İhsan Cemal Karaburçak Hayatı ve Sanatı

İhsan Cemal KaraburçakTürk ressamı (İstanbul, 1898 – Anka­ra, 1970). İlköğrenimini Beşiktaş Rüştiyesi’nde, ortaöğrenimini Kabataş İdadisi’nde, yükseköğreniminiyse PTT Mekteb-i Âli’sinde yapan İhsan Cemal Kara­burçak, daha sonra PTT İdaresi’nde müfettişlikten başlayarak, Telgraf İşleri’nde müdürlüğe kadar çeşitli aşa­malarda görev aldı. Bu arada meslek bilgisini artırmak için Avrupa’nın bir ­çok kentinde, aralıklı olarak uzun sü­re kaldı. 1933’te Telgraf İşleri müdür­lüğünden ayrılarak, Anadolu Ajansı’nda başmuharrirlik görevine geç­ti. 1944-1948 yılları arasında Bükreş’te Anadolu Ajansı’nı temsil etti. 1948’de yeniden başmuharrirlik görevini aldı, bir yıl sonra da bu görevinden ayrıla­rak kendini bütünüyle sanatına verdi.

RESME YÖNELİŞ

İhsan Cemal Karaburçak, resim fırça­sını eline, ilerlemiş bir yaşında, 1930’da sanat eğitimi için gittiği Pa­ris’te Ecole Universelle’de ilk kez al­dı. Yararlı olur düşüncesiyle kaydını yaptırdığı bu okuldan, çok kısa bir sü­re sonra ayrılmak zorunda kaldı. Okuldaki katı öğretim kurallarıyla bağdaşmadı, çünkü yapısı, akademik eğitime uygun değildi. Kendi deyimiy­le “yüksek matematik tahsili yaptığı için hat perspektifini, kendilerinden çok daha iyi bildiği halde, Cezaime’ lardan mülhem olarak kasden yaptı­ğı perspektif yanlışlarım bile maksa­dı anlamadan düzeltmeye kalkan’’ ho­caların tutumunu, kendi sanatçı kişi­liğine aykırı bulmuştu. Büyük sanat merkezlerinde müze ve galerileri ge­zerek, resim kuramı kitaplarını ince­leyerek, ayrıca 1948’den sonra bürok­ratik görevleri hafifleterek, kendini bütünüyle sanata vermenin yollarını araştırdı. 1951’den başlayarak önce­leri Ankara’da kendi adını taşıyan ga­leride açtığı sergiler nedeniyle yayım­lamayı bir gelenek getirdiği Sanat An­layışı adlı kitapçıklarda, sanat kültü­rüne ilişkin bir tür kamuoyu yaratma görevini tek başına üstlendi. İlk kişi­sel sergisi 1949 da Ankara’da Karpiç Lokantası’nda oldu. 50’ye yakın tab­loyla düzenlediği bu sergiyi, ölümüne kadar birer ikişer yıl arayla açtığı başka sergiler izledi. Yurt içinde ve yurt dışında çeşitli karma sergilere katıldı. Yurt dışında 1944 – 1965 yıl­ları arasmda Bükreş, Bern, Roma, Beyrut, Londra, Amsterdam, Bonn, Bad Godesberg ve Giessen gibi deği­şik kentlerde kişisel sergiler açtı. Brüksel, Paris, Berlin ve Viyana’daki Çağdaş Türk Sanatı Sergilerine yapıt verdi. Viyana ve Klagenfurt’ta düzen­lenen Siyah Kalem Grubu sergilerine girdi. Venedik İkiyıldabir Sergisi’ne katıldı. 1956’da Ankara’da kendi adı­nı taşıyan bir galeri açan İhsan Cemal Karaburçak dokuz yıl süreyle bu ga­leriyi yönetti. Düzenli olarak katıldı­ğı Devlet Resim ve Heykel Sergileri­nin 29.’sunda Soyut Peyzaj adlı yapı­tıyla ikincilik ödülünü kazandı. Sağlı­ğında düzenlediği son sergi, 1970’te İstanbul’da Galeri I’de gerçekleşti. Ölümünden sonra, ailesinin elinde ka­lan yapıtlarıyla Ankara ve İstanbul’a tüm dönemlerini içeren geniş ser­gileri açıldı. Reşitli gazete ve dergilerde sanat üstüne yazıları ve eleştirileri yayımla­nan, bu arada Ar adlı bir derginin ku­rucuları arasında yer alan sanatçı Türk Plastik Sanatçıları Derneği ge­nel başkanlığı, Türkiye Sanat Tenkit­çileri Cemiyeti üyeliği yapmış, Türki­ye Çağdaş Ressamlar Cemiyeti’ne ka­tılmış, Ankara’da Siyah Kalem Grubu’nun kurucu üyeleri arasında yer almıştır.

İhsan Cemal Karaburçakın bir tablosu.

SANATI

İhsan Cemal Karaburçak’m sanatım, öbür “kendi kendini yetiştiren” sanat­çılardan ayıran yön, çağdaş sanat gelişmelerine açık bir nitelik taşıması ve özgün değerlere titizlikle bağlı olma­sıdır. Notlarında, kendisinin bir renk ressamı olduğunu, güneşin renkleri öl­dürmesi nedeniyle, doğayı havanın karardığı, bulutların biriktiği ya da yağmurdan sonra toprağın, ağaçların ve binaların yıkandığı, renklerin böy­lece ortaya çıktığı saatlerde sevdiği­ni özellikle belirtir. Bu saatler, daha çok akşamın alacakaranlığını duyur­duğu, gölgelerin giderek mora dönüş­tüğü saatlerdir. Doğanın ayrıntıları si­linip de ana biçimler ortaya çıktığın­da, İhsan Cemal Karaburçak bu bi­çimleri bir ana sevecenliğiyle ele alır, onları soyutla somut arası bir çizgide yeniden kurarak geliştirir. İlkel görü­nüşlü, arkaik nitelikli biçimlere dönüş­türdüğü nesneleri ve görüntüleri, ken­di sanat anlayışının potasında eritir, izleyiciye fazla bilgiç olmayan, ama “naif” bir eğilimin dar sınırlarıyla da yetinmeyen, ilginç bir resim dünyası sunar. Bu nedenle İhsan Cemal Karaburçak’ın sanatı, belli bir eğitimin il­keleriyle açıklanamaz. Tarihöncesi sanatının saf biçimleri, onda çağdaş bir sanat bilinciyle geliştirilmiş olarak çıkar karşımıza. Türk resmindeki öz­günleşme çabalan, İhsan Cemal Ka- raburçak’uı kişiliğinde güçlü bir tem­silci kazanmıştır.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.