Bir ülke ya da belirli bir bölge halkına ilişkin maddi ve manevi alandaki kültür ürünlerini konu edinen, bunları kendine özgü yöntemlerle derleyen, sınıflandıran, çözümleyen, yorumlayan bilim dalı (folklor da denir).
Oldukça geniş bir bilim dalı olan halkbilim, İngilizcede ve Fransızcada “folklore”, Almancadaysa“ Volkskunde” terimleriyle belirtilir. Türkçeye de girmiş olan folklor sözcüğü, 1846 yılında İngiliz j.W. Thoms tarafından ortaya atılmıştır: İngilizcede folk “halk”, lort; ise “bilim” anlamına gelir (folklor terimi ayrıca, bir bölgedeki geleneklerin, törelerin, kısaca kültür ürünlerinin tümünü de belirtir). İşte bu tarihten sonra, halkbilimin kendine özgü yöntemlerle, bağımsız bir bilim dalı olarak işlerlik kazandığı görülür. Ama, töreler, geleneksel inançlar, halk efsaneleri, vb. ile ilgili araştırmaların çok eskilere dayandığı da bir gerçektir. Sözgelimi, Herodotos, Plutarkhos ve Pausanias gibi yazarlar kendi çağlarının gelenekleri konusunda önemli yapıtlar bırakmışlardır.
XVII. yy’dan başlayarak Almanya’ da, İngiltere’de ve Fransa’da bilginler halk şarkılarını, masalları ve efsaneleri derlemeye başladılar: Herder’in Volkslieder’i (Halk Şarkıları; 1778- 1779), Grimm kardeşlerin Çocuk ve Yuva Masalları (Kinder und Hausmarchen, 1812-1815). XIX. yy’ın ikinci yarısında, yapılan birçok bilimsel çalışma (Dulaure’un ve Kelt Akademisi’nin soruşturmaları;Luzel, La Villemarqué, Bladé, vb’nin sözlü edebiyata ilişkin derleme çalışmaları) folklorla ilgili gereçlerin toplanması ve ilk etnografi müzelerinin (Trocadéro Etnografi Müzesi, 1878) kurulması halkbilim etkinliklerinin hızla yayılmasına yol açtı. İlk uluslararası halkbilim kongresi 1889’da toplandı. Aynı yıllarda Méiusine (1875), Revue dos traditions populaires (Halk Gelenekleri Dergisi) gibi dergiler yayımlandı. Daha sonraki yıllarda da, birçok ülkede,çeşitli halkbilim dernekleri ve enstitüleri kuruldu, halkbilimle ilgili dergi ve yapıtların sayısı giderek arttı, yükseköğretim kurumlarında halkbilim dersleri verilmeye başlandı ve değişik kuramlar ortaya atıldı. Bütün bu etkinlikleri dünyanın çeşitli ülkelerinde sürdüren ünlü halkbilimciler arasında özellikle şu kişileri sayabiliriz: İngiltere’de: G.L. Gömme, Andrew Lang, J.G. Frazer; Fransa’da: Paul Delarue, Patrice Coirault, Arnold Van Gennep; İtalya’da: G.Pitre; Portekiz’de: T. Braga ve Leite de Vasconcelos; Ispanya’da: Guichot y Sierra; Almanya’da: K. Weilhold, W, Mannhardt, Dantzel, P. Schutz.
Türkiye’de Halkbilim Çalışmaları
Türkiye’de halkbilim çalışmaları XIX. yy’dan sonra başladı; bununla birlikte daha önceki yüzyıllarda kimi yazılı belgelerin zengin halkbilim gereçleri içerdiği de bilinmektedir. Bunların başında Kâşgarlı Mahmud’ un Araplara Türkçe öğretmek amacıyla hazırladığı Divanü Lûgat-it-Türk (1072-1074) gelir. Bu yapıtta madde başı sözcükler Türkçedir, tanımlar Arap diliyle yapılmıştır; tanımlardan sonra çevre Türk boylarının halk edebiyatlarından derlenen örnekler (savlar, koşuklar, sagular,
vb.) sunulmuştur. Öbür kaynaklar arasında Dede Korkut Kitabı, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’si (XVII. yy.), Kâtip Çelebinin kitapları, şehrengizler, sûrnameler, divanlar, cönkler, yazma dergiler, fermanlar, sayım defterleri, bazı elyazması halk kitapları anılabilir. Bu arada Türkiye’nin çeşitli yörelerinden derlenip müzelerde sergilenen gereçleri de unutmamak gerekir. Ayrıca kimi sözlükler, tarih ve coğrafya kitapları da ilk halkbilim ürünlerinin derlendiği kaynaklar arasında anılabilir. Tanzimat döneminde İbrahim Şinasi, Ahmet Vefik Paşa ve Ahmet Mithat Efendi’nin atasözü derlemelerinden oluşan kitapları ilk elde anımsanan derlemelerdir. Halkbilim anlamına gelen folklor sözcüğü Türkiye’de ilk kez, 1913’te Rıza Tevfik tarafından kullanıldı, bu terimi halkiyat olarak Türkçeleştiren ve kullanan da Ziya Gökalp oldu (1913). Ziya Gökalp, “Halk Medeniyeti” başlıklı yazısında halkbilimi “içtimaiyatın halk medeniyetini tetkik eden bir şubesi” olarak tanımladı. Aşağı yukarı aynı tarihlerde Fuat Köprülü ve Rıza Tevfik (Bölükbaşı) de yazılarında halkbilimin içeriği üstünde durdular.
Cumhuriyetin ilanına kadar Türkiye’ de halkbilim çalışmaları dağınık ve sistemsiz bir biçimde sürdürüldü. Cumhuriyet yönetiminin benimsemiş olduğu halkçılık ilkesi, halkbilim çalışmalarının hem bilimsel bir anlayışla ele alınmasını, hem de yurt düzeyinde yaygınlaşmasını sağladı; bu arada Macar bilgini 1. Kunos’un XVII. yy’ın sonlarında Anadolu’da yaptığı derlemeler (özellikle masal, türkü, meddah hikâyesi, Karagöz ve ortaoyunu metinleri) ve Anadolu folkloru üstündeki çalışmaları yol gösterici oldu (Kunos, 1925 ve 1926 yıllarında da İstanbul ve Ankara’da konferanslar vermeye çağrıldı). Cumhuriyetin kuruluş yıllarında ilk Milli Eğitim Bakanı olan Dr. Rıza Nur, bakanlık bünyesinde bir Hars (Kültür) Dairesi kurarak halkbilim araştırmalarına devlet desteği getirdi.
1927’ye kadar yapılan halkbilim çalışmaları, genellikle kişisel çabalarla gerçekleşti. 1926-1932 yılları arasında, Darülelhan (İstanbul Belediye Konservatuvarı) üyeleri, Anadolu’ya yaptıkları gezilerde halk müziği örneklerini güfte ve besteleriyle derlediler. 1927’de Ankara’da kurulan Türk Halk Bilgisi Derneği (ilk adı Anadolu Halk Bilgisi Derheği’ydi) halkbilim çalışmalarım bir merkezde toplamaya çalıştı,yayınlar yaparak,bu alanda çalışacak olanlara önderlik etti. Dernek, folklor sözcüğü yerine ilkin Hamit Zübeyr (Koşay) tarafından önerilen halk bilgisi terimini kullanmayı uygun gördü;_daha sonra İstanbul, Sivas, Konya. İzmir, Kayseri, Samsun, Erzurum gibi kentlerde şubeler açan dernek, ilk yayın olarak Halk Bilgisi Toplayıcılarına Rehber adlı bir kılavuz ve bir sayı çıkan Halk Bilgisi Mecmuasını (1928), ardından da Halk Bilgisi Haberleri (1929) adlı aylık bir dergi yayımladı (dergiyi 1933-1941 yıllan arasında Eminönü Halkevi çıkardı; 1946’da demek yeniden kurulunca 4 sayı daha yayımlandı).
Doğu ve güneydoğu illerine iki bilimsel gezi düzenleyen demek, birçok kitap ve broşür de bastı. 1932’de Türk Ocakları’nın yerine Halkevleri kurulunca, Türk Halk Bilgisi Demeği de bu yeni kuruluşa katıldı. 1932’de Atatürk’ün buyruğuyla önce 14 ilde kumlan Halkevleri, çok çeşitli alanlarda halkbilim çalışmaları yaptı, dergiler (özellikle Ülkü) ve kitaplar yayımladı.
1950’lerde Halkevleri’nin kapatılmasından sonra, Fuat Köprülü başkanlığında Türk Halk Sanatlarını ve Ananelerini Tetkik Cemiyeti adıyla kumlan demek (1955), 1959’da
Etnografya ve Folklor Cemiyeti, 1973’te de Folklor Araştırmaları Kurumu adını aldı. 1976’da Folklor Araştırmaları Yıllığı adıyla bir yıllık çıkaran bu kurum, 1981’de de halkbilimci İhsan Hınçer Ödülü’nü düzenledi.
1960’tan sonra Ankara’da kurulan Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, 1966’da Milli Eğitim Bakanlığı Kültür Müsteşarlığına bağlı olarak kurulan Milli Folklor Enstitüsü (daha sonra Kültür Bakanlığına bağlandı ve Milli Folklor Araştırma Dairesi adını aldı), 1966’da İstanbul’da kurulan Türk Folklor Kurumu ile 1965’te kurulan Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübünün halkbilim ve etnografya çalışmaları özellikle anılabilir.
12 Nisan 1961’de UNESCO’nun önerisiyle Bakanlar Kurulu, Halkevleri’ nin Türk Kültür Dernekleri adıyla yeniden kurulmasını kararlaştırdı; söz konusu dernekler 1963’te Halkevleri adını aldı, 1980’de de kapatıldı. Halkbilim araştırmalarını hem bilim dünyasına, hem de geniş halk kitlelerine ulaştırmak amacıyla çeşitli dernek, kuruluş ve kişilerce birtakım dergiler ve sürekli yayınlar yayımlanmıştır. Bunlar arasında özellikle Türk folklor Araştırmaları (1949- 1980, İhsan Hınçer tarafından); Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü tarafından çıkarılan Folklora Doğru (1969); Türk. Folklor Kurumu’nca çıkarılan Folklor (1969); Ortadoğu Teknik Üniversitesi Türk Halk Bilimi Topluluğunun çıkardığı Halkbilim (1973); Milli Folklor Araştırmaları Dairesi tarafından çıkarılan Türk Folkloru Araştırmaları (1974); Türk Folkloru (1979, İbrahim Aslanoğlu tarafından); FoIMor ve Etnografya Araştırmaları-1984; HaIkKültürü(1984, M. Sabri Koz tarafından) sayılabilir. Halkbilim çalışmalarının yükseköğretim düzeyinde ele alınması ilk kez Ankara Üniversitesi’nde gerçekleşti. 1938’de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde halk edebiyatı dersleri konuldu, 1948’de de Folklor kürsüsü oluşturuldu. Başına Pertev Nailî Boratav’ın getirildiği bu kürsü, aynı ders yılının sonunda kaldırıldı. Daha sonraki yıllarda değişik üniversitelerde, halkbilim derslerinin ayrı bir öğretim konusu olarak değil de çeşitli bölümlere bağlı olarak okutulduğu görüldü.
Kültür Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi 1973’te I. Uluslararası Türk Folklor Semineri’ni. 1975’te I. Uluslararası Folklor Kongresi’ni, 1981’de de II. Uluslararası Folklor Kongresi’ni düzenledi. Dünyanın ve Türkiye’nin çeşitli yörelerinden gelen bilim adamlarının katıldığı bu seminer ve kongrelerde Türk halkbiliminin çeşitli sorunları tartışıldı.
Ünlü Türk Halkbilimcileri
Çeşitli bilim dallarıyla ilişkili olmasına karşın halkbilim Türkiye’de de bağımsızlığını elde etmiş bir bilim dalı durumuna gelmiştir. Bu alandaki çalışmalarıyla tanınmış bilim adamı, araştırmacı ve yazarlar arasında Fuat Köprülü, Hamit Zübeyr Koşay, Sadettin Nüzhet Ergun, Abdülbaki Gölpınarlı, Pertev Nailî Boratav, Abdülkadir İnan, Şükrü Elçin, Mehmet İhsan Hınçer, M. Şakir Ülkütaşır, M. Halit Bayrı, Tahir Alangu, Ömer Asım Aksoy, Vehbi Cem Aşkun, Eflatun Cem Güney, Hikmet Dizdaroğlu, Sedat Veyis Örnek, Veysel Arseven, Şerif Baykurt, Ali Rıza Önder, Cahit Öztelli, Sadi Yaver Ataman, Yusuf Ziya Demircioğlu, Mahmut Ragıp Gazimihal, Vahit Lütfü Salcı, Ahmet Kutsi Tecer, Muzaffer Sarısözen, Halit Bedii Yönetken, İbrahim Aslanoğlu, İlhan Başgöz, Ali Rıza Yalgın, Orhan Acıpayamlı, vb. sayılabilir.
Son Yorumlar