Kan Nakli
Kan aktarımı (kan nakli) bir hastanın damar sistemine, taze ya da saklanmış tam kan ya da kan türevleri şırınga etmektir.
Kan Nakli Tarihi
Kan aktarımı düşüncesi çok eskilere uzanır; gerçekten de Eski Mısır tarihinde ve Herophilos’un anatomiyle ilgili incelemesinde kan aktarımından söz edilmektedir. XV. yy’da papa İnnocentius VIII’in kan aktarımıyla iyileştirilmiş olduğu sanılır. Bu girişimlerin çoğunda kullanılan kan da hayvan kökenli olmuştur.
Tarihi kesin olarak belgelenmiş ilk kan aktarımı olayı 15 Haziran 1667’de Fransa kralının hekimi Emmeretz’in, 16 yaşında bir erkek çocuğa kuzu kanı vermesidir. Bu girişimin başarıyla sonuçlanması üstüne insana kuzu kanı verilmesi de hızla yaygınlaşmıştır. Söz konusu yöntem özellikle akıl hastalarında kullanılmıştır. Aynı yıl Emmeretz ve arkadaşı Deniş, hastalarından birinin atardamarını bir başkasının toplardamarına bağlayarak insandan insana kan aktarımını da gerçekleştirdiler. Yöntemin yaygınlaşmasıyla kazalar da görülmeye başlandı ve kan aktarımından belli bir süre vazgeçildi.
Darwin’in (1756), Bichat’nm (1800), Blundel’in (1818), Prevot ve Dumas’ nın (1825) çalışmalarından sonra XIX. yy’da denemeler yemden başlatıldı, ama ölüm olayları, yine artarak sürdü, bunun üzerine de hastalara fizyolojik serum verildi. XX. yy’da sitratlamanm bulunması, uygun aygıtların kullanılmaya başlaması ve kan gruplarının belirlenmesi, kanla ilgili sorunları ve verici seçimi sorununu çözmüştür.
Kan Nakil teknikleri
Doğrudan, yani koldan kola kan aktaranına ender olarak başvurulur. En çok kullanılan aktarım aygıtları Tzanck aygıtı, jube şırıngası, jouvelet perfüzörü ve Jeanbrau aygıtıdır: Tzanck aygıtının birçok dağıtım kanalı vardır; jouvelet perfüzörü kamn pıhtılaşmasını önleyen mekanik bir sürekli akım sistemidir; jeanbrau aygıtı bir sitratlama aygıtıdır.
Dolaylı aktarım en alışılagelmiş tekniktir. Birkaç saat ile 24-48 saat içinde alınmış taze kan ya da saklanmış kan kullanılır. Kan, glikozlu ya da gli- kozsuz, sitratlı asit çözeltisi eklenerek pıhtılaşmaz duruma getirilir. Saklama sınırı, on beş gündür. Bu zaman kavramları son derece kesindir; hekim çoğu zaman istediği kamn süresini (taze, 48 saatlik, 4 ya da 8 günden daha taze) belirtir. Kamn bulunduğu hazırlanmış şişe ya da plastik torba, hastanın yatağmm yanında bir sehpaya asılır. Kamn akışı ve akış hızı bir mekanizmayla ayarlanır. İğne, kol, önkol ya da ayak bileğindeki bir toplardamara sokulup, cilde yapışıcı bir bantla tutturulur.
Verilen kanın ABO sistemindeki grubu, alıcının kan grubuyla aynı olmalı ya da genel bir vericiye (O grubu) ait olmalıdır.
Kan Türevleri
Tam kan aktarımı çok belirli tıbbi ya da cerrahi olaylarda gereklidir. Birçok durumda tam kan yerine yalnızca bazı kan öğelerinin aktarımı yeğlenir; çünkü bir hasta bütün kan öğelerine ender olarak gereksinme duyar. Bu nedenle, hastaya, gereksinmesine göre kan yuvarları (aynı gruptan), plazma, kan pulcuğu (trombosit), albümin, fibrinojen ya da pıhtdaştırı- cı öğeler aktarılabilir. Enfeksiyona karşı tedavide çok kullanılan standart ya da özgül gamaglobülinlere gelince, bunların aktarımı ya da perfüzyonu değil, enjeksiyonu söz konusudur. Bu kan öğelerinin ya da türevlerinin kullanımı yalmzca az bulunan kamn korunmasını (bir kandan elde edilen değişik öğelerin birden çok hastanın işine yaraması) değil ama kan aktarımından doğan birçok tehlikenin de ortadan kalkmasını sağlar. Taze tam kan (24 saatlikten daha taze) yeni doğan bebeklerin kan değişimlerinde ve pıhtılaşma bozukluğu olan bazı hastalarda kullanılır. Solunum yetersizliği bulunan bir hastaya, hemoglobini hâlâ iyi oksijen taşıyabilme yeteneğinde olan 8 günlükten daha taze kan verilmelidir. Saklanmış kan (15 günlükten daha taze) önemli dış ve iç kanamalarda ve erişkinlerin kan değişimlerinde kullanılır. Bir erişkinin kan değişimi için, aym gruptan 15 1 kan, yani her biri 300 mİ veren 50 verici gerektiği düşünülürse, bu işlemin ne kadar ender olarak gerçekleştiği anlaşılır. Tam kan, aym zamanda, cerrahide de yapay kalp-akciğer aygıtlarında ve yapay böbrekte kullanılır.
Yoğunlaştırılmış kan yuvarları kan aktarımı gerektiren kansızlık durumlarında tam kana yeğlenirler. Yoğunlaştırılmış kan pulcukları 6-48 saatten fazla saklanamazlar. Bunlar, ilaçla tedavi edilen kan kanserlerinde olduğu gibi kan pulcuğu eksikliği gösteren hastalarda kullanılır. Aynı biçimde, dondurulmuş kan pulcukları da kullanılır.
Sıvı ya da kullanılmadan önce sulandırılan kuru plazma ağır yanıklarda, darbeye (travma) bağlı şoklarda kullanılır. Taze donmuş plazma, hemofili gibi hastalıklarda kullanılır. Yoğunlaştırılmış albümin, ödemlerin (doku aralarında sıvı toplanması) eşlik ettiği bazı sirozlarda, nefrozlarda (bazı böbrek hastalıklarında); fibrino- jen ve çeşitli pıhtılaşma öğeleriyse pıhtılaşma bozukluklarında gerekli olur.
Flüorokarbon kökenli sentetik kan aktarımıyla ilgili araştırmalar da yapılmaktadır.
Kan Aktarımının Yarattığı Tehlikeler
Her kan aktırımı bağışıklık açısından bir tehlike taşır. Bu nedenle, kan aktarımlarında uyulması zorunlu olan kurallar vardır. Her şeyden önce hastanın kan grubunu (ABO ve Rhesus sistemleri) araştırmak ya da vericinin kan yuvarlarıyla alıcının serumu arasındaki uyumu araştırmak zorunludur. Gerçekten de, bir uyuşmazlık, alyuvarların ve genellikle verilen alyuvarların toplu yıkımına yol açar. Öte yandan, her ilk aktarımdan önce, alıcının kamnda düzensiz aglütininler (antikorlar) aranır.
Ayrıca, kan aktarımının gerçekten gerekli olduğu saptanmalıdır. Nitekim başka tedavi yöntemlerinden yarar görülebilecek kansızlıklar olduğu gibi, kan yitimlerinin de kan aktarımına gerek gösterecek ölçüde olması gerekir (her şahıs 300 mİ kan yitimine dayanabilir). Bir kan aktarımı, aktarım sırasında bir güçlük çıkarmamakla birlikte, hastanın biyolojik özelliklerini değiştirecek ve sonraki kan aktarımlarım tehlikeli kılacak antikor yapımına da yol açabilir.
Bunun dışında kan aktarımlarının yinelenmesine bağlı olarak da çeşitli tehlikeler ortaya çıkabilir; çünkü uzun vadede, uyum gösteremeyen antikorlar belirebilir.
Kan aktarımlarının neden olduğu bazı bozukluklar anafilaksi tipindedir, bazılarıysa titreme ve ateşle kendini belli eder. Fazla miktarda ya da süratli kan verildiğinde de bazı aksaklıklar olur. Bunlar öksürük, solunum sıkıntısı,morarma ve bazen akciğer ödemi belirtileriyle ortaya çıkarlar. Sitrat, potasyum, demir yüklenmesine bağlı bozukluklar da görülebilir. Verilen kanın bakterilerle, plazmod- yumlarla (sıtma), treponemayla (frengi) bulaşmış olmasına bağlı hastalık geçişlerine ender olarak raslanır. Buna karşılık bazı virüs hastalıklarına da Taşlanmaktadır.
Kan Bağıı
Sağlıklı, 60 yaşından genç herkes kan verebilir, kan bağışında bulunabilir; verilen kan miktarı genellikle erkekler için 2,5 ayda bir, kadınlar için 4 ayda bir 300-400 sm3’tür. Kan alımı genellikle aç karnına yapılır.
Son Yorumlar