Finlandiya Tarihi Ekonomisi Sanayisi ve İklimi, Kuzey Avrupa’da ülke.
60°-70° kuzey enlemleri arasında uzanan Finlandiya (fince: Suomi) batıda ve güneyde Baltık deniziyle, kuzeybatıda İsveç’le, kuzeyde Norveç’le, doğuda Rusya Federasyonu’yla sınırlıdır. Çok engebeli olmayan toprakları ormanlar ve göllerle kaplıdır.
Finlandiya Coğrafyası
Finlandiya topraklarının tabanını, Birinci Zaman öncesinden kalma arkeyen sıradağların aşınmasıyla ortaya çıkmış granit bir peneplen oluşturur. Dördüncü Zaman’da bu peneplen buzullarla kaplanıp yoğun biçimde aşınmış olduğundan, ülkenin ortalama yüksekliği düşüktür (400 m’nin altında); topraklar yalnızca 65° enleminin kuzeyinde, Norveç sınırına doğru yükselir; ülkenin en yüksek doruğu olan Haltiatunturi (1 324 m) de bu kesimde yer alır. Finlandiya’nın güneyinde, buzulların erimesinden sonra ortaya çıkmış olan kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu tepeler dizisi, büyük kıta buzulu alnının buzultaşlarınm (moren) kalıntısı olan ve Salpau Selkâ (Salpau tepeleri) diye adlandırılan bir çift sırayla sona erer. Güney Finlandiya engebelerinin en büyük parçasını oluşturan söz konusu tepelerin aralarında yer alan pek derin olmayan çukurluklarda, çok sayıda göl tespih tanesi gibi sıralanır: Bütün ülkedeki göl sayısı 55 000’i bulur. Çoğu 61’’-65ü enlemleri arasında, göller yaylası diye adlandırılan bölgede yer alan, biçimleri ve yüzölçümleri çok farklı olan (en büyükleri Saimaa, 4 100 km2’lik bir alanı kaplar) bu göllerin sayıları, kuzey kesiminde azalır (ama buna karşılık, en büyük göllerden biri olan İnari, bu kesimde yer alır).
Ülkedeki çok sayıda akarsu, gölleri birbirine bağlar (tepelerden çavlanlar oluşturarak indiklerinden ulaşıma elverişsizdirler), bazıları Botten körfezine (Kemi, Oulu, Pylâ, Kyro, Kumo), bazıları da Finlandiya körfezine dökülürler. Ülkeyi kaplayan içbuzullarm erimesinden sonra Finlandiya toprakları bir izostazi (yerkabuğunun dengelenmesi) merkezi haline gelmiştir (ülke her yüz yılda 1 000 km2’lik toprak kazanmaktadır): Kıyıları çevreleyen, tarıma elverişli deniz kiliyle kaplı büyük ovalar ile Finlandiya kıyılarının önüne sıralanmış adalar ve adacıklar, bu izostazi olgusunun sonuçlarıdır.
Finlandiya İklimi
Kuzeyde bulunmasına karşın, Finlandiya’da, Atlas Okyanusu’nun etkisiyle, ılıman denebilecek bir iklim gözlenir. Gerçekten, okyanus alçak basınçları ülkeyi batıdan doğuya aşarlar (taşıdıkları yumuşak hava ve nem oranı, ülke içlerine doğru gidildikçe azalır). Ülke toprakları kışın kalın bir buz ve kar tabakasıyla örtülürse de, en soğuk ay ortalamaları kuzeyde -15 “C’ın altına, güneyde – 7 °C’ın altına düşmez. Yazlar yağışlı, kısa ve nispeten sıcak geçer (15 °C-17 °C); yağışlılığa karşılık, günler olağanüstü uzundur: Finlandiya’nın en kuzey kesimlerinde, güneş art arda 70 gün batmaz (geceyarısı güneşi). Bu elverişli koşulların geliştirdiği ormanlar, ülkenin % 65’ini kaplayarak kuzeyde Laponya’ya kadar ulaşır, orada yerlerini tundralara bırakırlar. En yaygın ağaç türleri çam (orman ürünlerinin % 50’si), köknar (% 37) ve kayındır (% 13).
Finlandiya Tarihi
Finlandiya körfezinin güneyinden gelen ilk Finler, her yanı kaplayan ormanlardan yararlanarak uzun süre kürk ve deri ticareti yaparak yaşadılar. 1150’ye doğru, Papa’nın buyruğuyla, İsveçlilerin Finlere karşı bir Haçlı Seferi düzenlemesi sonucunda, Finler hem hıristiyanlığı benimsediler, hem de İsveç krallığının egemenliğine boyun eğdiler: Botten körfezinin doğu kıyılarında ^Âland adaları) İsveç sömürgeleri kuruldu. XII.- XIV. yy’lar arasında, Finlandiya yavaş yavaş İsveç kuramlarını benimsedi ve krallığın siyâsal yaşamına doğrudan katılmaya başladı: 1362’de Finlandiya temsilcileri, yeni İsveç kralının seçilmesinde ilk kez oy kullandılar. Daha sonra, İsveç gibi Fin-landiya da, lutherciliği benimsedi (1593). XVI. yy’m sonunda, Fin soyluları, vali Klaus Fleming’in çağrısına uyarak İsveç kral naibine (sonradan Kari IX adıyla tahta çıktı) başkaldırdılar. Ama Fleming’in ölümü üstüne yeniden naibe boyun eğmek zorunda kaldılar ve ülkedeki İsveç egemenliği daha da ağırlaştı. 1595-1750 arasında Rusya’yla yapılan art arda savaşlar sırasında İsveç, Finlandiya’daki topraklarının büyük bölümünü yitirdi (1721 Nystad barış an-laşması). Sonra, 1808’den 1809’a kadar, Napolyon’la anlaşan Rusya, bütün Finlandiya’yı ele geçirdi. Ama büyükdüklüğe dönüştürülen ülke, önemli ölçüde özerkleşti: Dört sınıf temsilcilerinden (soylular, rahipler, burjuvalar, köylüler) oluşan bir Diyet’i (“meclis”), kendi kurumlan (adalet, ordu, para) vardı ve Batı tipi yasaları (1734 yasası) ile resmî dillerini (önce İsveççe, daha sonra, 1863’ten başlayarak İsveççe ve fince) koruyordu. Başkenti Helsinki olan büyükdüklükte, bu özerklik sayesinde ulusal bilinç gelişti ve uzun süreli bir barış döneminden yararlanılarak iktisat kalkındırıldı (tahtadan kâğıt hamuru yapılabileceğinin bulunması).
1881 yılında Çar Aleksandr III, Fin-landiya’nın özerkliğini sınırlamaya başladı; ondan sonra tahta çıkan Nikolay II’yse, sistemli bir ruslaştırma siyaseti izlemeye koyuldu (Finlandiya ordusu dağıtıldı; Rusya’daki gibi keyfi bir yönetim uygulanmaya başlandı); ama çeşitli suikastlar ve büyükdüklüğün her yanında patlak veren bir genel grev sonucunda, 1906’da Diyet’i toplamak zorunda kaldı. Diyet dört sınıf ayrımını kaldıran bir yasayı oylayıp, onun yerine 21 yaşını geçmiş erkek ve kadınların tümünün katıldığı genel oy sistemiyle seçilen bir Meclis’in yönetimini benimsedi.
Bununla birlikte, Finlandiya’da 1907’den sonra ruslaştırma çabaları yeniden uygulanmaya başlandı. 1917 Bolşevik devriminden yararlanan büyükdüklük, 1917 yılının 5 Aralığında bağımsızlığını ilan edince, S.S.C.B. yanlısı Kızıllar ile Beyazlar arasında bir iç savaş patlak verdi; savaş, 1918’de Almanlar’dan yardım gören Mareşal Mannerheim’ın Tampere’de Sovyet birliklerini yenilgiye uğratmasıyla sona erdi ve çok geçmeden cumhuriyet ilan edildi. Güney kesimde iyice yaygınlaşmış olan komünizmin ülkenin her yanma yayılması korkusuyla, geniş kapsamlı bir toprak reformu uygulandı ve komünizme şiddetli bir savaş açıldı. Dış siyasette ihtiyatlı bir yansızlık benim-senmekle birlikte, bir yandan da İskandinav ülkelerine yaıdaşıldı.
1939 Ekiminde S.S.C.B., 1932’de iki ülke arasında imzalanmış olan saldırmazlık anlaşmasını hiçe sayarak, Finlandiya’nın topraklarının bir bölümünü sürekli olarak ya da kira karşılığında kendisine bırakmasını istedi; olumsuz yanıt alınca da ülkeye saldırdı. Finlandiya istilaya karşı direndiyse de, tek başına kaldığından (Almanya, S.S.C.B’nin girişimine karışmadı; Norveç ve İsveç de, bir Fransız-İngiliz ordusunun topraklarından geçmesine izin vermediler), bir kaç ay sonra teslim olmak zorunda kaldı. 13 Mart 1940’ta imzalanan Moskova anlaşmasıyla, S.S.C.B’ne Karelya kıstağını ve Viborg’u bıraktı; Finlandiya körfezinin girişindeki Hangö yarımadasını da 30 yıl süreyle kiraladı.
22 Haziran 1941’de, Hitler’in S.S.C.B’ne cephe almasını fırsat bilen Finlandiya, durumunu kurtarmak için 25 Haziranda S.S.C.B’ne savaş ilan edip, topraklarını Alman ordusuna açtı; ama bunun sonuçları çok ağır oldu. Almanya’nın uydularından biri haline düşen ülke, “müttefikler”den koptu ve Almanya savaşı yitirince, barış koşulları 1940’takinden daha kötü oldu. 1944 yılı başlarında Sovyet orduları, topraklarının büyük bölümünü Almanlardan temizledikten sonra, Finlandiya’ya karşı saldırıya geçip, 20 Haziran 1944’te Viborg’u işgal ettiler. Finlandiya, Petsamo bölgesini, Salla bölgesini, Karelya kıstağını ve Karelya’nın Ladoga gölünün kuzeyinde kalan kesimini yitirdi. Hangö yarımadasını geri almasına karşılık, Porkkala yarımadasını S.S.C.B’ne 50 yıl süreyle kiralamak zorunda kaldı. Üstelik ağır bir savaş tazminatı ödemeye mahkûm edildi.
1951 Eylülünde Tarım Partisi başkanı doktor Kekkonen’in sosyal demokratların desteğiyle kurduğu hükümet, 1953 Haziranında patlak veren iktisadi bunalım üstüne, düştü. Hükümet istikrarsızlığı ve iktisadi bunalımlar 1956’ya kadar sürüp gitti; 15 Şubat 1956’da Urho Kekkonen cumhurbaşkanı seçilerek siyaset uzmanlarından oluşan bir hükümet kurdu. 1962 seçimlerinde Finlandiya Komünist Partisi’nin milletvekili sayısı azalırken, merkez ve sağ partiler çoğunluğu kazandılar. Başkan Kekkonen, 6 yıl süreyle yeniden seçildi ve Moskova’yla ilişkiler sürekli iyileşmeye başladı (1960’ta Kruşçev’in Helsinki’yi ziyareti; ticaret anlaşmaları). Ama bu arada Finlandiya yansızlığını özenle korumayı ve sosyalist blok ile Batı ülkeleri arasında dengeyi bozmamaya çalışmayı sürdürdü. 1968 seçimlerinde yeniden cumhurbaşkanı seçilen Kekkonen, Başbakan Ahti Karjeleinen’le birlikte, hükümet koalisyonunu yavaş yavaş yıpratan kaygı verici bir mali ve iktisadi durumu göğüslemek zorunda kaldı. 1966’ya kadar hükümete katılan komünistler, 1971 Martında, şiddetli toplumsal karışıklıklar üstüne çekildiler. Bu durum, sol partilerin 1972 Ocağında yapılan seçimlerden biraz kazançlı çıkmalarını sağladı. Yeni hükümeti kuran Sosyal Demokrat Parti’den Rafael Paasio, ülkede çoğunluğa dayanmadığından, 1972 Temmuzunda istifa etti ve yerine hükümeti kurmakla görevlendirilen Kalevi Sorsa, Sosyal Demokrat Parti üyelerinden, Merkez Parti üyelerinden, Finlandiya’daki İsveç Halkları Partisi üyelerinden ve Komünist Parti üyelerinden oluşan bir koalisyon hükümeti kurdu.
1973’te Parlamento’nun olağanüstü bir yasa çıkararak Urho Kekkonen’in görev süresini dört yıl uzatmasından sonra, cumhurbaşkanı 1978’de dördüncü kez yeniden seçildi ve Paasikivi çizgisi’ni (mutlak yansızlık ve bağımsızlığın kıskançlıkla korunması) titizlikle sürdürdü. Ama sağlık nedenleriyle istifasını vermesinden sonra, 1982 Ocağında başkanlığa Mauno Koivisto’nun seçilmesiyle, Finlandiya Cumhuriyeti’nde ilk kez sosyal demokrat bir cumhurbaşkanı iş başına gelmiş oldu ve hükümeti kurmakla görevlendirilen Kalevi Sorsa, Sosyal Demokrat Parti üyelerin,den, Merkez Parti üyelerinden, Fin Halkları Demokratik Birliği üyelerinden ve Finlandiya’daki İsveç Halkları Partisi üyelerinden oluşan bir koalisyon hükümeti kurdu. 1987’de yapılan genel seçimlerde sosyal demokratların oy kaybetmeleri üstüne istifa eden Sorsa’nın yerine başbakanlığa atanan Muhafazakar Parti’den Harri Holkeri sosyal demokratlarla bir koalisyon hükümeti kurdu (eski başbakan Sorsa, dışişleri bakanlığını atandı). 1988’de yapılan başkanlık seçimlerinde, Mauno Koivisto, altı yıl için yeniden cumhurbaşkanlığına seçildi. 1991 Martında yapılan seçimlerde sosyal demokratların oylarının yeniden gerilemesi üstüne, başbakanlığa Merkez Partisi başkanı Esko Aho atandı (26 Nisan 1991).
Finlandiya Ekonomisi ve Sanayisi
Finlandiya’nın iktisadı çok uzun süreden bu yana orman ürünlerinin işletilmesine dayanır: Yılda 90 000 000’u m3’üaşkın (1992) tomruk (40 000 000 m3’ü kereste haline getirilir). Ağaçlar kışın kesilir ve yaz boyunca ırmaklarda yüzdürülerek taşınan tomruklar, kereste, kâğıt hamuru ve selüloz (çam, ladin), kontrplak, kibrit yapımında kullanılır. Bu arada, zorunlu ağaçlandırma çalışmalarıyla ormanların yenilenmesine karşın, bazı orman alanları günden güne ekili alana dönüşmekte ve tarlaların yüzölçümü (ülke topraklarının % 8’i) iklim koşullarının elverişsizliğine karşın büyümektedir. Tahıllardan yulafın önemli yer tuttuğu ülkenin güneybatısında, kış ve bahar buğdayı yetiştirilir. Kuzey bölgelerindeyse, arpa ve patates geniş alanlar kaplar. Ayrıca, tarım ürünleri dışalımı elden geldiğince azaltılmak istendiğinden, şekerpancarı, meyve|( elma bahçeleri) ve sebze üretimi (sera domatesi) sürekli geliştirilmektedir. Bu arada hayvancılıkta büyük başarılar kazanılmış, bir milyon başın üstünde sağmal inek sayesinde, Finlandiya tereyağı ve peynir dışsatımı yapmaya başlamıştır.
Laponların geleneksel olarak yetiştirdikleri rengeyiklerinin sayısının günden güne azalmasına karşılık (günümüzde yaklaşık 150 000 baş; 1992), kürklü hayvan (vizon) yetiştiriciliği, değerli bir gelir kaynağıdır.
Tortul toprakların bulunmamasından ötürü yeraltı gelir kaynaklan bakımından yoksul olan Finlandiya’da, demir piritleri (özellikle bakır sağlayan bakırlı piritler), çinko, kükürt, altın, nikel, kurşun, gümüş, vanadyum dışında maden yatağı yoktur. Taşkömürü de bulunmaz ama, bataklıklardan çok miktarda turba elde edilir. Ülkenin hidroelektrik potansiyeli de, göllerin sığ, düzey farklarının az olmasından ötürü düşüktür: Her yıl üretilen 53 700 000 kWs’lik elektriğin (1991) yalnızca 20 000 000 kWs’i su kökenlidir.
Finlandiya’daki demir-çelik işletmeleri, hammaddelerinin bir bölümünü dışardan satın almak zorunda olduklarından başlıca tesisler, elektrik üreten bölgelerden çok, limanlardadır (Turku,.Pohya, îmatra). Elektrik üretilen bölgelerdeyse, çok sayıda metalürji tesisi (alüminyum, bakır, kurşun, çinko) yer alır. Finlandiya sanayisinde makine yapımı başlıca yeri tutar; ülke, gemi, traktör ve elektrikli gereç yapımında uzmanlaşmıştır. Yün ve pamuk işleyen dokuma sanayisiyse, Tampere’de toplanmıştır ve yalnızca dışardan satın alınan ham-maddeyi işler. Gelişmekte olan öbür sanayiler arasında kimya (asit, gübre, yapay lif] ve besin (et ve balık konservesi, tereyağ, peynir) sanayileri sayılabilir. Ama dışsatım ürünlerinin büyük bölümünü, geleneksel orman sanayisi (kibrit, kâğıt hamuru, selüloz, vb.) sağlar. Büyük sanayi merkezlerinin tümü ülkenin güneyinde toplanmıştır (Helsinki, Tampere, Turku, Pori) ve çeşitli bölgeler arasında denge sağlama girişimleri, ulaşım güçlüklerinden ötürü etkisiz kalmaktadır: Ülkedeki demiryollarının uzunluğu 5 885 km’yi aşmaz (rayların açıklığı, Sovyet düzenine uygun olarak, 1,524 m’dir); 76 717 km’lik (1985) karayollarının yarısı da, kışın ancak kar makineleriyle ulaşıma açık tutulabilmektedir. Ticaret filosu da pek gelişmiş olmayan (toplam 1 470 825 tonluk 390 gemi) ülkede, Helsinki, Kotka, Hangö ve Turku limanlarının tümü, kış mevsiminde ancak buzkıranlar sayesinde ulaşıma açık tutulabilmektedir.
URHO KALEVA KEKKONEN
FinlandiyalI devlet adamı (Pielavesi, 1900-Helsinki, 1986). Milletvekilliği (1936) ve birkaç kez adalet (1936-1937 ve 1944-1946) ve içişleri (1937-1939) bakanlığı yaptı; muhalefet üyesi ve “ayrı barış”ın hazırlayıcısı (1944) oldu. Mart 1950-Kasım 1953 arasında ve Ekim 1954-Mart 1956 arasında başbakanlık yaptı. 15 Şubat 1956’da cumhurbaşkanı seçildi, ardından Şubat 1962’de ve Şubat 1968’de yeniden aynı göreve seçildi. 14 Aralık 1972’de, 1974 baharında siyaset sahnesinden çekilmek istediğini açıkladı. Ama partilerin baskısıyla, görevinin dört yıl daha uzatılmasını kabul etti ve 1973 Ocağında çıkarılan olağanüstü bir yasayla Finlandiya Parlamentosu’nda bu durum onaylandı. 1978’de bir kez daha cumhurbaşkanı seçilen Kekkonen, 1982 yılında sağlık nedenlerinden dolayı görevinden istifa etti. Ülkesinin iktisadi sorunları ve sanayileşme olanaklarıyla yakından ilgilenen Kekkonen S.S.C.B’yle iyi ilişkiler kurmuş (1970’te S.S.C.B’ne giderek Fin-Sovyet dostluk anlaşmasının 20 yıl süreyle uzatılmasını sağladı), ama yansız kalmaya da büyük özen göstererek, ülkesini dengeli bir dış siyaset çizgisinde tutmayı başarmıştır.
Son Yorumlar