Pakistan’ın başkenti (205.000 nüf.; 1992).
Himalayalar bölgesi ile İndus ovası arasında bir yol kavşağı üstündeki Ravalpindi’ye 15 km uzaklıkta kurulmuş olan İslamabad, gelişmesinin temelleri 1960 yıllarında atılmış bir kenttir. Eyüp Han, kenti Müslümanlığın simgesi olarak yaratmak amacıyla, ilgililerin en uygun yer olarak belirledikleri bir bölgede (Potvar yüksekovası) yaptırdı. Kuruluş çalışmaları sırasında bölgede oturan yaklaşık 6000 köylü yöreden uzaklaştırılarak, yerlerine kentin yapım işlerinde görevlendirilecek işçiler yerleştirildi. Binlerce kadın ve erkek işçi ilkel koşullarda çalıştıkları halde, kent çok kısa sürede kuruldu.
Doğal görünümü çok güzel olan ve tepelerle çevrili geniş ovalar üstünde yer alan İslamabad, Ravalpindi’ye oranla yaşam düzeyi yüksek bir kenttir. 1961’de başlayan gelişme çabaları sonucunda, 1965’te bir üniversite kuruldu, 1967’de de Karaçi’nin yerine başkent olarak kabul edildi. Günümüzde hükümet, yönetim, diplomasi etkinliklerinin giderek yoğunlaştığı bir kenttir. Birbirinden farklı iki kesimden oluşur; birinci kesim konutlara ayrılmıştır; burada birbirinin aynı olan ve hiçbir özelliği bulunmayan evler, tekdüze biçimde dizilmişlerdir; ikinci kesimdeyse daha çok kamu hizmetleriyle ilgili etkinlikler ağır basar; yönetim merkezleri ve temsilcilikler hep bu kesimde toplanmıştır. Kendine özgü üslupla yerel özellikleri birbirine kaynaştırmayı çok iyi başarmış olan D. Stone’un gerçekleştirdiği yapıların yanı sıra, Gio Ponti’nin aşırı derecede Batı’ya özgü çizgileriyle yapmış olduğu genel sekreterlik binası gibi çeşitli ilgi çekici yapılar bu kentte bir araya gelmiştir.
Başkenti olduğu ülkeden böylesine farklılık gösteren, neredeyse ıssız görünümlü, son derece temiz, üstelik geniş çarşıların kargaşasından uzak olan İslamabad’ın kendine özgü nitelikleri vardır.
Son Yorumlar