jansenius’un ve izleyicilerinin öğretisi.
Bir Tanrı bilim Tartışması
Janseniusçuluk, önce, Trento Konsili’nin (1545-1563) kararlarına ilişkin bir Tanrı bilim tartışması olarak başladı. Bu kararlarda, Reform hareketinin önemle üstünde durduğu özgürlük ve Tanrı’nın lütfü sorunu ele alınmıştı. Din uluları, konsilde, özgürlüğün gerçek olarak kullanılmasının Tanrı lüt- funun gerekli kıldığı bir şey olduğunu ileri sürmüşler, ama aradaki ilişkileri belirtmemişlerdi. Üstelik, etkin bir özgürlüğün var olduğunun kabul edilmesi, Aziz Augustinus’un yazılarıyla çelişki içindeydi. Oysa, insan özgürlüğünü benimseyenlerle eleştirenlerin çatıştığı o çağlarda, Augustinus önemli bir başvuru kaynağıydı. Roma Kilisesi’ni iki yüzyıl sarsan bu tartışmayı ilk olarak Baius başlattı. 1588’de, cizvit Molina insan özgürlüğüne yer veren bir hümanizmi savunarak ve augustinusçu kötümserliği reddederek ona yanıt verdi. Fransız düşünürü Pascal da en sert eleştirilerini, Molina’nın düşüncelerine yöneltmişti (Lettres provinciales [Taşra Mektupları]).
Tanrı bilim okullarını birbirine düşman eden bu tartışmanın 1611’de Papalık tarafından yasaklanmasına karşın, Hollandalı jansenius’un ölümünden sonra 1640’ta ünlü Augustinus’u yayımlandı. Augustinus’un öğretisini açıklamaya yönelen jansenius, bu yapıtıyla tartışmayı yeniden alevlendirmiş oldu. Louvain cizvitleri kitabı eleştirdiler; jansenius’un dostu Saint- Cyran’ın etkisiyle de Arnauld, 1643’te jansenius’u savunan iki yapıt yayımladı. Sorbonne temsilcisi ve dokuz piskopos, Augustinus’tan çıkarılmış beş önermenin Roma tarafından mahkûm edilmesini sağladılar ve bu karar İnnocentius X’un Cum Occasione buyruğunda dile getirildi. Bu önermelere göre, irade özgürlüğünün varlığı, Tanrı lütfunu insanoğlunun geri çevirebilme olanağı ve İsa’da evrensel bir kurtuluşa ulaşılabileceği düşüncesi, jansenius tarafından reddedilmişti. Ama bu mahkûm etme de tartışmaya son veremedi. Arnauld, 1654’te, hak ile olgu arasındaki ayrımı ortaya koyarak yeniden saldırıya geçti. Bu beş önermenin dinden sapma sayılmasının, jansenius’un onlara vermediği bir anlamla donatılmalarından ileri geldiğini söyledi. 1657’den sonra, Roma Kilisesi’nin aldığı kararlara boyun eğmek gerektiği konusunda bir buyruk çıkarıldı. Oysa bazı piskoposlar ve Port-Royal rahibeleri bunu kabul etmediler. 1668’e doğru, bir “Kilise barışı” benimsendi. Ama bu, kısa süreli bir ateşkesten başka bir şey değildi. Nitekim Quesnel’in temsil ettiği ikinci bir janseniusçuluk hareketi, çok geçmeden ortaya çıktı. Quesnel, 1671’de Yeni Ahit’i Fransızca olarak yayımladı ve bunlara ek olarak Reflexions morales’i (Ahlak Üstüne Düşünceler) yazdı. İyi karşılanan bu kitap, Hollanda’ya sığınmış olan Gerberon’un 1696’da Exposition de la foi catholique touchant la grice et la predestination’umı yayımlayınca, kuşku duyulan bir yapıt haline geldi. 1701’de, bir papazın, “beş önermeyi” mahkûm eden bir din adamının görevden alınıp alınamayacağını soran ve aynı zamanda jansenius’un gerçek niyeti konusunda “saygılı bir suskunluk” içinde olan Cas de conscience’ı yayımlandı. Buna çok büyük tepki gösterildi.
Guesnel Belçika’da tutuklandı, “saygılı suskunluk” Vineam Domini (1707) buyruğuyla mahkûm edildi; Port-Royal rahibeleri dağıtıldı ve manastırları 1709’da yıkıldı. Quesnel kaçıp kurtulmuştu, ama kitapları kovuşturmaya uğradı. Louis XIV Roma’dan Reflexions morales’ın mahkûm edilmesini istedi ve bu da Unigenitus (1713) buyruğuyla gerçekleştirildi. Ama bazı din adamları ve dindarlar buna karşı çıktılar. 1716’da bir din kurulu toplanmasını istedilerse de, istekleri kabul edilmedi. Fleury Unigenitus’u devlet yasası olarak kabul ettirerek tartışmaya son verdi.
Mutlakiyetçiliğin Eleştirilmesi
Bu tartışma, janseniusçuluk içinde çeşitli tutumlara yol açtığı gibi, Kilise ve dünyaya ilişkin bağnaz bir anlayışa da kaynaklık ediyordu. Krallık ya da Kilise mutlakiyetçiliğine yöneltilen eleştiri, siyasal düzeye aktarılınca, muhaliflerin mücadelesine bir temel sağladı. Bu hareketin çok sayıda kimse tarafından benimsenmesinin ve birçok boyut kazanmasının nedeni buydu.
Janseniusçuluğun temel özelliği olan bağnazlık, sevgi ve merhametin değerine dayanıyordu. Kişinin ruhsal kurtuluşu içinde, bir günahkârın gerçekten bağışlanması için, pişmanlığı davranışlarıyla göstermesi gerektiği ileri sürülüyordu, janseniusçuluk, ayrıca dinsel törenlerin mekanik ve kalıpçı yanım eleştiriyordu, janseniusçuların, “kısıtlamasız bir yaşamı” salık veren ve “cenneti ucuza ele geçirmek isteyen” cizvitlerin “gevşek” ahlakını eleştirmeleri de bundan ötürüydü, janseniusçuluğun belli bir Kilise görüşü de vardır, jansenius ve Saint- Cyran, Kilise’yi bozulmamışlığına döndürmek istiyorlar, Roma’ya doğrudan bağlı tarikatlara güven duymuyorlar ve piskoposluğa, gücünü ve saygınlığını kazandırmaya yöneliyorlardı. “Beş önerme”ye karşı yazılmış metnin bazı piskoposlar tarafından imzalanmaması (1657), Regale olayında piskoposların Louis XIV’e karşı gelmeleri (kral, bu parasal ayrıcalıktan vazgeçmek zorunda kalmıştı), 1705 ile 1713 arasındaki Papalık buyruklarını bazı piskoposların kabul etmemesi, Roma’nın ve devletin otoriter kararlarına karşı çıkmaktan ileri geliyordu.
Çeşitli Siayasal Olaylar
Janseniusçuluk, çeşitli siyasal olaylara yol açtı. Bu akıma göre, dünya yaşamı bir kötülüktü ve dünyasal gerçekliği temsil eden devlet görevlileri de böyle bir kötümserlikten kuşku ve tedirginlik duyuyorlardı. Nitekim Saint-Cyran’ın yakınlarından avukat Antoine’ın baroyu terk ederek Port-Royal’e çekilmek istemesi, mutlakiyetçi krala bağlı kılınmak istenen Fransız toplumunu eleştirici bir anlam taşıyordu.
Günahkâr insan konusundaki bu kötümser görüş, yaygın ahlakın görece olduğunu ileri sürüyor ve hukuk yasalarıyla mutlak otoriteyi eleştiriyordu. Ama bunun tersine, XVII. yy’m janseniusçu çevrelerinin kötümserliği Louis XIV çağının gittikçe artan mutlakiyetçiliği yüzünden kösteklenmiş olan aydın bir burjuvazinin yıkılmış umutlarını dile getiren bir anlayış olarak da görülebilir.
JANSENİUS
Hollandalı tanrı bilimci (Acquoy, Hollanda, 1585-Ypres, 1638).
Asıl adı Corneille jansen olan jansenius, Utrecht ve Louvain’de okuduktan sonra 1604’te Paris’e gidip Saint- Cyran ile dostluk kurdu. 1612’de Bayonne Koleji müdürlüğüne getirildi, 1614’te Hollanda’ya döndü ve papaz olarak görev yaptı. 1617’de Louvain’ de profesör olarak çalıştı, Aziz Augustinus’un yapıtlarına büyük ilgi duydu. 1630’da Kutsal Yazılar üstünde dersler vermekle görevlendirildi; sürekli olarak çatıştığı cizvitlerle karşılaşmak amacıyla Ispanya’da çeşitli yolculuklar yaptı. 1635’te Louvain Üniversitesi rektörü ve daha sonra Ypres (Belçika) piskoposu oldu. Augustinus adlı yapıtını ölümünden bir ay önce bitirdi.
Son Yorumlar