgin evrim özellikleri gösterir. Çiçek tozu tanesi, sporun zarı içinde bulunan bir erkek önçimi temsil eder, ama önçim son derece indirgenmiş durumdadır: Yaşatkan bölüm yalnızca bir çekirdekle, gametlerse (üreme hürceleri) iki çekirdekle temsil edilir. Çiçek tozu tanesinin çimlenmesiyle, yukarıda anlatıldığı gibi, erkek çekirdekleri taşıyan uzun bir çiçek tozu borusu oluşur. Yumurtacıkta (dişi öğe) da benzer bir indirgenme, gerçekleşir.
Kapalı tohumlulardan hanımeli
Embriyo kesesi olarak adlandırılan dişi üreme hücrelerini taşıyan bölüm (dişi gametli bitki) genellikle, sekiz hücreye indirgenmiştir. Ön bölümde dişi üreme hücresi (oosfer ya da yumurta hücresi), yardımcı hücreler (sinerjit) olarak adlandırılan iki hücrenin ortasında bulunur. Ortada, iki kutup çekirdeği görülür. Arka bölümdeyse antipod adı verilen üç hücre vardır. Embriyo kesesinin çevresi evin olarak adlandırılan temel bir dokuyla çevrilidir ve bu yapının tümü yalnızca kapıcık adı verilen bir noktada açık olan ve iki çeper tabakasından oluşan bir tohum zarıyla örtülüdür.
Kapalı tohumlularda, hiç değilse tipik örneklerde görülen çifte döllenme olayı canlılar topluluğu içinde yalnızca bu gruba özgü bir niteliktir. Çiçek tozu borusu iki erkek çekirdeği embriyo kesesi içine boşaltır. Bunlardan biri yumurta hücresini döller ve böylece ortaya çıkacak olan bitki taslağının kökenini oluşturur. Öbürüyse iki kutup çekirdeğiyle birleşerek, besi dokusu adı verilen ve embriyoya besinini sağlayan triployit (üç N kromozom) bir doku oluşturur. Besi dokusu bulunan tohumlarda, söz konusu doku bir yedek besin dokusu olarak kalır; öbür bazı tohum tiplerindeyse besi dokusu tohumun olgunlaşmasından önce harcanır ve yedek besin maddeleri çenek yaprakları içinde bulunur. Haployit yedek besin dokularının gametli bitki kökenli olduğu açık tohumlularda bu özelliklerin hiçbirine rastlanmaz. Sonuç olarak, kapalı tohumluların bir çok özgün niteliği bulunduğu ve bunların en gelişmiş bitkiler oldukları görülmektedir. Açık tohumlularm tersine bu bitkiler ağaç, ağaççık, çalı ve bunların yanı sıra otsu görünümdedirler; bu nedenle hemen her yerde yetişen söz konusu bitkiler, bilinen tüm biyolojik tipleri gösterirler. Otsu özelliğinin sonu terofitlere varır; bunlar yalnızca tohumlan kötü mevsim koşullarını geçirmeye dayanıklı olan kısa ömürlü bitkilerdir; tarımda böyle bitkilerden büyük ölçüde yararlandır. Kapalı tohumlular içinde sınıflamalar yapmak oldukça güç bir iştir. Bu grubu klasik biçimde, bir çenekliler ve iki çenekliler diye ayırmak, bu grupların her birinin de ayrışık olduğunu belirtmek koşuluyla hâlâ geçerliliğini korumaktadır.
Son Yorumlar