Fransa Tarihi Devrime Kadar, Tunç devrinde, kara Avrupa’sını ve İngiltere’yi, Akdeniz ülkelerine bağlayan maden ticareti, Galya’dan geçiyordu. Hallstatt insanı tarafından getirilen demiri Keltler tarım aletleri yapımında kullandılar. Bu halklar yukarı Ortaçağ’a kadar ayakla kalan bir tarım görüntüsü yarattılar. Rhone ve Sen vadileri etkin bir ticaretle canlandı. Bundan da özellikle Yunan kolonisi olan Marsilya yararlandı. Pön savaşlarının ardından Akdeniz havzasını denetimi altına almak isteyen Roma, Güney Galya’yı ele geçirerek iktisadi (yollar), toplumsal (koloniler) ve siyasal (geleceğin Narbonensis’i) sistemi içine kattı. Çeşitli Galya şilelerini birbirine düşüren çatışmalardan yararlanan Sezar, Vereingetorix’i yendikten sonra bütün Galya topraklarım ele geçirdi.
GALYA
Beş yüzyıl boyunca Galya, Roma barışı altında yaşadı. Galya-Romalılar özgün bir uygarlık geliştirdiler. Kentleşme ve yol ağı Romalılaştırmayı kolaylaştırdı; latince gaİya dilini silerek kendini kabul ettirdi. III. yy’dan başlayarak Galya, Akdeniz’e doğru inen Germen halklarının yıkımlarıyla karşı karşıya kaldı. Frankların yavaş yavaş ve düzenli sızmaları Clovis (481-511) döneminde tam bir yerleşikliğe dönüştü; Frank Galya’sını birleştiren ve Merovenj sülalesini kuran Clovis, hıristiyanlığı benimseyerek, kendine Batı dünyasında çok önemli bir yer sağladı.
İktidara yüksek saray görevlilerinin ve Kısa Pepin’in gelmesiyle, Galya, Frankların egemenliği altında tüm Germen kavimlerini birleştiren daha geniş bir bütün içinde eridi. Böylece Ortaçağ dünyasının iktisadi ve toplumsal yapıları belirdi: Derebeyliğin ilk biçimi sayılan büyük toprak sahipliği; vasallık; kölelik. İmparatorluğun kuruluşu,bölgesel ayrılıkların korunmasını engelleyemedi. Francia occidentajis, 843’te Verdun anlaşmasının, Ortaçağ’da, Batının siyasal sınırlarını hemen hemen kesin biçimde çizmesinden çok önce belirlendi. Günlük konuşma dili latinceden uzaklaştı ve ortaya fransızcanın atası olan roman dili çıktı.
Fransa’nın Doğuşu
Karolenj imparatorluğu özerk prensliklere ayrıldı. Feodalite ağır basıyordu: Dükler, kontlar, şato sahipleri, senyörler, vasal toplayarak çevredeki köylüleri zorla koruma ve Versailles Şatosunun emirleri altına aldılar. Büyük bir atılım çağıdıydı bu: Tarlaların açılmasıyla yepyeni bir kır görünümü ortaya çıktı, ticaret yeniden hızlandı, gelişen kentler bağımsızlaşarak komünler (yönetim çevresi) haline geldi. Aynı zamanda bir inanç çağı olan bu dönemde, bir yandan Kilise’nin yüceltmesiyle, bir yandan da destanların ve saray edebiyatının katkısıyla şövalyelik gelişti.
Krallık zayıflamış ancak yıkılmamıştı: Kapet sülalesi önce krallık bölgesinde, ardından da bütün krallıkta otoritesini kabul ettirdi. Philippe Auguste (1180-1223), İngiltere kralları Plantagenet’lerin Fransa’daki topraklarını (Guyenne dışında) eline geçirdi; onun yerine geçenler, Languedoc’u bölgelerine katmak için Albililerin haçlı seferlerinden yararlandılar. Kapetlerin gerçekleştirdiği birleşmenin simgesi olan Philippe Auguste, ilk kez “Fransa kralı” unvanını aldı. XIV. yy’a doğru krallık zengin, kalabalık, güçlü görünmekteydi.
Yüz yıl Savaşları
Sürekli nüfus artışı ve teknik duraklama, kötü giden hasatların, veba salgınlarının ve savaşların daha da
ağırlaştırdığı iktisadi güçlüklere yol açtı. Öte yandan, Guyenne derebeyliği sorunundan da patlak veren Fransa-İngiltere savaşı, İngiliz hükümdarlarının Fransa tacında hak ileri sürmeleriyle, sülale çatışmasına dönüştü. Bozgunlar, yenilgiler, Armagnac’larla Bourgogne’lular arasındaki iç savaş, ülkeyi uçuruma sürükledi. 1420’deki Troyes anlaşmasıyla Fransa tacı İngiltere kralına geçti. Jeanne d’Arc’ın kutsal kurtarıcılık görevinden etkilenen Charles VU’nin Bourges’da önderliği ele alıp, Bourgogne’la barış imzalanmasından, önemli reformlarla krallık otoritesini kurmasından ve İngilizleri krallık dışına atmasından sonra yeniden bir canlanma görüldü. Louis XI, Bourgogne sülalesine karşı ağır bir savaş verme pahasına, babasının bu girişimini tamamladı ve krallık Verdun anlaşmasında belirlenmiş olan sınırların dışına taştı. Dauphine’den sonra Provence, Bourgogne, ardından da düşes Anne’ın kralla evlenmesiyle Bretagne da kralların bölgesine katıldı.
XV. yy’ın ikinci yarısı savaşın yıkımlarından sonra ülkenin yeniden kurulmasıyla geçti, kırsal kesimler yeniden canlanırken, Lyon, bir yüzyıldan fazla bir süreyle panayırlarıyla, Avrupa’nın en büyük mali ve ticari merkezlerinden biri oldu.
Fransa Toprak Birliği
XVI. yy’da, Fransız iktisadı tam bir gelişme içindeydi; değerli madenlerin Fransa’ya akmasından kaynaklanan fiyatlardaki yükselme, talebi artırdı. Nüfusun dikkati çekecek biçimde artışı, çocuk ölümlerinin fazlalığıyla engellendi. Tarımda bozuk bir gelişme görülüyordu ama, Din savaşlarının 1560 yılından sonra bu gelişmeyi bozmasıyla herkes tarımın sağladığı refahtan aynı ölçüde yararlanamadı: Küçük soyluların çoğu ve kentlerde oturan halk, yararlanmaktan çok fiyat artışları altında ezildi; buna karşılık büyük ticaretle zenginleşen burjuvalar yaşamlarını lüks içinde sürdürüyorlardı.
Büyük derebeylik topraklan yavaş yavaş krallığın eline geçmeye başladı. Orleanais 1498’de, Bretagne 1532’de alındı. Bourbonnais, Auvergne, Marche, Bourbon komutanının hainliği sonunda (1523) François I tarafından ele geçirildiler. Navarre’ın bütün varlığı da (Albret, Bearn, Bigorre, Armagnac, Foix, Rouergue, Perigord, Limousin) Henri IV’ün tahta çıkmasıyla krallık topraklarına katıldı. Bunlara 1552’de Üç Piskoposluk’un (Metz, Toul ve Verdun) kazanılmasını ve 1601’de Bresse, Bugey ve Gex’in fethini eklemek gerekir. Bu toprak birliği krallık gücünün artışıyla birlikte gerçekleşmekteydi. François I döneminde, merkezi yönetim ve krallık adaleti senyörlerin, din adamlarının isteklerine karşı çıktı; taşrada, valilerin atanması, “bölge komiserleri”nin gönderilmesi ve bütün hukuk belgelerinin fransızca olmasını buyuran Villers-Cotterets buyrultusu (1539), birleştirme yönünde atılan birer adım olmuştu. Bun’unla birlikte;bazı direnişleriz konusu gelişmeyi yavaşlatmaktaydı; sarayda sürdürülen lüksün, savaşçı dış siyasetin (İtalya savaşları, François I ve daha sonra Henri Il’nin Kari V’le savaşı) sonucu mâliyede görülen sürekli açık, vergilerin artırılmasını, sık sık borçlanmaya başvurulmasını, devlet memurluklarının satılmasını zorunlu kıldı. Üstelik, maddi çıkarları sarsılan ve Reform’dan zarar gören soylu sınıfı, siyaset alanında oynadığı rolün azaltılmasına güçlükle katlanıyordu.
1560’tan sonra krallığın zayıflaması, karşıt grupların başkaldırmasına yol açtı. Catherine de Medicis’in naipliği sırasında, 1562’de başlayan Din savaşları, 1598’e kadar sürdü (24 Ağustos 1572’de çıkan bu savaşlar, Saint-Barthelemy kıyımı gibi korkunç olaylarla doludur). Henri IV. İspanyollardan yardım isteyen (1594) Kutsal Birlikçilere karşı kendini kabul ettirmek için savaşmak zorunda kaldı, Nantes fermanıyla (1598) dinsel barışı sağladı kararlı eylemleriyle devlet otoritesini de yeniden düzenledi. Ama, Fransa harap olmuştu ve maliye bakanı Sully’nin yaptığı olumlu işler kralın 1610’da öldürülmesiyle bir anda son buldu.
XVII. YÜZYIL; 1610-1715
Tanrısal haklara sahip mutlak krallık kuramı, Louis XIV ile en yüksek noktasına çıktı: Marie de Medicis’in naiplik yaptığı sırada görülen karışıklıkların ardından, Richelieu, ne kadar güçlü de olsalar devletin topluluklar ve kişiler üstündeki üstünlüğünü büyük bir dirençle savundu. Richelieu’nün ölümüyle aynı zamana raslayan Louis XIII’ün ölümü Anne d’Autriche’le Mazarin’e zorlu bir naiplik yönetimi bıraktı. Fronde’un yol açtığı karışıklıklar, Mazarin’in ölümünden sonra (1661) iktidara tek başına gelen genç kral Louis XIV’ü çok etkiledi. 1682’den sonra tümüyle Versailles’a yerleştirdiği büyük soylular sınıfını sarayda gösterişli bir yaşama zorlayarak kendisine bağlarken, iktidardan da uzak tutmuş oldu. Yönetimdeki merkeziyetçilik daha da ileri götürüldü; 1614’ten sonra etats generaux’lar toplantıya çağrılmadı ve Fronde ayaklanması sırasında önemli bir rol oynayan parlamentonun sesi kesildi.
Mutlakiyetçi yönetim kendini din alanında da gösteriyordu, Karşı-Reform hareketi Fransa’da başarıya ulaşmıştı. Richelieu daha önce, Ales af fermanıyla (1629) Protestanların elinden güvenlik bölgelerini almıştı; Louis XIV, Mme de Maintenon’un etkisiyle Nantes fermanını geçersiz kıldı (1685). Bunun sonucunda da 1702’de camisardlar (calyinciler) ayaklanması başgösterdi. janseniusçuluk da kovuşturmaya uğradı ama aynı derecede baskı görmedi.
Fransa’nın Otuz Yıl savaşlarına katılmasına karar vermekle, Richelieu’nün yolunu çizdiği, Fransız dış
siyasetinin büyük hedefleri kalabalık bir orduyu gerektirdi: Bunu da Lou- vois başardı; bu arada Vauban da sınırların tahkimiyle uğraşmaktaydı. Hollanda, Augsburg birliği, İspanya Veraset savaşları, vb. sonunda Fransa, Artois, Roussillon, Franche-Comte, Hainaut’nun bir kesimi ile Strasbourg’u elde ederek genişledi.
yy’ın tersine, 1630’dan sonra Amerika’dan getirilen değerli madenlerdeki azalma ve bitmez tükenmez savaşlar yüzünden iktisat geriledi. Mâliyeye bir çekidüzen vermek isteyen Colbert’in girişimleri gerek savaşın, gerek saray yaşamının ve Versailles sarayının yapımının yol açtığı ağır harcamalar nedeniyle başarısızlıkla sonuçlandı; durmadan borçlanmak ve her tür yardımdan yararlanmak zorunda kalındı.
İktisadi gerileme, Fronde olayından sonra tarım ürünleri fiyatlarındaki düşüşle kendini gösterdi. Bundan ilk etkifenen, halk kesimi oldu. Bu kesimde yer alan topluluklar bazen ayaklandılarsa da, acımasız bir biçimde bastırıldılar. Colbert’in sanayi ve ticaret kesimine sağladığı özendirmelere karşın,Fransız ürünleri İngiliz ve Hollanda mallarıyla baş edemedi ve Colbert siyaseti başarısızlıkla sonuçlandı. Louis XIV’ün son yılları savaşlar, açlıklar ve kral ailesinin yasları dolayısıyle güçlükler içinde geçti, muhalefet güçlendi.
XVIII. YÜZYIL: 1715-1789
Aydınlanma Çağı olarak bilinen XIV. yy. aynı zamanda kesin bilimsel gelişmelerin gerçekleştiği bir yüzyıldır. Montesquieu, Diderot, Voltaire, Rousseau gibi “felsefeciler’in bilimlerle ilgilendikleri, matematiğin Monge’la, gökbilimin Lagrange ve Laplace’la, kimyanın Lavoisier’yle, doğa bilgisinin Buffon’la geliştiği görüldü. 1740’tan sonra, iktisat, fiyatlarda yeniden sürekli bir artışın ortaya çıkmasıyla bir sarsıntı geçirdi. Tarıma gösterilen ilgi fizyokratların etkisiyle arttı, ama köylü kitlesinin bölge usullerine ve ortaklaşa otlak ve hayvan yetiştiriciliğine bağlı kalması yüzünden bir değişiklik olmadı; verimde hiçbir artış görülmedi. Makineleşmeden henüz pek az etkilenen sanayi, İngiliz sanayisi karşısında hızla geriledi. Büyük deniz ticaretiyse zenci köle ticareti yoluyla yayıldı.
1720’den sonra nüfus artarak 1789’da 26 milyona ulaştı. Bu artışın nedeni, ölümlerin azalması, yiyecek sıkıntılarının hafiflemesi ve vebanın ortadan kalkmasıydı. Ulusal zenginliğin bu artışından özellikle burjuvazi yararlandı.
Louis XIV’ün ölümüyle, Orleans’lı Philippe’in yönetimindeki Regence dönemi başladı; bu dönemin en ilginç olayı, Law’ın mali alandaki deneyimiydi. Uzun süren Louis XV döneminde, Avusturya Veraset savaşıyla Yedi Yıl savaşlarının ardından mali sıkıntılar başgösterdi. Ayrıca janseniusçuların çatışmasıyla Parlamento’ nun muhalefeti, dikkati çeken en önemli olaylar arasında yer aldı. Yüzyılın ikinci yarısında krallık da sarsıntı geçirdi. Aynı durum Louis XVI döneminde de görüldü. Çıkarlarına sıkı sıkıya bağlı, burjuvazinin yükselişinden ürken soylular sınıfı, yüksek görevleri tekelinde tutmaya çalıştı. Burjuvazinin yükselme tutkusu soyluluk engeliyle karşılaştı; zengin, aydın, felsefecilerin düşüncelerine açık, dönemin en önemli yapıtı Encyclopedie’yi (Ansiklopedi) okuyan burjuvazi, ayrıcalıklı kişilere büyük olanaklar sağlayan rejimi sert bir biçimde eleştirdi. Bu eleştiriler, iktidara katılmayı düşleyen yargıçlar arasında da yankı uyandırmıştı. Feodalite hukuku yüzünden soylularla sürekli çatışma içinde bulunan sıradan halk,kesimiyse, birbirini izleyen iktisadi bunalımlarla (1770-1775, 1788-1789) sarsıldı.
Bu toplumsal bunalıma, İngiltere ile yapılan ticaret anlaşmasının (1786) yol açtığı bir sanayi bunalımıyla, rejimden kaynaklanan, ancak Amerika Bağımsızlık savaşının paraca desteklenmesiyle daha da ağırlaşan mali bunalım da eklendi. Siyasal bunalım da bunlardan geri kalmadı. Louis XV döneminin son yılları parlamentoların reformlara karşı çıkışıyla geçmişti. Louis XVI, saltanatının ilk yıllarında, ayrıcalıklı sınıfa karşı Turgot’yu destekleme yürekliliğini gösteremedi; zaten daha sonra, mâliyeye bir çeki düzen vermek için reformlar öneren Necker’i, Calonne’u ve Lomenie de Brienne’i de uzaklaştıracaktı. Mutlu azınlığın üstelemesi üzerine, 1789’da atats generaux’yu topladı; krallığa karşı güçlerin birleşmesi aslında devrime açık bir ortam yarattı.
Son Yorumlar