Hz Ayşe Kimdir? Hayatı ve İslam’ın Aktarılmasındaki Rolü Nedir? Hz. Peygamber’in gözde zevcesi. Aişe binti Ebi Bekr (Ebu Bekir) (613-678), Hicret’ten 8 veya 9 yıl önce Mekke’de doğmuştur. Annesi, Umm Ruman binti Umeyr bin Amir’ dir; fakat künyesi, yeğeni Abdullah bin ez-Zübeyr’e izafeten Ümm Abdullah’tır.
Zevcesi Hatice’nin vefâtı Peygamberi üzüntü içinde bırakmıştı; bunun üzerine Osman b. Maz’un’un karısı, Havia bint Hakim ona, daha o zaman çocuk yaşta olan Ayşe’yi veya oldukça yaşlı bir dul durumundaki Savda bint Zam’a’yı almasını tavsiye etti. Peygamber, Ebu Bekir’den Ayşe’yi istedi. Ebu Bekir bazı düşünceler üzerinde durmakla beraber razı oldu. Bununla beraber, kız, Cubayr b. Mut’im’e sözlü olduğundan Peygamber’in bir süre beklemesi lâzım geldi. Peygamber Ayşe ile hicretten iki veya üç yıl önce evlendi. Ayşe o sırada 7 yaşındaydı: bununla beraber hicretten ancak 6 veya 7 ay sonra zifaf oldu (Nisan / Haziran 623). Peygamber’in verdiği mehir Hişam’a göre 400 dirhemdi. Yaşlı kocasının evine çocuk oyuncaklarıyla geldi, kendisiyle ilgilenen kocasının sevgisini kazandı. Fakat, çirkin bir olay onu Peygamberin gözünden düşürdü. Bu olay hicretin altıncı yılında (628), Peygamber Bani Mustalik seferinden dönmekteyken cereyan etti. Tarihçiler Ayşe tarafından anlatılanları nakletmekle beraber, bazı ayrıntılarda çatışırlar.
Çoğu tarihçiler Ayşe’nin kur’a seçimiyle (Peygamberin adetiydi) kocasına bu seferde eşlik ettiğini yazarlar. Ayşe deve üstünde bir mahfede seyahat etmekteydi; mahfenin içinde bulunduğu zaman perdeler indirilirdi; menzillerde mahfeden çıkınca, perdeler kaldırılırdı. Bu seferden dönüşte, Medine’d’en uzak olmayan bir yere kondukları zaman, Ayşe abdest almak için ordugahtan uzaklaştı. Mahfeye döndüğünde, Yemen’den gelme boncuk gerdanlığını düşürdüğünü farketti ve perdeleri kaldırmayı unutarak gerdanlığı aramaya gitti. O daha dönmemişti ki, Peygamber hareket emrini verdi ve Ayşe’nin adamları perdeleri kapalı gördükleri için Ayşe’yi içinde sanarak mahfeyi deveye yükleyip hareket ettiler. (Ayşe, o dönemdeki kadınların genellikle zayıf olduklarını ve kendisinin de vücutca pek ağır olmadığından, bu hatsnın meydana geldiğini söyler). Ayşe döndüğünde herkesin gittiğini gördü. Yere oturup kendisini aramaya gelmelerini beklemeye koyuldu. O sırada Safvan b. al-Mu’attal gelerek Ayşe’yi devesine bindirdi vedeveyi yularından tutarak götürdü. Ne var ki, Ayşe’nin genç bir adamla görünmesi, büyük dedikodulara yol açtı. Onu en çok suçlu gören Abd Allah b. Ubayy idi ve şöyle söylediği rivâyet edilir: “Safvan güzel ve genç olduğuna göre Ayşe onu elbette Peygambere tercih eder”. Başka kişiler de bu kadar şiddetli suçlamalardan geri kalmadılar. Bunların arasında Hassân b. Sabit, Listah b. Usâsa ve Hamina bint Cahş sayılabilir. Bu kadının, kardeşi Zaynab’m Peyamberle evlenmesine mani olmaya çalışmasından ötürü Ayşe’ye karşı kini vardı.
Hamina, Ayşe’yi çok defa Safvan ile birlikte gördüğünü söyledi. Fakat Ayşe’nin üzüntüden hastalanması (veya hastalanmış görünmesi) üzerine, Peygamber, Ali ve Usâma b. Zayd ile ne yapması gerektiği hususunda istişarede bulundu. Ali boşanması gerektiği (Ayşe’nin Ali’ye duyduğu kinin sebebi bundandır) yolunda görüş bildirdi, buna karşılık Usâma kadının suçsuzluğunu türlü yollardan anlatmaya çalıştı. Sonunda Peygamber, bir vahy ile (Kur’an, XXIV, ıı v.d.), sadakatsizliği isbat için dört şahidin lazım geleceğini ve dört şahit getiremeyen iddiacılara ise, seksen değnek vurulması ve ondan sonra şahadetlerinin asla kabul edilmemesini ileri sürerek genç karısının masumluğunu teslim etti. Bazı tarihçiler, bundan sonraki seferlerde yanına Umm Salama’yı daha çok almasını kalbinde şüphe izi kalmasına bağlarlar. Ayşe bundan sonra bir seferde de Peygamberin refakatinde bulunmuş, yine gerdanlığını kaybetmiştir. Fakat bu kez gerdanlığı aramaya bazı Müslümanları gönderdi. Arama sırasında namaz vakti gelmiş, arayıcılar ordugahtan uzak bulundukları için abdest alacak su bulamamışlardı. Peygamberin su bulunmadığı yerde kum ile abdest (teyemmüm) alınabileceği hükmüne bu olay sebeb olmuştur.
Peygamber ’in vefatında Ayşe 18 yaşındaydı ve o zamandan beri Müslümanların büyük bir çoğunluğu tarafından kutsal bir şahsiyet olarak tanındı. Siyasi işlere fazlasıyla karıştı. Kendisi Hz. Osman’a muhalifti ve ona her vesileyle hâlini düzeltmesi veya işden çekilmesi gerektiğini söylerdi. Halifeye karşı isyanda onun da rolü olduğunu söylerler. Fakat, Osman evinde kuşatıldığı zaman Ayşe Medine’de değildi ve bir ihtiyat tedbiri olarak hacca gitmişti. Kendisine karşı kin beslediği Ali’nin halife olduğunu öğrenince, öldürülen Osman’ın intikamım almak bahanesiyle Müslümanları Ali’ye karşı ayaklandırmak için elinden gelen gayreti gösterdi. Talha ve al-Zubayr ile ittifak kurdu; bunlar büyük bir ordu ve yeterli mühimmat toplayarak, Basra’ya hareket ettiler. Bu sefere nakden yardımda bulunan Tamimi Ya’- la b. Munya, Ayşe için 200 dinara “Askar” adlı cins bir deve satın aldı. Ali ile Talha ve deve ez- Zübeyr orduları arasında (4 Aralık 656) da bir savaş oldu. Ali’nin ordusu zafer kazandı. Savaşın en hararetli bölümü Ayşe’nin devesi etrafında cereyan etti.
Beni Zabba’dan 70 kişi onu korumak için öldükten sonra deve de öldürüldü. (“Cemel vak’ası” deyimi buradan gelir). Ali, Ayşe’nin evine götürülmesini emretti; sonra da Medine’ye dönmesi için gerekli her şeyi hazırlattı. Ayşe, Ali tarafını daha kuvvetli bulduğu için onun yanında kalmak ve düşmanlarına karşı seferlere katılmak teklifinde bulundu; fakat Ali teklifi reddettiği gibi gitmesi emrini verdi. Haşan b. Ali’nin ölümünde Ayşe’yi bir kere daha olaylara karışmış görüyoruz: Hasan’ı Peygamberin yanına gömmek istiyorlardı. Fakat Ayşe kabrin kendi malı olduğunu söyleyerek bunu engelledi. O gün de bir deve üze rindeydi. Medine halkının kendisine karşı hasmane bir tavır takındığını görünce engel olmaktan vazgeçti. Öldüğü tarih, farklar ortadan kaldırılınca (17 Ramazan, 13 temmuz 678) doğru olabilir.
Vasiyeti hemen o gece gömülmekti ve al-Baki’ (Medine Kabristanına gömüldü. Ayşe hadis ravilerinin en mümtazları arasında sayılır. Peygamberden 2210 hadis rivayet etmiştir. Fıkıh meseleleri ve fetva almak için kendisine çok başvuru olurdu. Zeka ve kaabiliyetiyle ün yapmıştır. Okuması da vardı. Bazı müellifler, Kur’an’ın sûre tertibi bakımından farklı bir nüshasına sahip olduğunu ileri sürerler.
Son Yorumlar