İ.Ö. II. bin yıl başında Anadolu’da devlet kuran ve varlığını İ.Ö. VIII. yy. sonuna kadar sürdüren halk. Kısaca burada bahsetmiştik şimdi biraz detaylandıralım.
İ.Ö. 2000 yıllarında Hititler, Kafkasya üstünden Anadolu’da Kızılırmak yöresine geldiklerinde, burada yerli bir halk olan Hattilerle karşılaştılar ve ileri bir kültür düzeyine erişmiş olan bu topluluğun içinde eriyip onlarla bütünleştiler. Dinsel ve toplumsal birçok gelenek, Hititler zamanında da yaşamış, hatta başkentleri Hattuşaş’ın adı bile Hatti dilinden gelmiş, Hitit devleti zamanında da Anadolu’ya Hatti ülkesi denmiştir. Asur koloni devrinin bitiminde, İ.Ö. 1850 yıllarında, Kuşşar kralı Anitta, Neşa, Kaniş, Hattuş gibi kentleri alarak kendini krallar kralı ilan etti ve böylece ilk kez Anadolu birliğini kurmayı başardı. Bu nedenle Hititler, soylarını sayarken ilk kralları olarak Anitta’yı göstermişlerdir.
Anitta öldükten sonra İ.Ö. 1740-1710 yılları arasında Tuthalya I.onun yerine de oğlu Puşaruma İ.Ö. 1710- 1680 yıllarında kral oldu. Bundan sonra, Hititlerin başına Labarna I geçti. Labarna I, kardeşi Papadilmah ile taht kavgası yaparak hükümdar oldu ve kendinden o kadar söz ettirdi ki, genellikle ilk Hitit kralı olarak anıldı; ayrıca kendinden sonra gelen Hitit kralları da onun adını unvan olarak kullanmışlardır.
Labarna I, Hititlerin başkentini, Boğazköy’e taşıyarak çevresini surlarla donatıp güçlü bir kent durumuna getirdi. Boğazköy’de bulunan Hititlerin kötü günlerinde yazılmış bir belgede ondan şöyle söz edilir: “Eskiden Labarna I büyük kraldı, oğulları, kardeşleri ve akrabaları, aile çevresi ve askerleri arasında birlik vardı. Ülke küçüktü ama, hangi ülkeye giderse, orasını egemenliği altına alırdı. O, ülkeleri yendi, denizi sınır yaptı.” Bu belgeden Labarna I zamanında Hititlerin Kızılırmak kavsinden taşarak denize kadar uzandıkları anlaşılır.
İ.Ö. 1650’de ölen Labarna I’in yerine, Hattuşiliş 1 (Labarna II) geçti; bu kral zamanında da Hitit sınırları Halep’e kadar uzandı. Hattuşiliş I, bir vasiyetname bırakarak öldü: Buna göre, büyük oğlu Huzziya’yı veliahtlıktan azlediyor ve yerine torunu Murşiliş I’i getiriyordu.
Kral Hattuşiliş’in bu vasiyeti üstüne 1620’de tahta çıkan Murşiliş I,sefere çıkarak Babil’i aldı, Suriye’yi de topraklarına kattı. Böylece Hitit sınırları Suriye’ye ulaşmış oluyordu. Ama kral Suriye’de seferdeyken, saray entrikaları başgösterdi, dönüşünde de bu olaylar etkin kralın tahttan indirilmesine yol açtı. Kralı deviren Hantili’yi de suç ortağı Zidanta devirdi; onun da yaşamına oğlu Ammuaaş son verdi. Bu kral zamanında ülkede büyük bir kıtlık ve ayaklanmalar baş gösterdi. Eskiden ele geçirilmiş olan Arzava, Adaniya, Şallapa gibi kentler başkaldırdı, çok geçmeden Kizzuvatna krallığı da isyan etti; güçsüz kalan devlet, ancak onunla eşit koşullarda anlaşma yapabildi. Kuzey Suriye, Mitanni devletinin egemenliğine girdi, devlet giderek güçsüzleşmeye ve sınırları daralmaya başladı; komşu devletlerbüyük bir güç olurken Hitit devleti, ardı arkası kesilmeyen taht kavgaları içinde İ.Ö. 159ü yılından Şuppiluliuma’nın İ.Ö. 1375 yılında başa geçmesine kadar varlığını sürdürdü. İ.Ö. 1525-1500 yılları arasında tahta geçen Telepinu bu taht kavgalarına bir son vermek istedi ve bu amaçla da ünlü Telepinu fermanını ilan etti. Her ne kadar Telepinu bu fermanı çıkarıp ülkeyi rahata kavuşturmak istediyse de, ondan sonra, İ.Ö. 1550-1450 yılları arasında bütün eski doğu karanlığa gömüldü. Telepinu’dan sonra Alluvamna, Hantili II, Zidanta II, Huzziya II, Arnuvanda I, Hattuşiliş II, Tuthalya III ve Arnuvanda II kısa aralıklarla Hitit tahtına çıktılar. Arnuvanda H’nin ölümünden sonra veliaht Tuhkantie öldürülerek İ.Ö. 1375’te Şuppiluliuma tahta geçirildi. O da Hitit tarihinde yeni bir devlet, hatta yeni bir imparatorluk kurdu. Önce, Kastamonu çevresinde oturan ve kendilerini sürekli huzursuz eden Gaşkaları egemenliği altına aldı, Balı Anadolu’da bulunan birçok krallıkla ya anlaşma yaptı ya da egemenliğini kabul ettirdi. Bazılarına da kız vererek akrabalık kurdu. Kizzuvvatna’yla anlaşarak Kilikya kapılarını elinde tuttu; Suriye’de bulunan Mitannilerin üstüne yürüyerek bu devleti ortadan kaldırdı. Böylece sınırlarını Mezopotamya’ya kadar genişleterek Hitit devletini Hitit İmparatorluğu haline getirdi. Ortadan kaldırılan Mitanni kralı, Mısır’dan yardım istedi, bu sırada yeni bir dinle uğraşan Amenofis II bu yalvarmalara aldırmayarak Hititlere savaş açmaktan kaçındı. Amenofis II’nin ölümünden sonra Hititlerle Mısırlıların arası açıldı. Mısır kraliçesi Dahamurmiş, Hitit kralı Şuppiluliuma’dan, ketdine koca olarak, bir oğlunun Mısır’a gönderilmesini istedi. Hitit kralı bunda yarar görerek oğullarından birini Mısır’a gönderdi, ama kraliçenin bu isteğini öğrenen bazı kişiler Hitit prensini sınırda öldürdüler. Bunun üstüne Hititlerle Mısırlıların arası açıldı.
İ.Ö. 335’îe Şuppiluliuma önce. yerine oğlu Arnuvanda I geçti, onun da vebadan aynı yıl içinde ölmesi üstüne,henüz çocuk yaşta olan Murşiliş ll tahta çıkarıldı.Bu kral,dedesinin aldığı yerlere yeni yerler katarak ülkesinin sınırlarını genişletti. Otuz yıla yakın bir süre hükümdarlık yapan kral Murşiliş H’ninvebadan ölmesi üstüne, yerine İ.Ö. 306’da büyük oğlu Muvatalli geçti; babası gibi ülkenin sınırlarını sağlamlaştırdıktan sonra Mısır seferi hazırlıklarına başladı. Vergi ödeyerek yaşamını sürdürmeye çalışan Suriye’deki Amurru devletinin Mısır’dan yana olması ve Mısır’ın da bu devleti korumak istemesi, dönemin iki güçlü devleti olan Mısır ile Hitit’i karşı karşıya getirdi. Hitit ordusu Mısır’a doğru yürürken, onu durdurmak isteyen Mısır ordusu da Kadeş’e doğru ilerledi. Kadeş’te karşılaşıp savaşan iki ordu, sonunda dünyanın ilk yazılı anlaşması olan Kadeş anlaşmasını imzaladı.
Kadeş anlaşmasını imzalayan Hattuşiliş III arkasında barış içinde bir ülke bırakarak ölünce, yerine geçen çocuk yaştaki Tuthalya IV, annesi Pudu-Hepa ile Hitit tahtını yönetti. Tuthalya IV’ün ölümü üstüne yerine İ.Ö. 1220 yıllarında Arnuvanda IV geçti; o da ölünce, yerini İ.Ö. 1190’da kardeşi Şuppiluliuma II aldı. Ne var ki, bu kral zamanında, Avrupa’dan Anadolu’ya “deniz halkları” olarak adlandırılan topluluklar ardı arkası kesilmeyen göçler yaptı. Göç eden halklar Mısır kapılarına kadar dayandılar. Böylece, Anadolu’da 600 yıllık bir imparatorluk kurmuş olan ve yüksek bir uygarlık düzeyine ulaşan Hititler de yıkıldı.
Hitit Sanatı
Hitit sanat ürünlerinin tümünde, temel öğelerin Sümer sanatından kaynaklandığı sanılır.
Bu kültür birikimine bir yandan, yerli halkın yarattığı Hatti uygarlığına,yeni gelenlerin Hint-Avrupa katkısı; öte yandan da Mezopotamya ve Mısır’ dan kaynaklanan dış etkiler eklenmiştir.
Eski başkent olan Hattuşaş ve Alacahöyük kalıntıları, yetkin bir biçimde Hitit mimarisinin özelliklerini yansıtır. Tepe üstüne kurulmuş, tahkimli bir kale duvarı ve iki kaleyle korunmuş olan Hattuşaş, hem bir savunma kaygısını yansıtır, hem de sarayında yaşayan kralların otoritesini vurgular. Kentin anıtsal kapıları, yapı sanatının en etkileyici örneklerini oluşturur. Bunlar bazen aslanların cepheden görüntülerini veren söve pervazları, bazen de Hitit heykel sanatının en ünlü “kral” kabartmasıyla donatılmışlardır. Yazılıkaya’da, çok zengin görünümlü bir açık hava tapınağı vardır. Alacahöyük siti de sfensk ve aslanlarla donanmış kapıları, tahkimli kale duvarlarıyla Hattuşaş kalıntılarını andırır.
Alçak kabartmaların çok büyük boyutlu olmalarına karşılık damgalar ve silindir mühürlerle belirginleşen gliptik sanatı, küçük boyutlu bir oymacılığın geliştiğini gösterir. Sözgelimi, Aydın’da bulunmuş silindir mühürlerin boyu 4,5 cm’dir.
İki ya da üç kulpu testiler, su küpleri ve vazolarda yer alan Hitit seramik süslemeciliğinde, motifler değişik kalınlıklarda çizgilerin kullanımıyla farklılaşır.
Metal işlemeciliği örneklerinden kuş, boğa ve geyik figürleri (tunçtan yapılmış gövdelerine kimi kez küçük gümüşten halkalar kakılmıştır) Alacahöyük’teki prens mezarlarında bulunmuştur.
Son Yorumlar