Destanlardan ya da dinden esinlenen ilk İspanyolca metinler X. yy’a uzanır. Ama, İspanya’nın Cantar de Mio Cid (Cid Manzumesi), Lara Ailesinin Çocukları (Los Siete İnfantes de Lara) gibi destan biçimindeki ilk baş yapıtlarını vermesi XII. yy’da gerçekleşti.
Destandan Şövalye Aşklarına
Bilinen ilk Castilla ozanı Gonzalo de Berceo’nun (1198-1268) yapıtları derin bilgilerle doluydu. Büyücü Krallar ise İspanyol edebiyatının en eski oyunudur (XIII. yy. başları). Alfonso X’un desteklemesiyle bütün kültür kollarının canlandığı görüldü. Oğlu Sancho III döneminde ilk roman olan ve pikaro ile şövalye tiplerini yaratan il Caballero Cifar yazıldı. XIV. yy’da Hita başpapazı juan Ruiz (1290’a doğru-1350), gözlem anlayışı ve yaşam günahları konusundaki bilgisini kullanarak Libro de Buen Amor’u (Sevda Kitabı, 1343) yazdı. Bu pikaro romanı, çağın en parlak yapıtıydı, juan Manuel (1282-1349), öğretici yapıtlarıyla düzyazı alanına yenilikler getirdi; İnsanlık Durumunun Kitabı (1332’ye doğru).
Halk şiiri, bütün bir ulusu etkileyen olaylar üstüne düzenlenmiş sekiz hecelik şiirler olan romanslarla gelişti: Kahramanları Rodrigo, Ramirez, El Cid’di. XVI. yy’da romanslar derlenerek romancero’lar halinde bir araya getirildi. Bu halk şiirine koşut olarak, saraylarda daha ince ve bilgiye dayalı bir şiir türü ortaya çıktı. Santillana markisi (1398-1458) İtalyan tarzında pek çok sone yazdı, Juan de Mena (1411-1456) da şiir ustalarından biri oldu.
Enrique IV döneminde, Gomez Manrique (1413’e doğru-1491) İsa’nın Çilesi üstüne, en eski dinsel dram olarak ortaya çıkan iki oyunuyla büyük başarı kazandı. Karl V döneminde hümanizm gelişti ve şiirsel bir dil yaratıldı. Hümanistler arasında en ünlüsü Juan Luis Vives’di (1492-1540). Bu dönemde İtalyan tarzım benimseyenlerden biri olan Juan Boscon Almogaver (1495’e doğru-1542), İtalyan on bir hecesini castilla dilinde denedi, ama castilla diline bir incelik ve esneklik kazandıran, Garcilaso de La Vega (1503-1536) oldu. Bu dönem aynı zamanda İspanya’ya özgü bir edebiyat türünün, yani pikaro romanının yerleştiği dönemdir: İlk örneğini, çoban şiirlerinin ve şövalye sevdalarının yavanlığına karşı bir tepki olan ve kimin ‘tarafından yazıldığı bilinmeyen Lazarillo de Tormes’in Yaşamı (1553’e doğru) oluşturur.
Bu tür, sonradan anlatı içine öyküler ve ahlak üstüne düşünceler katan Mateo Aleman (1547’ye doğru-1614) tarafından geliştirildi: En ünlü yapıtı Guzman de Alfarache’dır (1599-1604).
İspanya Edebiyatında Altın Çağ
Tiyatro kesin bir evrim geçirdi. Fernando de Rojas (14757-1538?), Altın Çağ tiyatrosuna kaynaklık eden, düz yazıyla oluşturulmuş baş yapıtı La Celestina’yı yazdı. Felipe II döneminde, Lope de Rueda (1500-1565) tiyatroyu halkın benimsediği bir kurum haline getirdi; kaba gülünçlükler, canlılık ve doğallık dolu düz yazı halindeki perde arası oyunları olan pasoları yazdı. Şiirde Fernando de Herrera’nın (1534-1597) temsil ettiği Sevilla okulu, İspanyol on bir heceli şiirini yetkinleştirdi. Jorge de Montemayor (1520-1561) İtalyan edebiyatından alınmış, sonradan pek çok benzeri ortaya çıkacak olan ilk pastoral düz yazı Diana’nın Yedi Kitabı’nı (Los Siete Libros de la Diana, 1559) yazdı. Salamanca okulunun temsilcileri arasında, mistik esinlenmelerine Yunanistan’a ilişkin özellikler katan ve Teresa de Avila’nın (1515-1582) mistik yapıtlarını yayımlayan rahip Luis de Leon sayılabilir. Don Juan de la Cruz (1542-1591) İspanyol mistisizmini doruğuna çıkarttı. Bu arada İspanya’da iktisadi ve siyasal gerileme hız kazanırken Altın Çağ doğmaktaydı (XVII. yy.).
Cervantes, Don Kişot ile dünya edebiyatının baş yapıtlarından birini ortaya koyarken, ender görülür nitelikte bir lirik tiyatro yazarı olan Lope de Vega da çağdaşları üstünde çok derin izler bıraktı: Bunlar arasında Guilhem de Castro (1569-1631) ile el Burlador de Sevilla yel Convidado de Piedra (Sevillalı Çapkın ve Taşın Davetlisi, 1623) adlı yapıtında Don Juan tipini ilk kez ortaya atan Tirso de Molina (1583-1648) sayılabilir.
Pedro de Calderon de la Barca, Lope de Vega’nın ölümünden XVIII. yy’a kadar tiyatro alanının ustası oldu. Şiirde, Herrera yalınlık ve doğallık örneği sunarken, Alonso de Ledesma, ince, tumturaklı alegorik şiirleriyle conceptismo akımını başlattı; akımın önderi de ozan ve yazar (Juevedo (Los Suenos [Düşler], 1607) oldu. Bu okulun karşısında, en büyük İspanyol ozanı Gongora’nın temsil ettiği özenli ve seçkin bir üsluptaki culteranismo okulu yer aldı. Cizvit Baltasar Morales y Gracian (1601-1658) Oracula Manual y Arte de Prudencia (Kehanet El kitabı ve Temkin Sanatı, 1657) adlı yapıtıyla barok yergi sanatının en büyük temsilcisi oldu.
Romantizme Doğru
1760’tan sonra edebiyatçılar arasında çekişmeler ortaya çıktı: Leandro Fernandez de Moratin (1760-1828) klasik üç birlik kuralında direndi. Oysa, Vicente Garcia de la Huerta (1734-1787) ve Felix Maria de Samaniego (1745-1801) daha çok bağımsızlık düşüncesini ve İspanya’ya ilişkin özellikleri işlediler. Gaspar Melchior de jovellanos’tan (1744-1811) sonra, Salamanca okulu, özellikle şiirde, önderleri Valdes’le (1754-1817) bir yenileşmeyi haber verdi. Don Alvaro o la Fuerza del Sino’nun (Don Alvaro ya da Yazgının Gücü, 1835) yazan Rivas düküyle (1791-1865) romantizm güçlendi. 1836’da Eugenio Hartzenbusch’un (1806-1880) Los Amantes de Teruel (Temel Âşıkları. 1837) oyunu büyük başarı kazandı. Büyük romantiklerin sonuncusu Jose Zorrilla y Moral (1817-1893) çok ün kazanacak bir dram sahneye koydurttu: Don Juan Tenorio (1844). Bazı yazarlar pikaro romanı doğrultusunda ama modern gerçekçilik yolunu açacak olan törelere ilişkin görüntüler sergilediler: Bunlara costumbristas (töreciler) adı verildi.
Gerçeklik
1860’tan 1900’e kadar, romantizmin tumturaklı üslubunun karşısına gerçekçilik çıktı. Çağdaş Fransız, doğalcılığına sapmaksızm Castilla klasik gerçekçiliğinin kaynaklarına dönüldü. Romanda Juan Valera (1824-1905) öne çıktı: Pepita Jimenez (1874). Pedro Antonio de Alarcon (1833-1891) pikaro türündeki bir öyküyle, daha sonra Manuel de Falla’ya esin kaynağı olan Üç Köşeli Şapka ’yla (El Sombre- ro de Tres Picos, 1874) ün yaptı. Ama, Dona Perfecta (Mükemmel Kadın), Nazarin ve ülkesinin verdiği savaşların romanlaştırılmış tarihi olan elli ciltlik Episodios Nacionales (Ulusal Kahramanlıklar) ile Benito Perez Galdos bu okulun tartışmasız ustası oldu (1843-1920).
Çağdaş Edebiyat
Yunan-Latin geleneğiyle yetişmiş Mi- guel de Unamuno (1864-1936) Sen- timiento Tragico de la Vida ‘da (Yaşamın Acılığı Üstüne, 1913), Hıristiyan hümanizmini yeniden değerlendirmeye çalıştı. Romancı Pio Baroja (1872-1956) İspanya’nın dört bir köşesinden ügi çekici kişiler sundu, ozan, romancı ve oyun yazarı Valle înclan (1869-1936) iki başyapıt ortaya koydu: Tanrısal Sözler (1920) ve Marques de Bradomin (Bradomin Markisi, 1907). Blasco İbanez (1867-1928) gerçekçiliği temsil etti. Yapıtlarının en güzel bölümünü Ispanya’nın çeşitli bölgelerine ilişkin romanları oluşturdu. Birinci Dünya savaşından esinlenen romanlarıysa kendisine uluslararası bir ün kazandırdı (Mahşerin Dört Atlısı, 1916). Gomez de la Sema (1888-1963) ciddilikten saçmalığa uzanan coşkun bir romantizm sergiledi. Şiir alanındaki yeniden doğuşun kaynağında yer alan Ruben Dario (1867-1916) Castilla şiirinin kendi bilincine varmasını, geleneklerine ve geleceğine bilinçli bir biçimde sahip çıkmasını sağladı, Juan Ramon Jimenez (1881-1958) ile Castilla’nın umutsuz tekdüzeliğini mistik bir yaklaşımla dile getiren Antonio Machado (1875-1939) aynı anlayışı benimsediler.
Garcia Lorca, çağdaş İspanyol şiirinin en ünlü ozanı oldu. Önceleri gerçeküstücü olan Rafael Alberti (1902’de doğdu) iç savaşın etkisiyle daha yalın ve rahat bir anlatım biçimine döndü (Garcia Hernandez’in Romansları). İç savaş ve Franco’nun iktidara gelmesinin yankıları edebiyat alanında da kendini gösterdi. Ama 1950 yıllarında, resmi edebiyat, daha içten ve daha doğal bir edebiyatın gerisinde kaldı. Camilo jose Cela ve Ana Maria Matute ile gerçek bir yenileşme hareketi başladı. Daha önceki dönemin yazarları olan romancı Max Aub ile Arturo Barea giderek olgunluk dönemi yapıtlarını verdiler.
Son Yorumlar