Fovizm Nedir? Akımın Gelişmesi ve Akımın Öncüleri, XX. yy’ın başlarında doğan resim akımı. Resim alanında görülen bazı ortaklaşa evrimler, zamanla toplulukların etkinliklerine göre sınıflandırılmalarına neden oldu. Bu etkinlikler arasında, modern sanatın oldukça özel bir eğilimi, fovizm gibi, belki de tümünden daha yapay bir adla anılmaya başlandı.
Fovlar olarak adlandırılan ressamların tepkisi, gerçekten her sanatçının kişiliğine ve özgünlüğüne, yirmi yaşlarındayken birbirleriyle kurdukları sürekli ya da kesintili bağlantılara sıkı sıkıya bağlıdır; ayrıca fovizmden bir okul olarak söz edebilmek için, çok sayıda ve çeşitli etkilere de bağımlılığın söz konusu olduğunu söylemek gerekir. Fov grubu diye bir topluluk kurulmamıştır. Fovizm başlangıçta, aynı atölyelere devam ederek belli bir akademik eğitim (Gustave Moreau’nun liberal öğretimi dışında) gören ve buna karşı çıkan bazı ressamların ortak tutumudur. Zamanla bu tutuma, söz konusu sanatçılar tarafından, daha önce Monet, Gauguin, Signac vb’nin az çok izlenimciliğe tepki olarak gerçekleştirmiş oldukları yapıtlara göre, biçimsel bir kesinlik kazandırıldı.
Atölyelerde Yetişenler
Julian Akademisindeki dersleri izlemeye başladıktan üç yıl sonra, 1895’te Henri Matisse, Paris Güzel Sanatlar Okulu’nda Gustave Moreau’nun öğrencisi oldu. Aynı atölyeye Rouault, Camoin, Manguin, vb. de gidiyordu. 1897’de Matisse’in beş yıldır tanıdığı genç Marquşt de aralarına katıldı. Bir yıl sonra, Moreau ölüp yerine Cormon geçince, aralarında Matisse ve Marquet’nin de bulunduğu birçok öğrenci okuldan ayrıldı; ama tümüyle de kopmadılar. Matissele Derain’in karşılaşması, her ikisinin de Eugene Carriere Akademisine gittikleri bu döneme rastlar. Andre Derain 1899’da Maurice de Vlaminck’le dostluk kurmuştu; her iki sanatçı Chatou’da aynı atölyede, aynı anlayışta resim yapmaya başlamış, aynı konuları işlemeye koyulmuşlardı. Fovların araştırmaları arasında büyük ayrım yoktur. Matisse ve Marquet’nin araştırmalarıysa, Marquet’nin yaptığı şu açıklamaya göre bütün öbürlerinden önce gelir: “Matisse ve ben, ilerde fov üslup olarak adlandırılacak doğrultuda daha 1900 Sergisinden önce, 1898’den beri çalışıyorduk, tik “Bağımsızlar” olduğumuz, katışıksız tonlarda çalışan tek ressamlar olduğumuz tarih 1901’e rastlar.”
Fovizmin Resimsel Kaynakları
İzlenimcilerin, “siyah” ve “koyu renklerin” kullanımını yasaklamaları Monet, Cezanne, Gauguin ve Van Gogh tarafından büyük ölçüde çiğnendi; her biri, kendi mizacına uygun olarak yeni yeni tablo düzenleme formülleri öneriyor, temel öğe olarak da gitgide belirginleştirilen bir rengin özerkliğine dayanıyorlardı. Van Gogh’un resminde, yapımdan çok tinsel denebilecek rolün etkisi büyük olmuştur; ama bu arada, 1890’a doğru Gauguin’in desteğiyle Bonnard’ın ve Vuillard’ın gerçekleştirmiş oldukları tuvallerin etkisini de göz önünde tutmak gerekin bunlar rengin bölüştürülmesi konusunda Signac, Cross hattâ Seurat’nın katkılarına da açık olan Matisse ve Derain’in çalışmalarını da etkilemişlerdir. Fovlar olarak adlandırılan ressamların japon estamplarından ve Kakemono’lardan esinlenmiş oldukları da tartışma götürmez. Bu dönemde Marquet’nin deseni, Derain’in kromatizmi, 1905’te Sonbahar Sergisi’ne katılan Matisse’in Japon Kadın, Su Kıyısında Japon Giysili Genç Kadın adlı yapıtlarında bu etki açıkça görülür.
Her ne olursa olsun, katışıksız tonlarla çalışma işte bu tarihte benimsendi ve bundan böyle resim, daha doğrusu tablo, renkle oluşturulmaya başlandı.
1905 Sonbahar Sergisi (SALON D’AUTOMNE)
1905 Sonbahar Sergisi, aynı salonda Matisse, Marquet, Van Dongen, Derain, Vlaminck, Manguin, Rouault, vb. sanatçıların tümü de birbirinden daha renkçi yapıtlarını bir araya getirdi. İşte bu sırada serginin bir köşesinde heykelci Marqueın Floransa’ya özgü bir üslupta gerçekleştirmiş olduğu bir heykelciği gören Louis Vauxcelles’in ağzından “Yırtıcı hayvanlar (“fovlar”) arasında bir Donatello!” sözcükleri dökülüverdi; bu olay basına yansıdı ve fovların adı da böylece konmuş oldu. Othon Friesz (1879-1949), Raoul Dufy (1877-1953) ve Georges Braque (1882-1963) gibi Paris’te Bonnat’nın yanında 1903 yılına kadar son derece akademik dersler gören üç Havre’lı sanatçı, 1906 yılında doruk noktasına ulaşacak olan “fov” resim anlayışını benimsediler (Friesz 1903’te, Dufy ve Braque biraz daha sonra). Gerçekten de fovizmi en iyi yansıtan yapıtların çoğu yalnızca 1906 yılı boyunca gerçekleştirildi: Nanterre’li Balıkçılar (Vlaminck), Tfıames Üstünde Güneşin Batışı (Derain), Plajda Karnaval (Marquet), La Ciotat (Braque), Yaşama Mutluluğu (Matisse).
Fovizm ve Sonrası
Fovizmin, dikkatleri yeni yeni üstüne çektiği sıralarda akımın öncüleri, en başta da Braque (fovizm doğrultusundaki yapıtlarının sayısı yirmiyi geçmez), araştırmalarını başka bir doğrultuya yönelttiler. Cezanne’ın resmi, Afrika’daki ilkel sanatların bulunup ortaya çıkarılması ve Picasso’nun 1907’de bitirdiği Avignon’lu Genç Kızlar artık bu akımın yıkıldığını gösteren belirtilerdi; ama katışıksız tonlar kullanan birçok sanatçı için fovizm belki de yalnızca bir teknikti ve hiçbiri, hattâ Matisse bile, bu teknikten kalkarak tümü için herhangi bir estetik öğreti yaratmayı düşünmemişti.
Fovizmin birçok özelliği, 1905 yılında Dresden’de Die Brücke (Köprü) topluluğunu oluşturan Alman ressamlarda da görülür: Kirchner, Heckel, Schmidt-Rottluff ve Emil Nolde.
ANDRE DERAİN
Kransız ressamı (Chatou, 1880— Garches, 1954).
Carriere Akademisindeki dersleri işleyen ve orada Matisse’le tanışarak resim yapmaya karar veren Andre Derain 1900 yılında, askere gitmeden hemen önce Vlaminck’le dostluk kurdu. Her ikisi Chatou adasında fovizmin beşiği olan bir atölyede çalıştılar. Derain’in ilk yapıtlarında yeni-izlenimciliğin Toulouse- Lautrec’in ve Gauguin’in etkileri görülür. 1905-1907 yılları arasındaki fov döneminde gerçekleştirmiş olduğu tablolarda, öbür yapıtlarında ulaşamadığı bir modernlik özelliği, temel bir atılım göze çarpar. Gerçekten de, bu sanatçı bir yandan mizacı gereği, yeni yeni araştırmalara yönelirken öte yandan da, benimsemiş olduğu tutucu bir düşünce biçimi gereği yaşamı boyunca, gotik sanattan, XV. yy. İtalyan sanatından (quattror.ento),Pompei sanatından ya da Caravaggio. Corot ve Renoir’dan kalkarak, kendisi için geçmişteki biçim anlayışını oluşturmaya çalışmıştır. Kuşkusuz Derain belki de bir bireşim yapma peşindeydi, ama bu geleneksel değerlerin geniş çaplı bir bilincine varılmasından doğmuştur. Derain’in heykel çalışmaları da vardır, ama hiçbir zaman heykelci olmamıştır. Öte, yandan resimleme alanında değerli yapıtlar vermiştir; Apollinaire’in Çürüyen Büyücüsü için yaptığı resimlemeler günümüzde de büyük önem taşır. Tümüyle değişik bir anlayış içinde ve halk resimlerinden esinlenerek Pantagruel için (1943) renkli resimlemeler yapmayı başarmıştır. Yüzyılın başlarında Kübizmin doğmasında büyük payı olan Zenci Afrika’nın ilkel sanatlarıyla ilgilenen ilk sanatçı Derain olmuştur.
Son Yorumlar