Fransız hekimi ve psikanalizcisi (Paris, 1901 Parisv 1981). Sainte-Anne’da, Ecole Normale Superieure’de ve Paris Hukuk Fakültesinde (1969’dan sonra), psikanaliz seminerini yöneten jacques Lacan 1964’te Freudcu Okul’u kurdu. Öğretisi, dilbilimin, sibernetiğin ve matematiğin çağdaş gelişmeleri üstünde temellenen Lacan’ınpsikanalizin gelişmesine yaptığı en önemli katkı, çocuğun (altı ay ile on sekiz ay arası) kendi imgesini görerek “ben”i konusunda ilk fikre sahip olduğu “ayna evresi”ni açıklamasıdır. Ama Lacan’ın etkisi, Freud konusundaki çalışmalara yeni bir canlılık kazandırmasından gelir.
Nevroz Bir Dil Bozukluğudur
Freud’u nasıl ele almalıyız? Lacan’a göre, ilkin, her nevrozun ve hatta delihğin, bir dil bozukluğu olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bilinçdışı, eğer kendisi “bir dil gibi yapılanmış” bir söylem (ve hatta biçimselleştirilmiş bir dil) olmasaydı, söylemi böylesine derin ve ince bir biçimde değiştirip bozamazdı. Psikanaliz, dilin “ötesinde” bulunan hiçbir şeyi incelemez. jakobson’un iki sözyitimi biçiminde, iki söz sanatının (eğretileme ve düzdeğişmece) oynadığı önemli rol konusundaki çözümlemelerinden etkilenen Lacan,
bunların, Freud tarafından Die Traumdeutung’da (Düşlerin Yorumu, 1900) açıklanan ve düşün oluşumunda rol oynayan iki önemli süreçte (yoğunlaşma ve yer değiştirme) etkili olduğunu gördü. Bilinçdışı istekler (düşün örtük içeriği), düş görenin zihninde canlanan imgelerde (düşün açık içeriği), çoğunlukla yoğunlaşarak dile gelir ve burada eğretileme, yani kısaltılmış karşılaştırma söz konusudur.
Buna karşıt olarak, yer değiştirme, öznenin isteklerinde temel ve önemli olanın, ikinci dereceden önemli olan, ama bu isteklere bitişiklikle bağlı bulunan öğeler tarafından temsü edilmesidir. Sözgelimi, kocasının ölmesini bilinçdışı olarak isteyen bir kadının, bir vitrinde siyah bir şapka düşü görmesi bunun bir örneğidir ve burada da bir düzdeğişmece söz konusudur. Düşte, yer değiştirme (düzdeğişmece), sansürü atlatmap sağlayan en etkili yordamdır.
Bilinçdışı:Sansüre Uğrayan Bölüm
Demek ki bilinçdışı, öznenin, bilinçli söylemini tamı tamına anlayabilmesi için sahip olması gereken ama yoksun bulunduğu “somut söylem bölümü”dür. Lacan bu konuda şöyle demiştir: “Bilinçdışı, öykümün, silinmiş ya da bir yalanla doldurulmuş olan bölümüdür; sansüre uğramış bölümdür.” Nevroz, dil duygusunun yitirilmesinden başka bir şey değildir ve bu durumda gerçek dil bir yana atılmış ve denetimden kaçmıştır. Delilik, “öznenin konuşmasmdan çok konuşulmasıdır”.
Gerçek ise, öznenin bedensel belirtilerinde, çocukluk anılarının “arşiv belgeleri”nde, kendisi için uydurduğu sözcüklerde, mitolojisinin masallarında ve bilinçli söylemine özgü bölümlerin çarpıklıklarmdadır. Psikanalizin, bütün bunları bir şifre gibi çözmesi, özgün metni tüm olarak ortaya çıkarması gerekir. Bunu da her zaman dil aracılığıyla yapacaktır. Çünkü psikanaliz iyileştirmesi (tedavisi) kendine özgü bir diyalogdur. Amacı da, öznenin yaygın ve alışılagelmiş toplumsal değerlere, inançlara, görüşlere yeniden uyarlanmasını sağlamak değil, ona kendi öyküsünü açıklamaktır. Hem de, öyküsünü olduğu gibi açıklamak ve böylece öznenin bu öyküyü tamı tanıma benimsemesini ve yüklenmesini sağlamaktır. İyüeştirme, “doğru söz”ün gerçekleştirilmesidir (Fonction et champ de la parole et du langage en psychanalyse [Psikanalizde Sözün ve Dilin îşlevi ve Alam],
Ocak 1980’de Freudcu Okul’u dağıtan Lacan önemli yapıtlarım yaşamının geç bir döneminde yayımlamıştır: Ecrits (Yazılar, 1966); Ecrits 2 (Yazılar,1971); Livres de Seminaire (Seminer Kitapları, 1973’ten sonra)
Son Yorumlar