Anıların günü gününe yazılarak bir araya toplanmasından oluşan yazı türü (günce de denir).
Genellikle günü gününe anılarını yazan kişinin kendi kendisiyle yaptığı bir konuşma görünümünde olan günlüklerin bazıları, kişinin çevresindeki olguların anlatılmasına yöneliktir, bazılarıysa kişinin iç dünyasını yansılan olguların anlatımına ağırlık verir. Gerçekten de, birçok kişinin, özellikle de gençler ve yaşlıların kendilerini bir yazar olarak görmeksizin günlük tuttuğu bilinir. Günlüklerin, günün birinde edebiyat değeri kazandığı da olur. Sözgelimi, İngiliz yazarı Samuel Pepys tarafından şifreli olarak yazılmış, 1825’te çözümlenerek yayımlanmış olan Diary (Günlük) bu tür ürünlere bir örnek sayılır.
Batı dünyasında, günlük, yüzyılların akışı içinde, Ortaçağ’dan, özellikle de Rönesans döneminden sonra giderek bir iç çözümleme alanı ve yaşanmış olguların bir kanıtı, bir tanığı haline geldi.
Özellikle romantizm akımı, estetik anlayışı ve çözümlemeye verdiği önem nedeniyle, özel günlüğün gelişmesini bir bakıma desteklemiş oldu. Fransız yazarlarından Alfred de Vigny’nin journal dun Poete’i (Bir Ozanın Günlüğü), Benjamin Constant’ın journal İnlime’i (Özel Günlük), Stendhal’in journali (Günlük) bu alanda adı sayılması gereken yapıtlardır.
Günlük ruhun gizli köşelerine ulaşmaya olanak sağlar. A. Gide’in Günlükunde (journal] ve Kierke- gaard’ın l’orförerens Daghogunda (Baştan Çıkarıcının Günlüğü) takınaklar, arzular, manyakça korkular, gizemli sevgiler olduğu kadar, estetik ve dinsel bir çatışmanın öğeleri de hep yazı yoluyla sürekli olarak “kurcalanıp” gözler önüne serilmeye çalışılmıştır.
Günlükler dolaysız (sözgelimi, 1574- 1610 arasında Pierre de L’Estoile tarafından kaleme alınmış olan journaldesıegııesd’Henri III et d’Henri IV [Henri III ile Henri IV un Hükümdarlıklarının Günlüğü]) ya da dolaylı olarak (Pepys’in Diary’si [Günlük], Swift’in journal to Slella’sı [Stella’ya Günlük]) belli bir dönemin tarihini bizlere aktaran birer belge niteliği de taşır.
Bu tür, ayrıca daha titizce işlenmiş bir yazı biçiminin de doğmasına yol açmıştır: Montaigne’in Denemeleri (Essais); Pascal’in Pensées’si (Düşünceler); vb. Öte yandan, Leonardo da Vinci, Delacroix, Klee gibi ressamların, Maine de Biran gibi felsefecilerin not defterlerini de unutmamak gerekir.
Bu arada bazı roman ve anlatıların da düşsel bir günlük biçiminde yazıldığı görülür. Bunlar arasında Gogol’ün Bir Delinin Günlüğü (Zapiski Sumaşedşego), Octave Mirbeau’nun journal d’une femme de chambre’ı (Bir Oda Hizmetçisinin Günlüğü), Rilke’ nin Malte Laurids Brigge’nin Notlan (Die Aufzeichnungen des Malte Laurids Brigge), Defoe’nun A journal of the Plague Year’ı (Veba Yılı Günlüğü), Bernanos’un journal d’un curé de campagno’ı (Bir Köy Rahibinin Günlüğü) sayılabilir. Dostoyevski’ nin Bir Yazarın Günlüğü yse (Dnevnik Pisatelya) gazete makalelerinden ve siyasal nitelikli yazılarından oluşmuş bir derlemedir.
Dünya edebiyatında günlük türünde yapıt vermiş başlıca yazarlar arasında Goethe, Baudelaire, Gide, Paul Léautaud, james Boswell, julien Green, Virginia Woolf, Katherine Mansfield, Cesare Pavese, H.F. Amiel’in adları sayılabilir.
Türk Edebiyatında Günlük ve Yazarları
Günlük, Türk edebiyatına Batı’dan geçmiş bir türdür. Ancak, Osmanlı İmparatorluğu döneminde ruzname adıyla bilinen kitaplar da vardı. Osmanlı sarayında günlük tutmak bir gelenek haline gelmişti. Padişahların iki ruznamesi olurdu: İç ruzname; dış ruzname. Bunları padişahlar değil de, görevlendirdikleri kişiler yazardı. Söz gelimi, Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran ve Mısır seferlerine katılan Haydar Çelebi’nin ruznamesi, Selim III’ün sır kâtibi Yekçeşim Ahmet Muhtar Bey’in ruznamesi bunlar arasında sayılabilir. Gene Osmanlı dönemine ilişkin vakayiname, seyahatname, sefaretname gibi yapıtlarda “günlük” sayılabilecek bölümlere Taşlanmaktadır. Tanzimat döneminden sonra tutulmuş günlükler için jurnal, hatıra defteri gibi terimler kullanıldı. Cumhuriyet dönemindeyse başka terimler önerildi: Söz gelimi Falih Rıfkı Atay, Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan günlük niteliğindeki iki yazısına “Gündelik” ve “Gündem”başlıklarını koydu. Salâh Birsel günlük, Nurullah Ataç günce terimini yeğlediler. Oktay Akbal ve Melih Cevdet Andaysa sonradan günce sözcüğünde karar kıldılar.
Günlük Türk edebiyatında gelişip zenginleşebilecek bir tür durumuna tam anlamıyla gelemedi. Tanzimat dönemi tiyatro yazarlarından Direktör Ali Bey, İstanbul’dan Hindistan’a yaptığı yolculuğunu Seyahat jurnali (1897), tarihçi Ahmet Refik de Trabzon, Erzurum, Kars, Ardahan ve Batum’a yaptığı yolculuğun günlüğünü Kafkas Yollarında (1919) adıyla kitaplaştırdı. Ozan Nigâr Hanımın ölümünden elli yıl sonra açılmasını vasiyet ettiği, yirmi defter tutan günlüklerinin bir bölümü oğlu tarafından Nigâr Biuti Osman: Hayatımın Hikâyesi (1959) adıyla yayımlandı (ünlü araştırmacı tarihçilerden İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın henüz yayımlanmamış günlükleri de araştırmacılar tarafından çok ilgi çekici ve önemli bulunmaktadır).
Mustafa Kemal Atatürk’ün Anafartalar Savaşı sırasında tuttuğu günlük de daha sonra Anafartalar Muharebelerine Ait Hatıralar adıyla yayımlandı (1955). 1950 yıllarından sonra günlüklerin dergi sayfalarında kalmayıp kitaba dönüştüğü görüldü. Salâh Birsel’in Günlük (1955) adıyla yayımladığı kitap, genel günlüklerden ayrı, bir edebiyat günlüğü niteliği taşır. Salâh Birsel’in 1972-1975 yıllarını kapsayan günlüğü de Kuşları Örtünmek (1976) adıyla yayımlanmıştır. Günlük türünde çok örnek veren Nurullah Ataç’ın da yazılan sonradan toplanıp iki cilt halinde ve Günce (1960) adı altında yayımlandı. Selahattin Batu İsviçre Günleri, 1966; Avusturya ve Venedik Günleri, 1970) ile
Burhan Arpad (Uçuş Gün/üğü, 1959; Gezi Gün/üğü, 1962) yolculuklarında tuttukları günlükleri yayımlamayı ilke edinmiş yazarlardandır. Oktay Akbal, öykülerine, fıkralarına, hatta denemelerine bağlanan günlüklerini çeşitli tarihlerde kitaplaştırdı (Günlerde, 1968; Anılarda Görmek, 1972; Yeryüzü Korkusu, 1974) Bu yazarların dışında Muzaffer Buyrukçu (Arkası Yarın, 1976; Sıcak İlişkiler, 1982), Mehmet Şeyda, Tomris Uyar (Gündökümü 75, 1977; Sesler, Yüzler ve Sokaklar, 1981) da günlük türünde yapıtlar verdi. Günlük türü Türk edebiyatında kimi romancılar tarafından biçimsel özelliğiyle romanlara da uygulandı. Bu tür romanlar arasında, Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu (1922), Yakup Kadri Karaosmanoğlu’ nun Yaban (1932), Peride Celalin Evli Bir Kadının Günlüğünden (1971) adlı yapıtları anılabilir.
Son Yorumlar