Hamzaviye Tarikatı Nedir? Bosnalı Hamza Bali Kimdir? Bayramiye tarikatının şubelerindendir. Kurucusu Bosnalı Hamza Bali’dir. Hamza Bali, Melami Bayrami şeyhlerinden Hüsamettin Ankaravi’nin müritlerindendi. Şeyhinin ölümünden sonra Bosna’ya dönüp Hamzavi inançlarını yaymaya başladı. Cezbesi ağır basan, halk içinde coşkunlukla hareket edip konuşan birisi idi. Meyhanelere giderek, Bunu niçin içersiniz? Şeytan sidiği şarabın ne neşesi olacak? Tevbe edip bana gelin. Ben size Allah sevgisinin şarabını içireyim ki kıyamete kadar Hak sarhoşu olun dediği rivayet edilir.
Müridlerinin çoğalması ve şeriata aykırı bulunan bazı davranışları dolayısıyla Bosnalı din adamları kendisini İstanbul’a şikayet ettiler. Şeyh Hamza İstanbul’a getirildi ve Şeyhülislam Ebussuud Efendinin fetvasıyla idam edildi. (1561)
Hamza Bali’den sonra, İdrisi Muhtefi ve İmam Aliyy’ür-Rûmî diye anılan Tırhalalı Hacı Ali Bey, tam bir gizlilik içinde Hamzavileri, vefatına kadar (1615) idare etmiştir. Kanı helal İdris-i Muhtefi’yi arayanlar, kanına susamış olanlar, Tırhalalı Hacı Ali Bey’e saygı göstermişler, hatta ona, İdris-i Muhtefı’ye yakındıkları bile olmuştu; fakat ona uyanlar, İdris-i Muhtefî’yi tanıyanlar, ağızlarını yumuyorlar, ser verip sır vermiyorlardı.
Hamzavilerin son verdikleri şehit, 1664’te, Fenerbahçe’de boğularak cesedi denize atılan, bulunamadığı için de Lalizade Seyyid Abdülbaki’nin deyimince kabr-i pür nurları deryayı rahmet olan Sütçü Beşir Ağa’dır.
Beşir Ağa’dan sonra Hamzavilerin idaresini Seyyid Haşim (1677), Paşmakçızade Seyyid Ali (1712), Şehit Ali Paşa (1716) gibi bir müderris, bir şeyhülislâm ve bir sadnâzamm yüklenmesi ve verilen kurbanların çokluğu, bu yolun, içine gömülmesiyle sonuçlanmıştır. Fakat gene de Hamzavilik, tamamiyle sönmemiş, (1875)’de vefat edip Edirnekapısı mezarlığında şair Baki’nin karşı tarafına, caddeye nazır sofaya defnedilen Bosnalı Seyyid Reşad’a intisap eden Belhli Seyyid Süleyman’ın oğlu ve Eyyup Nişancasındaki Şeyh Murad Nakşibendi dergahı şeyhi Seyyid Abdülkâdiri Belhi (1923), ondan sonra da oğlu Seyyid Ahmed Muhtar (1933), Hamzavilerce muktada tanınmıştır.
Bu yola girmenin, uzun uzadıya bir töreni yoktu. Devrinde Melamiliği temsil eden kişiden izinli olan ve Kalbe bakıcı denen zat, sınanmış, uzunca bir müddet hareketleri kontrol edilmiş ve iki, yahut güvenilir bir kefil tarafından getirilmiş kişiye, ihvandan bazı kişilerin bulunduğu bir toplulukta, niçin geldiğini sorar, o da, kendisine önceden belletilen cevabı verir, Hakk’a ulaşmak için geldim der, kalbe bakıcı, hakk’a ulaşmak isteyen Hak’tan başka bir şeyi gönlünden çıkarır der, gözlerini yummasını söyler, bir zaman sonra gözlerini açan talib, kalbe bakıcının gözleriyle karşılaşır, evvelce, bakıştaki feyiz, kendisine uzun uzadıya telkin edilmiş olduğundan, kendince bir cezbeye tutulurdu. Ondan sonra, Mevlevi’ler gibi elele tutuşmak ve aynı zamanda, birbirlerinin ellerini öpmek şartiyle kalbe bakıcıdan itibaren bulunanlarla görüşür, Hamzaviliğe girmiş olurdu. Bu yola girenlerin çoğunluğu esnaf ve sanat erbabıydı. Kalbe bakıcı da, fütüvvet yolunun esnaf ve şeyhiydi. Bu bakımdan fütüvvet yolundaki esas unsurlar, mesela mahkemeye baş vurmamak, yaptığı kötülüğü, şeyhe söyleyip cezasını çekmek, halka düzen yapmamak, kazancının muayyen miktarını loncaya vermek gibi şeyler, bu yolda da mevcuttu. Hattâ hükümet memurları bile aylıklarının muayyen bir miktarını, loncaya verirlerdi.
Hamzavilerde Ehlibeyt sevgisi, birinci plandaydı. Hepsinin, İmamiyye mezhebinin usul ve fürûunu bildiği iddia edilemez; fakat elimizdeki vesikalar, istidadı olanlara İmamiyye – Ca’feriyye inanç ve amellerinin telkin edildiğini belirtmektedir. Esasen Hamzaviler aleyhindeki tenkil hareketleri, onların Şîî, yahut Şîaya mütemayil oluşları, hükümet içinde bir hükümet gibi yaşayışları, aralarındaki çok sıkı dayanışma, gizli bir topluluk oluşları ve hükümet aleyhine zaman zaman baş kaldırmaları, yahut baş kaldıracakları vehminden ileri geliyordu.
Devletin, fütüvvet teşkilatına el atması sonucunda, Peştemalcı esnafı, adeta öbür esnaftan ayrılmıştı. İdris-i Muhtefi’hin Sultan Selim civarındaki evi altı peştemalcı dükkanlarıyle bir mahalle halindeydi. Ayrıca Fatih’te, Atpazarı civarında, Kırkçeşme’deki Peştemalcılarhanı da Hamzavilerin toplandığı yerdi. Bu durum 1908’de büsbütün çözüldü; son zamana dek Kırkçcşme’deki han, hamzavileri toplayan bir yerdi; orası da Çırçır yangınında kül oldu ve Hamzavilik, gönülde bir neşe hafızada bir hatıra olarak kaldı.
Sual: Ama insanların kimi peygamber, kimi salih, kimi fâsıktır. Bu derecelerin başka oluşu nedendir?
Cevap: Marifettedir. Cümlesi imanın aslında beraberdir, ama marifette (bilmekte) beraber değildirler. Nitekim şah ile dilenci azada beraberdir, ama elbiselerde, devlette, makamda, mevkide beraber değildir. İnsanın insanlığı ise marifet libasında ve marifet devletindedir. Nasıl ki padişahın padişahlığı bedeniyle değildir, mertebesiyledir. Mertebesi de devlet ve mansıbıdır.
Comments