Gazetecilik Nedir (Detaylı ve Geniş) Türkiye’de Gazeteciliğin Tarihi Bir gazetede yazı yazan, haber toplayan, olayları fotoğrafla saptayan ya da gazetenin hazırlanmasına daha değişik biçimlerde katkıda bulunan kişinin mesleği.
Basın tarihi konusunda araştırma yapan bazı uzmanlar, gazetecilik mesleğinin kökenlerini Ortaçağ’da siyasal olaylarla ilgili notlar tutan yazarlara kadar götürürler. Ama en eski gazetelerin XVII. yy’da yayımlanmaya başlandığı da bir gerçektir. XVIII. yy’daysa daha çok edebiyata ağırlık veren bir gazetecilik anlayışının geliştiği görülmüştür. Ama gazetecilik mesleği, ancak 1926’da Uluslararası Gazetecilik Federasyonu’nun kurulmasından sonra büyük bir hızla gelişmiştir. Gazetecilik açık bir meslektir; çünkü gelişimi, teknik gelişmeleri ve yaşam biçimlerini yakından izlemiş, bu da, gazetecilik mesleğini çok değişik özellikler taşımaya yöneltmiştir. Gerçekten de, yazılı gazetecilik, zincirin ilk halkasını, gazetecilik mesleğinin temelini oluştursa da, haber vermenin tek yolu değildir hiçbir zaman: Gazeteci kuşkusuz yazar ama aynı zamanda konuşur, yorum yapar, gösterir.
Siyasal Gazetecilik
İç siyasetle ilgili olayları ve güncel olayları ele alan siyasal gazeteciliğe, parlamento muhabirliği de denir; parlamento muhabirleri meclis oturumlarını, bakanlıklarda düzenlenen toplantıları, başbakanın ve cumhurbaşkanının çalışmalarını izlerler. Siyasal gazetecilik, haber verme görevini dış ülkelerde (büyükelçiliklerle bağlantı kurulması, özel muhabir gönderilmesi) ya da uluslararası büyük konferanslarda yürütüyorsa, bu,diplomatik gazetecilik diye de adlandırılabilir.
İktisadi ve Toplumsal Gazetecilik
Gazeteciliğin bu kesimi, siyasal ve günlük yaşamı koşullandıran ve açıklayan iktisadi sorunlarla birlikte gelişir. Toplumsal gazetecilik özellikle iş dünyası ve sendikaların etkinlikleriyle ilgilenir.
Spor Gazeteciliği
Yerel, ulusal, uluslararası spor karşılaşmalarını aktarmayı üstlenmiş olan spor gazeteciliğinde, spor muhabirleri karşılaşmaları yorumlarlar ve genel olarak spor dünyasıyla ilgilenirler.
Foto Muhabirliği
Foto muhabirliği, gazetecilikte teknik gelişmelere bağlı olarak hızla gelişmekte ve büyük önem taşımaktadır. Gerçekten de, foto muhabirinin girmediği yer yoktur: Bir gün savaş alanlarında görev yapar, bir gün büyük bir işadamının çalışma odasındadır, bir başka gün bir kralın evlenme töreninde ya da bir devlet başkanının cenazesinde makinesini çalıştırır. Foto muhabiri olayların ayrıcalıklı tanığıdır.
Makale
Edebiyat, sinema, tiyatro, yemek, tıp, moda gibi belirli konuları işleyen ve genellikle uzmanlarına yazdırılan yazı türüdür.
Röportaj
Genellikle bir olayın soruşturma ve araştırma sonucu yorumlarla, açıklamalarla genişletilerek işlenmesini amaçlar.
Konuşma yada Görüşme
Gazeteciliğin temel dallarındandır. Muhabir işe hiç karışmaksızm, gö-rüşme yaptığı kişinin, iletmek istediklerini ana çizgileriyle söylemesini sağlar.
Gazetecilikte Uzmanlaşmaya Doğru
Temelde haber vermeye dayalı gazetecilik, yazı işleri birimleri tarafından yürütülür. Yazı işleri müdürü (ya da yazı işleri müdürlüğü), görev verip yönlendirdiği ekibi yönetir, canlandırır. Gazetenin, genel amaçlı (günlük, haftalık, aylık) ya da bir konuda uzmanlaşmış oluşuna göre, yazı işleri, gazeteciliğin bütün biçimlerine ya da yalnız içlerinden bir bölümüne başvurabilir. İlgileri yalnızca giyim ve ev işleriyle sınırlanmayan kadın gazetelerinin, çocuk,spor,eğlence, vb. konularını içeren gazetelerin ve bazı meslek gazetelerinin uzmanlaşmaya gittikleri görülür. Ayrıca birçok ticari topluluğun, partilerin, sendikaların, vb’nin de kendi yayın organları vardır. Kısacası, günümüzde artık gazeteci uzmanlaşmış durumdadır. Başta halk beğenisinin çeşitlilik göstermesi nedeniyle gazeteci, okurlarını hoşnut edebilmek için, olabildiğince bilgi edinebileceği sınırlı bir alana yönelmektedir.
Öte yandan, radyo ve televizyonun olayları anında ya da çok kısa bir süre sonra vermesi, yeni bir haber nedeniyle eskisinin hızla değerini yitirmesi, görüntünün önemi ve herkes tarafından kolayca anlaşılır olması, geleneksel gazeteciliği dönüşüm geçirmeye zorlamaktadır.
Gazetelerin Dünya Görüşü
Her gazetenin bir dünya görüşü, bir eğilimi vardır; bu nedenle toplum yaşamında gazetecinin etkisi büyüktür; özellikle okuyucularına, birinci sayfada yer alan makalesiyle seslenen başyazar, görüşleriyle toplumsal yaşamın birçok olayını yönlendirebilir.
Türkiye’de Gazetecilik
Türkiye’de ilk gazete, yenilikçi bir padişah olan Mahmut II’nin buyruğuyla yayıma başlayan Takvim-i Vekayi’dir (Kasım 1831) [1922’ye kadar haftalık olarak yayımlanan bu gazete, sonraki yıllarda Resmî Ceride, 1928’den sonra da Resmi Gazete adıyla sürdürüldü). İkinci türkçe gazete olarak da İngiliz uyruklu William Churchill’in çıkardığı, devletten de maddi destek gören Ceride-i Havadis (1840) gösterilmektedir. Türkiye’ de ilk özel gazeteyse Agâh Efendi tarafından yayımlandı: Tercüman-ı Ahval (Ekim 1860). Beş buçuk yıl yaşayabilen Tercüman-ı Ahval, basın dilinin yalınlaşmasına, halkın iç ve dış olaylar konusunda bilgi edinmesine, genel kültürünü artırmasına önem verdi. Şinasi, yön vermeye çalıştığı Tercüman-ı Ahval kapatılınca, kendi adına Tasvir-i Efkârı çıkardı (Haziran 1862). Şinasi 1865 yılında Avrupa’ya kaçmak zorunda kalınca da gazetenin yönetimini Namık Kemal üstlendi. Gazetelerin yavaş yavaş sayıca çoğalmaya başlaması, yöneticileri iyice kaygılandırınca, 1864’te “Matbuat Nizamnamesi” çıkarıldı. Bu “nizamname” ile basın etkinlikleri belirli bir çerçeve içine alındı ve ilk kez sansür gündeme geldi. Ali Suavi’nin yönetiminde çıkan Muhbir gazetesi (1866), Namık Kemal’in yönetiminde çıkan İbret (1870-1873), özellikle yönetimin rahatsız olduğu gazeteler arasında yer aldı. Gerek bu gazeteler, gerekse öbürleri birçok kez kapatıldı. Ali Bey’in çıkardığı Basiret gazetesiyse (1869-1878), 1870’te Fransız-Alman savaşında Almanların tarafını tuttuğu için gerek Almanlar, gerekse yöneticilerden para yardımı gördü. Yurt dışına kaçan jön Türkler, yönetime karşı olan savaşımlarını, yaşadıkları ülkelerde çıkardıkları gazetelerle sürdürmeye çalıştılar: Ali Suavi Londra’da Muhbiri (1867), Namık Kemal ve Ziya Paşa gene Londra’da Hürriyet’i (1868) çıkardılar.
Birinci Meşrutiyet’in getirdiği 1876 Anayasası’nda, basının yasa çerçe-vesinde özgür olduğu ilkesi benim-sendi, ama 1877’de hazırlanan Basın yasası Abdülhamid II tarafından yürürlüğe konmadı; 1895’te çıkarılan bir yönetmelikle basın bütünüyle susturulmaya çalışıldı. Bu-dönem- deki gazeteler arasında Ahmet Cevdet’in çıkardığı İkdam büyük bir yer tuttu. Gerçekten de, İkdam, dönemin bütün güçlü kalemlerini toplaması, Türkiye’ye ilk kez rotatifi getirmesiyle önem kazandı. Şemsettin Sami’ nin başyazarlığını yaptığı Sabah (1895), Jkdam’ın en büyük rakibiydi. Ahmet Mithat Efendi’nin yönetiminde çıkan Tercüman-ı Hakikat (1878), hemen her konuda verdiği bilgilerle başlıbaşına bir okul değeri taşıdı.
1901 yılında, ilk gazeteciler grevi patlak verdi (Abdülhamid’in tahta çıkışının 25. yıldönümünde gazetelerden alman pul vergisi kaldırılmış, gazete sahipleri de bundan kazanç sağlamaya başlamışlardı; gazeteciler bu kazançtan bir bölüm istemişler, verilmeyince de greve gitmişlerdi). Bu arada İkdam ve Sabah gazetelerine karşı Saadet gazetesi çıkarıldı ama bu gazeteyi çıkaranlar pek başarılı olamadılar.
İkinci Meşrutiyet (1908) ile basın geniş bir özgürlüğe kavuştu ama, bir süre sonra yönetimdeki İttihat ve Terakki Partisi, çeşitli tarihlerde yapılan değişikliklerle basma birta-kım kısıtlamalar getirdi. Kargaşa döneminde Haşan Fehmi ile Ahmet Samim adlı başyazarlar öldürüldü. Bu dönemin gazeteleri arasında, Tanin (1908), Volkan (1908), Sırat-ı Müstakim (1908; sonra Sebil-ür- fieşad adıyla yayımını sürdürdü), Vakit (1917), Yeni Gün (Yunus Nadi, 1918) , Akşam (1918) sayılabilir. Birinci Dünya savaşından sonra gazetelerin bir bölümü İstanbul Hükümetini (Peyam-ı Sabah], bir bölümü de (Akşam, Vakit, Yeni Gün] Ankara’da kurulan hükümeti destekleme çabasındaydılar. Ankara hükümeti Hakimiyet-i Milliye (10 Ocak 1920) gazetesini çıkartmaya başladı, Yeni Gün İstanbul’un işgal edilmesi üzerine Ankara’ya taşındı, Sebil-ür- Reşad da Anadolu’ya geçerek Kurtuluş Savaşı’nı verenlerin yanında yer aldı. Anadolu basını da (Açıksöz, İzmir’e Doğru) Milli Mücadele’nin yanında etkili oldular.
Cumhuriyet Dönemi Türkiye Gazeteciliği
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından sonra Türk basını yeni bir döneme girdi; 1919fda konulan sansür, 1923’te kaldırıldı. Yunus Nadi, Ankara’daki Yeni Gün’ü kapatarak İstanbul’da Cumhuriyet gazetesini kurdu (1924). Ancak bazı gericilik olayları ve ayak-lanmalar üzerine “Takrir-i Sükûn Kanunu” (1925) çıkarıldı ve Tevhid-i Efkâr. Son Telgraf, İstiklal, Sebil-ür- Reşad, Aydınlık, kısa bir süre sonra da Tanin ile Vatan gazeteleri kapatıldı, sorumluları yargılandı.
1930 yıllarından İkinci Dünya savaşının sonuna kadar, iktidarın basına kimi zaman birtakım özgürlükler tanıdığı, kimi zaman da birtakım kısıtlamalar getirdiği görüldü. 1931 tarihli “Matbuat Kanunu”, devletin genel siyasetine aykırı yayınlar yapıldığı zaman hükümete gazeteleri kapatma yetkisi veriyordu. Nitekim muhalefet yapan gazetelerden Tan 1937’de bir süre kapatıldı. Bu dönemin gazeteleri arasında Cumhuriyet (1924), Akşam, Tan (1935), Vakit, Ulus (Hakimiyet-i Milliye’nin 1934’ ten sonraki adı), Son Telgraf (Açık söz’ün sonraki adı) yer alıyordu. İkinci Dünya savaşı yıllarında, hükümetin, basını sıkı bir denetim altında tutmak istediği görüldü. 1938’de “Matbuat Kanunu”nda değişiklik yapıldı. Basının savaşla ilgili yorumlarından kaygı duymaya başlayan hükümet, Akşam, Vakit, Tan, Yeni Sabah (1938) gazetelerini kapattı. Tan gazetesi ve basımevi bazı kışkırtılan çevreler tarafından yakılıp yıkıldı. 1946’da çok partili döneme geçilmesiyle, hükümetlerin gazete kapatma yetkisi yürürlükten kaldırıldı.
1948’de Hürriyet, 1949’daZ af er, 1950’ de Milliyet gazeteleri yayına girdi. 1950 yılında yeni bir basın yasası çıkarılarak, gazetecilere sendika kurma, sosyal sigortalardan yararlanma gibi haklar tanındı. Ama iktidar, 1954’te birtakım kısıtlamalar getiren yeni bir basın yasası çıkardı.
Ayrıca gazeteler, iktisadi açıdan bir darboğaza sürüklendi, kovuşturma ve tutuklamalar arttı. Bu arada, özel bir yasayla kurulan Tahkikat Komisyonu aracılığıyla çok sayıda gazete kapatıldı. 1950-1960 yılları arasında özellikle Ulu s, Hiirriyat, Milliyet, Yeni Sabah, Zafer, Dünya (1952), Tercüman (1955), Vatan, Akşam gibi gazetelerin etkinliklerini sürdürdükleri görüldü.
1960 yıllarında, gazetecilere çeşitli toplumsal haklar sağlayan yasa ile bir basın ahlak yasası çıkarıldı.
Son 25-30 yıl içinde Türkiye’deki gazetelerde biçim ve içerik bakımından önemli gelişmeler oldu. Günaydın (1968), Türkiye (1970), Güneş (1981) , Tan (1982), Sabah (1985), Zaman (1986), Bugün (1989), Meydan (1990), gibi yeni gazeteler basın dünyasına katıldılar. Renkli ve ofset baskıya geçen gazeteler, yabancı basın -yayın orgamarıyla sıkı işbirliğine girdiler; bazı büyük İstanbul gazeteleri Anadolu’nun çeşitli kentlerinde basılırken, Anadolu basını da büyük gelişme gösterdi. Ayrıca Avrupa ülkelerine işçi olarak giden Türkler için de bazı büyük gazeteler Almanya’da basılıp çeşitli Avrupa ülkelerine dağıtılmaya başlandı. Gazetecilik mesleğinin gerektirdiği bilgi birikimini sağlamak için çeşitli büyük kentlerdeki (Ankara, İstanbul, İzmir) üniversitelerde Basın-Yayın Yüksek Okulları açıldı.
Gazetecilerin yasal ve toplumsal haklarını korumak, birlik ve dayanışma içinde olmak gibi amaçlarla kurdukları dernekler de vardır: Gazeteciler Cemiyeti (1946); Ankara Gazeteciler Cemiyeti (1946); İstanbul Gazeteciler Sendikası (1952); vb.
TÜRKİYE’DE ÜN YAPMIŞ BAZI GAZETECİLER
Türkiye’de gazetecilik mesleğinde ün yapmış, kendi adına gazete çıkarmış, yazı işleri müdürlüğü yapmış, başmakale ya da fıkralar yazmış gazeteciler arasında özellikle Ahmet Rasim, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Emin Yalman, Falih Rıfkı Atay, Refii Cevat Ulunay, Ali Naci Karacan, Sedat Simavi, Vâlâ Nurettin, Yunus Nadi, Peyami Safa, Burhan Felek, Cevat Fehmi Başkut, Hikmet Feridun Es, Bedii Faik Akın, Nadir Nadi, Zekeriya Sertel, Cihat Baban, Abdi İpekçi, Metin Toker, Çetin Altan, İlhan Selçuk, Ecvet Güreşin, Çetin Emeç, Oktay Ekşi, Cüneyt Arcayürek, Nezih Demirkent, Örsan Öymen, Altan Öymen, Teoman Erel, Güneri Civaoğlu, Uğur Mumcu, Nazlı Ilıcak, Rauf Tamer, İsmail Cem, Güngör Mengi, İlhami Soysal, Zafer Mutlu, Ali Gevgilili, Mehmet Barlas, vb. sayılabilir.
FIKRA NEDİR?
Gazete ve dergilerin değişik sayfalarında, özel başlıklar altında güncel bir konuyu belirli bakış açılarından irdeleyip yorumlayan kısa yazı türü. Dünya basınında fıkra türü, gazetenin doğuşundan sonra ortaya çıkmış, daha sonra dergilerde de görülmeye başlanmıştır. Kısalığı, dilinin yalınlığı, kolay anlaşılırlığı, kimi zaman da nükteli, iğneleyici üslubuyla günümüzde dünyadaki hemen bütün gazete ve dergilerde fıkra köşeleri yer almaktadır. Fıkralarda genellikle siyaset, toplum, sanat, kültür, bilim konuları işlenir. Fıkra ile söyleşi, deneme ve makale türü arasında her zaman kesin bir ayrım yapılama-maktadır.
Türkiye’de fıkra türüne ilk kez Tanzimat döneminde yayımlanmaya baş-layan gazete ve dergilerde rastlanır. Türk basınında fıkra dalında ün yapan yazarlar arasında özellikle Ahmet Rasim, Ahmet Haşim, Hüseyin Cahit (Yalçın), Refii Cevat Ulu- nay, Peyami Safa, Vâ-Nû (Vâlâ Nurettin), Doğan Nadi, Nadir Nadi Falih Rıfkı Atay, Bedii Faik Akın, Burhan Felek, Ahmet Emin Yalman, Sabri Esat Siyavuşgil, Çetin Altan, Haldun Taner, Tarık Buğra, Oktay Akbal, Ahmet Kabaklı, İlhan Selçuk, İlhami Soysal, Mümtaz Soysal, Refik Erduran, Ali Gevgilili, İsmail Cem, Uğur Mumcu, Nazlı Ilıcak, vb. sayılabilir.
MAKALE NEDİR?
Gazete ve dergilerde, okuyucuya bilgi vermek ve bu bilgilerden yola çıkarak bir düşünceyi savunmak, ya da herhangi bir konudaki yeni bilgi, bulgu veya yorumları kamuoyuna sunmak amacıyla yayımlanan yazı türü. Makalenin fıkra, söyleşi ve deneme gibi türlerden ayrıldığı en belirgin nokta, belgelere yer vermesi, daha doğrusu bilimsel yöntemle kaleme alınmasıdır.
Hemen her konuda yazılabilen makale türü, ele aldığı konulara göre bilimsel (tıp, iktisat, hukuk, tarih, yerbilim, fizik, kimya, vb.) makaleler, toplumsal konuları inceleyen makaleler, sanat konuları üstüne yazılan makaleler diye sınıflandırılabilir. Makaleler genellikle gazete ve dergilerin iç sayfalarında yayımlanır. Gazetelerin ilk sayfalarında çıkan makalelere başmakale adı verilir.
Gazete ve dergilerin yayımlanışıyla ortaya çıkmış olan makale türünün Türkiye’deki ilk örnekleri Tanzimat döneminde görüldü. İlk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval’de (1860), Şinasi’nin yazdığı makaleler bu türün ilk örnekleri olarak kabul edilmekte-dir. Daha sonra birçok yazar, bilim, sanat, kültür, siyaset konularında makaleler yazdılar. Türk basınında makaleleriyle dikkati çeken öbür yazarlar arasında Ziya Paşa, Namık Kemal, Ali Suavi, Ahmet Mithat Efendi, Ebüzziya Tevfik, Şemsettin Sami, Ahmet Şuayip, Hüseyin Cahit (Yalçın), Süleyman Nazif, Ziya Gökalp, Yakup Kadri Karaosma- noğlu, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Şevket Süreyya Aydemir, Cavit Orhan Tütengil, Doğan Avcıoğlu, Nadir Nadi, Emre Kongar, vb. özellikle anılabilir.
TEFRİKA NEDİR?
Gazetelerde her gün, dergilerde her sayıda bir bölümü yayımlanan uzun yazı.
Gazeteyle birlikte ortaya çıkmış olan tefrika türünü Türk basınına getiren, Şinasi’dir: Şinasi’nin Şair Evlenmesi adlı oyununun ilk kez Tercüman-ı Ahval gazetesinde tefrika (1860) halinde yayımlamasından sonra, bu tür, Türk basınında yer etmiştir. Günümüzde gazete ve dergilerde romanlar, röportajlar, çizgi-roman- lar, bazı bilim, kültür ve sanat yazıları tefrika halinde sunulmaktadır.
DÜNYADAKİ VE TÜRKİYE’DEKİ EN ESKİ GAZETELER
La Gazette (Theophraste Renaudot’ nun gazetesi); 1631 Haarlems Dagblad (Hollanda): 1956 Hildesheimer Allgemeine Zeitung (Almanya): 1705
The Nottingham Guardian Journal (İngiltere): 1710
The Veweastle journal (İngiltere): 1711
Takvim-i Vekayi (Türkiye): 1831 Ceride-i Havadis (Türkiye): 1840 Tercüman-ı Ahval (Türkiye): 1860.
GAZETELERİN SINIFLANDIRILMASI
Gazeteler çeşitli açılardan bir takım türlere ayrılabilir:
Çıkış zamanlarına göre: Günlük (gündelik) gazete; haftalık gazete; on beş günlük gazete; sabah gazetesi; akşam gazetesi; bayram gazetesi; vb. Niteliğine göre: Düşünce gazetesi; haber gazetesi; magazin gazetesi; vb. Toplumsal kurumlara göre: Siyaset gazetesi; iktisat gazetesi; edebiyat gazetesi; spor gazetesi; resmî gazete; vb.
Comments