En eski çağlardan günümüze kadar, Hint edebiyatlarının ortak özelliği, Hint soyunun binlerce yıldır bağlı olduğu manevi değerlere duyulan saygıdır; yazarların kullandıkları dilin sanskritçe, yeni-hintçe ya da dravid dili olması bu durumu değiştirmez. İngilizce (üniversite dili) yazan modern edebiyatçılar da bu kuraldan ayrılmazlar.
Hindistan Sanskrit Edebiyatı
Sanskrit edebiyatı belki de dünyanın en zengin edebiyatıdır. Yalnızca filoloji açısından bakıldığında bile, eskiliğinden ve Hint-Avrupa dilleriyle olan akrabalığından dolayı son derece ilgi çekicidir.
Sanskrit edebiyatının İ.Ö. X.-XII. yy’larda Veda’yla (yani “bilgi”) başladığı sanılır. Hindu geleneklerine göre kutsal kökenli olan bu bilgi, “tanrıların dili” sayılan sanskrit (sanskrita) dilinde verilmiştir; bu nedenle sanskrit dili “kusursuz” kabul edilir. Veda’nın özü dört derlemede toplanmıştır: Çağdan çağa sözlü olarak büyük bir titizlikle hiç değiştirilmeden aktanlan Rig-Veda, Yacur-Veda, Sama-Veda ve Atharva-Veda. Tanrının insanlara ilk iletisini taşıyan bu metinlerden dev bir geleneksel edebiyat doğmuştur; bu edebiyatın başhca yapıdan iki büyük destan olan, Mahabharata ve Ramayana’AİT. Mahabharata 90.000 beyitlik bir anıtsal destandır. Efsanevi kral Bharata’nın soyundan gelen ve krallığı ele geçirmek için savaş veren iki kral arasındaki rekabeti anlatır. Baştan sona masal havası taşıyan destanda, inanılmayacak kadar çok çeşitli serüvenler ve ek öyküler yer alır. Sonunda yarı-tanrısal kahramanlar, Bhagavad-Gita adıyla bilinen olay öncesinde büyük bir çarpışmaya girişirler. Ramayana Hindistan’ın halk arasında en çok bilinen yapıtıdır. Bu destanda 24.000 beyitte insan biçiminde tamı Vişnu olan Rama ile sadık eşi Sita’nın aşkı anlatılır: Sita, şeytan Ravana tarafından kaçırılır; sadık maymunu kurnaz Hanumant’ın yardımıyla kurtulur; doğaüstü bir biçimde ölür. Bu, son derece güzel bir metindir ve eski Hindu dininin incelenmesi açısından çok değerli bir kaynak oluşturur.
Klasik sanskritçe denilen ve dilbilgisi uzmanlarının Isa’dan az önce kalıplarını saptadıkları aydın dilinde de çok sayıda lirik şiir yazılmıştır; bunlar gerçek bir esinden kaynaklanmamakla birlikte, büyüleyici bir söz ustalığının ürünüdürler. Yalnız, ozan Kalidasa (VI. yy.?) bu kuralın dışında kalır; bu ozan dramların, özellikle de Goethe’nin pek sevdiği Hint tiyatro’sunun başyapıtı Sakuntala’nm yaratıcısıdır. Kalidasa’nın aynı derecede usta olmasa da, daha etkileyici rakibi Bhavabhuti’dir. Lirik şiirin başyapıtı, kuşkusuz Gita-Govinda’dır; bu yapıtta gene insan biçimine bürünmüş Vişnu olan Krişna ile Radha’nın aşk serüvenleri anlatılır. Pançatantra (Beş Kitap) adıyla bilinen öykü ve masal dizisiyse, yabancı ülkelerde ilgi görmüş, yankısı La Fontaine’in masallarına kadar ulaşmıştır.
Hindistan Lehçe Edebiyatları
Sanskrit edebiyatının yanı sıra ülkede kullanılan öbür dillerle de çeşitli edebiyatlar gelişmiştir; bunların tümü de gerek din, gerek edebiyat açısından büyük önem taşır. Bu yapıtlar yazılmış oldukları dillerin sanskritçeden türemiş olup olmamasına göre iki kategoriye ayrılırlar. Birinci kategoride marathi, hindu ve bengali dillerindeki edebiyatlar yer alır.
Marathi dilinde ozan Cnanesvar (XIII. yy. sonu) Bhagavad Gita’jı 1.000 bentle yorumlamış ve açıklamış, Namdev (1270-1350) dokunaklı mezmurlar yazmıştır; ama marathi dilinde yazan ozanların en büyüğü ve halk arasında en çok bilineni Tukaram’dır (1608-1649).
Hindu dilinde kutsal şiir oldukça geç bir tarihte Kabir (XV. yy.) ile başladı; T ulsidas’la (1532-1623) doruk noktasınâ ulaştı (Tulsidas hâlâ Kuzey Hindistan’ın en büyük modern ozanı sayılır). Gandhi’nin başucundan ayırmadığı kitabı, Tulsidas’ın bir serbest Ramayana uyarlamasıdır; yayılmasına büyük katkıda bulunduğu Rama inanışına bağlı Hinduların Kutsal Kitabı sayılır.
Hindistan’da Müslüman uygarlığının etkisi büyük oldu; arapça, farsça ve batı hindu karması biryenihintçe ortaya çıktı. Bu dilde birçok ozan çeşitli yapıtlar verdiler; en dikkati çeken ozan da Vali (XVII. – XVIII. yy.) oldu. Modem yazarlardan Prem Çand (1880-1936) hem ozan, hem romancıdır; Gâdan adlı yapıtın yaratıcısı da odur. Önce urdu dilinde, sonra Hindu dilinde yazmıştır. Bengali dilinde yazanlar arasında Vidyapati’yi, Çandi Das’ı, özellikle Rabindranath Tagor’u (1861-1941) saymak gerekir; dünyaca ünlü Tagor’a 1913’te Nobel Edebiyat Ödülü verilmiştir. Bengali dilinde yazdığı Gitançalî’yi İngilizceye kendi çevirmiş, yapıt Avrupa’da coşkuyla karşılanmıştır. Tagor’un yapıtları hem çok sayıda, hem de çeşitlidir; yüz bini aşkın dize yaratan ozan, şiir, dram, roman, deneme türünde yapıtlar vermiştir. Hindu ruh salhğıyla Batı kültürünün bireşimini yapmayı amaçlayan Tagor’un öğrencileri arasında Çandra Çaterci sayılabilir.
Güney Hindistan’daki Dravid halklar yerli lehçeler konuşurlar; günümüze kadar varlıklarını sürdürmüş olan bu lehçelere sanskritçenin yalnızca az çok belirgin anlamsal etkileri olmuştur. Aralarında en eski, en özgün ye zengin olanı Tamul edebiyatıdır; Üç büyük yazarı Manikka Vasagar, Nammalvar ve Thayumanavar’dır. XX. yy’ın başlarında engin Tamul tarihi yeniden canlanmıştır; o tarihten bu yana şiir ve roman türünde özgün yapıtlar verilmektedir.
Hindistan İngilizce Edebiyat
Avrupalıların Hindistan’ın içlerine kadar sokulmalarının ve yerleşmelerinin sonucunda Hintliler uluslararası bir dil kazandılar; lehçelerin daracık sınırlarına kapanıp kalmaktan kurtuldular; yabancıların da okuyabilecekleri yayımlar yapmaya başladıkları gibi, değişik yörelerin edebiyatçıları kendi aralarında da daha iyi anlaştılar. Ülkenin yeni efendileri basımevini getirdiler; İngilizce eğitim yapılan kolejler, üniversiteler kurdular. Hint bilginleri ve aydınları İngilizce kullanmaya başladılar. Dinsel sorunları tartışmada sanskritçeden yararlanan panditlerin (din bilginlerinin) sayısı hâlâ yüksektir; ama “tanrıların dili”ni bildikleri halde aynı sorunları İngilizce olarak inceleyenlerin sayısı daha da fazladır. İngilizce yazanlardan biri de B.G. Tillak’tır. Çağdaş Hint edebiyatının bir başka önemli adı da Sri Aurobindo Ghose’dur (1872-1950). Birçok romancı da İngilizce yazmayı yeğlemişlerdir: Dhan G. Mukerjee; N.K. Narayan; Shanta Rama Rau; S.N. Ghose; Kamala Markandaya; vb. Bu yazarların ortak yanı, toplumsal sorunlara eğilmeleri ve eski değerlerle yenilerini uzlaşürabilecek bir kültür yenilenmesine olan inançlarıdır.
Son Yorumlar