Güney Afrika’da ülke.
Afrika kıtasının güney ucunda yer alan, Atlas Okyanusu ve Hint Okyanusu’na kıyıları olan Güney Afrika Cumhuriyeti topraklarının büyük bölümü, Oğlak dönencesinin güneyindedir. Kuzeyinde Botsvana ve Zimbabve, kuzeydoğusunda Mozambik, doğusunda Hint Okyanusu, batısında Namibya (Güneybatı Afrika) ve Atlas Okyanusuyla sınırlıdır. Ülke toprakları içine sıkışıp kalmış Lesotho, Svaziland, vb. gibi bağımsız küçük ülkeler vardır.
Güney Afrika Cumhuriyeti Coğrafyası
Ülkenin yüzey şekilleri, kenarları yüksek bir çanağı andırır. Toprakların önemli bölümü Arkeyen kökenli yaylalar dizisinden oluşur. Aralarında yüksek tepelerin de yer aldığı ve kenarları dik vadilerle yarılmış olan yaylalar, granit tabanın aşınması sonucunda ortaya çıkmıştır, doğudan batıya Kalahari çanağına doğru alçalırlar. Yükseklik derecesine göre ülkede üç bölge seçilir: Transvaal’in güneyini ve Orange’ı içine alan kat kat yaylalardan oluşan Yukarı Veld (1 800-2 200 m yükselti), Veld’in çukur bölümünün güneybatıdaki uzantısı olan daha az yüksek Orta Veld (600-1 200 m yükselti) ve Witwatersrand’ olarak adlandırılan, Limpopo havzasıyla Vaal havzasını birbirinden ayıran tepeler dizisi.
Çanağın en yüksek kenarlan Lesotho devletiyle Natal dolaylarında bulunur (Thabana Ntlenyana kütlesi 3 482 mt. Yüksek kenar doğu kıyısına doğru Great Escarpment olarak adlandırılan sarp yamaçlar halinde iner. Yamaçların eteklerindeyse, iç kesimlerden bütünüyle ayrılmış dar bir kıyı şeridi yer alır; kuzey kesimde Mozambik’e doğru alüvyon tortullarından oluşmuş bir düzlük göze çarpar. Değişik biçimlerde aşınmaya uğramış olan Great Escarpment, Lesotho’ya doğru Drakensberg adını alır. Bazalt kütlelerinden oluşan bu dağlarda Güney Afrika’nın en yüksek tepelerinden birkaçı (Cathkin 3 650 mt bulunur. Limpopo vadisinden Lesothoya doğru uzanan Great Escarpment kuzeyden ve doğudan daha alçak yamaçlarla çevrilidir. Eğim Lesotho’nun güney kesimine inildikçe azalır, doğudan batıya uzanan Roggeveld’de de kuzeye yönelen bir yükseltiler dizisiyle Orta Veld bölgesini Kap bölgesinden ayırır. Güney Afrika’nın güney kesimi daha da karmaşık bir yapı sunar. Büyük Karroo kütlesi, kendisine koşut olarak uzanan Küçük Karroo kütlesinden sıradağlarla ayrılmıştır; daha güney kesimlerde, büyük ölçüde aşınmaya uğramış engebeler yer alır, denize dik olarak inen engebelerin eteklerinde Kap kenti (Capetovvrt). Ümit burnu ve İğne burnunun yer aldığı kesimlerde, öbür kesimlere oranla çok daha girintili çıkıntılıdır. Akarsu ağı pek zengin değildir. Hint Okyanusu’na dökülen yüksek debideki akarsular, Great Escarpment’la boyları daha uzun ama debileri daha düşük olan ırmakların havzaları birbirinden ayrılır. Ülkenin bellibaşlı ırmağı olan Orange (Oranj) 2 080 km uzunluktadır. Drakensberg’den doğan ve düzensiz bir rejimi olan bu ırmak, birçok çavlandan sonra batıda Güney Afrika Cumhuriyeti-Namibya sınırını çizerek Atlas Okyanusu’ na dökülür. Limpopo’ysa Hint Okyanusu’na dökülen en büyük ırmaktır. Yağışlara bağlı olarak ülkede birbirinden farklı iklim tipleri egemendir. İç yaylalarda astropikal bir iklim görülür; Great Escarpment’ın güney kenarlarına doğru yarı kurak bir iklim göze çarpar. Hint Okyanusu kıyılarında ve Great Escarpment’ın kenarlarında nemli bir tropikal iklim etkisini ö)e Kgp bölgesinde Akdeniz iklimini andıran bir iklim vardır; Atlas Okyanusu kıyısında da çöl iklimi hüküm sürer. İç kesimlerdeki yaylalar savanalarla kaplıdır. Kalahari çölüne doğru bozkırlar göze çarpar. Doğuda bitki örtüsünün daha zengin olduğu görülür, ırmaklar boyunca galeri ormanları uzanır. Kap bölgesinde makiler ve kurakçıl ağaçlar toplanmıştır.
Güney Afrika Cumhuriyeti toprakları üstünde, nüfusun artması sonucu yalnızca böcekler, kuşlar ve memeliler kalabilmiştir.
Güney Afrika Cumhuriyeti Tarihi
Afrika’nın en güney kesimine ilk olarak ayak basan Hollandalılar, yerli halklar olan Boşimanlar ve Hotantolarla karşılaştılar. Boşimanların Kalahari çölüne çekilmelerine karşılık Hotantolar beyazlarla karıştılar. Öte yandan, Hollanda Hindistanı’ndan getirilen Asyalılar da burada bir topluluk oluşturdular. Doğu Hint Adaları Şirketi’nin tarım alanındaki çalışmaları sonucunda sömürge giderek zenginleşti. Bu arada Fransız calvinci topluluğunun yanı sıra “Boerler” olarak adlandırılan Hollandalı köylüler bu topraklara göç ettiler. Hollandalıların nüfusu giderek arttı. 1707’de Boerler Hollanda hükümetinden özerklik istediler ve zamanla resmen olmasa da Hollanda’ya bağımlı olmaktan kurtuldular. XVIII. yy’ın ikinci yarısındaysa İngiltere’nin Kap rotası üstündeki etkisi arttı. İngiltere Kap çevresindeki üstünlüğünü kabul ettirip ülkeye asker gönderdi. Yeni gelenler ayrı bir kültürden oldukları için Boerlerle anlaşamadılar; üstelik hem yerli kabilelerle, hem de Boerlerle çarpıştılar ve bunun sonucunda Boerlere köleliğin kaldırılmasını kabul ettirdiler. Çok geçmeden hem kültür farkı, görüş ayrılığı, hem de yeni alanlar bulma gereğinden dolayı, Boerler, kanlı çarpışmalardan sonra iç kesimlere göç etmeye başladılar. Büyük Göç (Grand Trek) olarak adlandırılan bu göçe hayvanları ve arabalarıyla birlikte binlerce Boer katıldı. Böylelikle, sömürge tarihinde de yeni bir evre başlamış oldu. Beyazların yerleşmelerini engellemek isteyen Zulular. yerlilerden oluşan bir ordu kurdular.
Boerlerle yapılan ilk savaşları kaza nan Zulular,A. Praetorius’un komutasındaki Boer ordusuna, Blood River savaşında (1838) yenildiler. Öte yandan, İngilizler, Boerlerin güç durumundan yararlanarak Boerlerin yeni toprakları olan Natal’e girdiler ve onları iç kesimlere doğru göç etmeye zorladılar. Boerler yeni topraklarında Özgür Orange Devletini ve Transvaal Cumhuriyeti’ni kurdular.
XIX. yy. sonlarında Afrika’nın güneyinde durum son derece karışıktı. Kap ve Natal artık birer İngiliz ili haline gelmişti; Özgür Orange Devleti ve Transvaal Cumhuriyeti’yse bağımsız Boer devletleriydi. Bu devletlerde ve Natal’de yerliler ve melezler, beyazlara tanınan haklardan yararlanamıyordu. Kölelik kaldırılmıştı ama yerlilerin meslek sahibi olmaları için beyazlar tarafından çalıştırılmaları nerdeyse yasallaştırılmıştı. İki İngiliz ili ve iki Boer devleti arasındaki ilişkiler hiç de dostça sürdürülmüyordu. 1890’dan sonra Kap’taki İngilizlerin başbakanı olan Cecil Rhodes, De Beers ve British South Africa Company elmas şirketleri gibi birçok maden şirketinin yönetim kurulu başkanıydı; iç kesimlerdeki birçok toprağı ele geçirmek istiyordu. 1867’de elmas yataklarının bulunduğu Kimberley bölgesi Kap tarafından ilhak edildi, 1880’de gözler, altın bulunan Witwatersrand’e çevrildi. Bütün bu olaylar Cecil Rhodes’in Boerlere karşı bir savaş ortamı yaratmasına olanak verdi ve çok şiddetli bir çatışma çıktı. Başlangıçta başarı kazanan Boerler, daha sonra ileri sürülen koşulları kabul etmek zorunda kaldılar. 1909’da Güney Afrika Birliği kuruldu. Böylece iki Boer devletiyle iki İngiliz ili federal devlet halinde birleşti. Başkent Pretoria, federal parlamentonun merkezi de Kap (Capetown) oldu.
Bu arada beyazlar ve Afrikalılar, melezler ve Asyalılar arasındaki çekişmeler giderek şiddetlendi. “Koyu tenliler’in haklarının yasalarla düzenlenmesi yeni kurulan federal devletin başlıca sorunlarından biri oldu. Yerli halkın hakları bir kararnameyle (Native Land Act) yayınlandı (1913). Afrikalı halkın zararına olan bu kararnamenin yayınlanmasından sonra yerliler, iş bulma amacıyla büyük kentlere göç etmek zorunda kaldılar.
Güney Afrika’nın çağdaş tarihi Birinci Dünya savaşı sırasında başladı. İngilizler ve Afrika anderler günümüzdeki Namibya ve Tanzanya topraklarındaki Alınanlara karşı işbirliği yaptılar. 1918’den sonra Güney Afrika Birliği’nin iktisadi durumu kötüleşti. Kentlerde İşçi Partisi’nin (Labour Party) çevresinde toplanan beyaz işçilerle fabrikaların patronları arasında anlaşmazlık çıktı; 1922 grevleriyle hava daha da gerginleşti. 1924’te Hertzog’un başkanlığında bir koalisyon kuruldu. İşçi Partisi zenci işçilerle beyaz işçiler arasında fark gözetmeyen bir siyaset benimsedi, bunun üstüne beyazlar topluca Ulusçu Parti’ye (National Party) geçtiler. 1929 seçimlerinde çoğunluk partisi olan Ulusçu Parti, 1933’te Güney Afrika Partisi’yle (South Africa Party) birleşerek Birleşmiş Parti (United Party) adını aldı ve çoğunluğu sağladı. Bu birleşmeden hoşnut kalmayan ulusçular, zenci düşmanı Ulusçu Parti çerçevesinde toplandılar.
İkinci Dünya savaşı ırkçılığın önemli boyutlara varmasını engelledi ama, savaştan sonra ulusçular nazi yanlısı bir tutum içine girerek 1948 seçimlerini Ulusçu Parti’nin kazanmasını sağladılar. Bu tarihten sonra ırk ayrımı (apartheicl) yasalarla desteklendi.
Beyazlar “ırk ayrımı’’nı hemen benimsediler; 1970’e kadar ülkede bu doğrultudaki baskılar giderek arttı. Beyazlar sürekli zenginleşmeye, Afrikalılar, melezler ve Asyalılar yoksulluğa itildiler.
1960’ta Ulusçu Parti’nin anayasaya getirdiği değişikliklerle Güney Afrika Birliği, Güney Afrika Cumhuriyeti’ne dönüştü. 1970’ten sonra ırk ayrımına karşı çıkan beyazların sayısı giderek arttı. 1976’da Soweto’da zencilere ayrılmış okullarda da afrikanca eğitim yapılmasını protesto eden yüzlerce öğrenci öldürüldü; bütün ülkeye yayılan olaylar kanlı biçimde bastırıldı.
1976 Ekiminde Bantu kökenli zenci halklara ayrılmış özerk ulusal merkezler olan bantustanlardan (Transkei, Bophutatsvana, Kvazulu, Ciskei, Gazankulu, Lebova, Kvakva, Venda, Svazi, Ndebele) birine kâğıt üstünde kalan bir bağımsızlık verildi; ama hiçbir ülke tarafından tanınmadı. 1977 Kasımında yapılan seçimlerde B. J. Vorster’in yönetimindeki Ulusçu Parti, 165 sandalyeden 135’ini kazandı. Ağustos 1978’de başkan Diederichs ölünce, yerine B.J. Vorster Pieter Willem Botha da başbakan oldu. Ama bu, siyasal çizginin doğrultusunu değiştirmedi.
Vorster, Haziran 1979’da istifa etmek zorunda kalınca da, yerine Ulusçu Parti’nin adayı Marais Viljoen geçti. Nisan 1981’de yapılan seçimlerde Ulusçu Parti’nin gücünün azaldığı ama gene de 131 sandalyeyle mecliste büyük çoğunluğu koruduğu görüldü. 1988 Haziranında yeniden sıkıyönetim ilan edilen ülkede, 1987 Mayısında yapılan seçimlerde, aşırı sağcı partilerin oyları önemli ölçüde arttı. 1989’da Btotha’mn parti başkanlığını Frederik Willem de Klerk’e bırakmasının ardından, 1989 Eylülünde yapılan seçimde Ulusçu Parti, önemli ölçüde oy yitirmesine karşın, iktidarda kalmayı başardı. Seçimleri protesto gösterileri düzenleyen zencilere polisin ateş açması sonucu pek çok kişi ölürken, başkanlığa seçilen Klerk, ırk ayrımcılığına son vermeyi ve reformlar yapmayı tasarladığını açıkladı. İlk iyi niyet belirtisi olarak, Nelson Mandela’nın arkadaşı Walter Sisulu ile 7 zenci önderi (1989 Ekimi), sonra da Nelson Mandela’yı (2 Şubat 1990) serbest bıraktırdı. 1990 Haziranındaki yerel seçimlerde ırk ayrımının kaldırılmasının yanı sıra, Nabe dışındaki bütün bölgelerde sıkı yönetime son verildi. Ayrıca, 1990 Mayısında hastanelerde, 1990 ekiminde de ulaşım araçları, parklar ve plajlarda ırk ayrımıyla ilgili yasaklar kaldırıldı. 1991’de, A.B.D., birçok Batı ülkesi ve Japonya’nın, Güney Af¬rika Cumhuriyeti’ne uygulanan iktisadi ambargonun bir bölümünü kaldırmalarından sonra, 1993 Ocağında, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin tarihinde ilk kez, hükümete “beyaz olmayan” bakanlar (iki melez ve bir Hintli) atandı.
Güney Afrika Cumhuriyeti Nüfus Yapısı
Güney Afrika Cumhuriyeti’nde nüfusun % 17,5’i beyazlar, % 9,5’i melezler, % 3’ü Asyalılar, % 70’i de zencilerden oluşur. Beyazların büyük bölümünü, eski Hollandalı sömürgeciler ile protestan Fransızların torunları oluşturur. Zenci nüfussa, çok çeşitli kabilelerin bir araya gelmesinden ortaya çıkmıştır. Bu halklar arasında Hotantolar, Boşimanlar, Kafrlar, Kshosalar, Zulular, Sotholar, Tsvanalar, Vendalar, Svaziler, Ndebeleleler sayılabilir.
Güney Afrika Cumhuriyeti Ekonomisi
Güney Afrika Cumhuriyeti, Afrika kıtasındaki tek sanayileşmiş ülkedir: Afrika’nın toplam gelirinin % 30’unu tek başına Güney Afrika Cumhuriyeti oluşturur. Sanayileşme, başta madenler olmak üzere, kuşkusuz yeraltı gelir kaynaklarından ileri gelir. XIX. yy. sonunda Witwatersrand bölgesindeki “altına hücum” edenlerin hiçbiri düşkırıklığına uğramamıştır. Bölge ve merkezi Johannesburg, günümüzde dünyanın bir numaralı altın dışsatımcısı olan Güney Afrika Cumhuriyeti’nin iktisadi etkinliklerinin toplandığı yerdir. Altın ayrıca Orange’da da çıkarılır. Altın filizi içinde, önemi giderek artmakta olan uranyum da bulunmaktadır: Güney Afrika’nın ilk atom reaktörü Safari 1 de çalışmaya başlamıştır. Üretim hacmi dünyada en yüksek olan elmassa, özellikle Kap ilindeki ünlü Kimberley yataklarında bulunur. Kömür bakımından pek zengin olmayan Afrika’nın başlıca kömür yatakları da Güney Afrika Cumhuriyeti’ndedir. Ayrıca platin, demir, krom, manganez, amyant, antimon, vb. varlığı da Güney Afrika’yı tam bir maden ülkesi yapar ve madenlerde yüz- binlerce işçi çalışır. Öte yandan, bu gelir kaynaklarının ülke içindeki dağılımı da düzenlidir: Namibya’ya kadar uzanan taban kütlesinin yüzeye yakın olduğu her yerde maden bulunur. Doğal zenginliklerin çekimine kapılan yabancı sermayenin ülkeye akın etmesinden, gelişmekte olan sanayi büyük ölçüde yararlanmıştır. Afrika kıtasına yapılan yatırımların yarısını oluşturan yabancı sermayenin % 37’si madenlere yöneliktir. Bu durum, Güney Afrika’nın sanayileşmedeki başarısını açıklamaktadır. Kömür bakımından zengin olmakla birlikte petrolünü dışardan almak zorunda olan Güney Afrika Cumhuriyeti, Orange vadisindeki dev çapta hidroelektrik düzenlemelerle, enerji kaynaklarım tamamlamaya çalış¬maktadır. Çok sayıda termik santralın kurulmasına olanak vermiş olan kok kömürü, özellikle, bol demir filizinin ı bulunduğu Transvaal’de ;ağır sanayiyi | kolaylaştırmıştır. Çelik fabrikaları Vereeniging’de (Vanderbijlpark), Johannesburg’da, Pretoria’da ve Natal’deki Newcastle’de kurulmuştur. Sürekli gelişme gösteren öbür sanayiler (makine, dokuma, be-sin ve hattâ otomobil), başta Witwatersrand olmak üzere Pietermaritz-
burg’da ve büyük liman kentlerinde (Kap, Durban, East London, Port Elizabeth) yerleşmiştir.¡Sanayide devlet katkısının önemi büyüktür. Demiryollarının (Afrika’daki en sık demiryolu ağı), limanların, bıçkıhanelerin ve silah fabrikalarının tekelini elinde tutan devlet, kilit sanayi dalları için de karma iktisatlı şirketler kurmuştur. Bütün bunlar Güney Afrika sanayisinin büyük ölçüde çokuluslu şirketler egemenliğinde olduğunu unutturmamalıdır (özellikle, De Beers Şirketi). İstihdam sorunları ve gelişmedeki eşitsizlikler de, iktisadın dengesini bozmaktadır.
Transvaal ve Orange’da üretilen başlıca tahıl mısırdır.
Orange’da buğday üretimine de geçilmiştir. Natal’de şekerkamışı ve tropikal meyveler, Kap’ta üzüm ve turunçgiller yetiştirilir.
Ülke iktisadının kökenini oluşturan hayvancılık da çeşitlenmiştir. Savanalar bölgesinde yoğun olarak büyükbaş hayvancılık yapılır; dünyanın en önemlilerinden biri ve yarı çöl bölgelerin tek geçim kaynağı olan koyun yetiştiriciliğiyse, yün dışsatımına olanak sağlar.
Yüzölçümü :1 221 037 km2 Nüfusu :40 600 000 (1992) Nüfus yoğunluğu :Km2’ye 33,2 kişi Başkenti :Pretoria (yönetim; 850 000 nüf.; 1992) Kap (yasama; 854 000 nüf.; çevre belediyelerle 1 900 000 nüf.; 1992) Dili :Afrikaanca; İngilizce Dini ¡Hıristiyan; animist (cancı) Para birimi : Rand |
Son Yorumlar