Bu konumuzda Fatımiler kuruluşu, gerilemesi, yönetim biçimi ve sanatı konularına sırası ile yer verilmiştir. Kuzey Afrika’da (özellikle Tunus) ve Mısır’da egemenlik sürmüş olan Arap sülalesi (910-1171).
Bu aileden olanlar, Hz. Muhammed’in kızı ve Halife Ali’nin eşi Fatıma’nın soyundan geldiklerini ileri sürerler; ama bu sav tarih kaynaklarında doğrulanmamıştır.
Fatımi Egemenliğinin Kurulması
İsmailiye mezhebine bağlı bir Arap komutanı olan Ubeydullah, Kuzey Afrika’da (Rakkan’da)Aglebî egemenliğini ortadan kaldırdıktan sonra (910), Abbasi halifeliğini de tanımadığını açıklayarak, halifelik iddiasına kalkıştı. Mehdiye adıyla kurduğu kenti, Fatımîlerin başkenti haline getirdi. Böylece Kuzey Afrika, Ubeydullah döneminde Fatımîlerin eline geçmiş oldu. O sıralarda Batı’da Endülüs Emevi devletinin en güçlü hükümdarlarından Abdurrahman III iktidardaydı. Onu yenilgiye uğratmak ve Endülüs topraklarını ele geçirmek olanağı bulamayan Fatımî- ler, Mısır topraklarına göz diktiler. 914’teki ilk saldırıyı 921 ve 935’teki saldırılar izledi. Ama Fatımî orduları bu seferlerden istenilen sonuçlan alamadılar. 958’de Fatımî orduları başkomutanı Cevher, Cezayir ve Fas’ı aldıktan sonra, Muizzlidinillah döneminde Mısır’ın fethine girişerek Fustat kentini (günümüzdeki Eski Kahire) aldı ve bu kent 973’te Fatımî- lerin başkenti oldu. Böylece, daha önce bütünüyle sünnî inançları benimsemiş olan Mısır halkı, artık şiîlerin yönetimi altına girmiş oluyordu. Cevher, Mısır’ı iktisadi açıdan düzenledikten sonra, Mekke ve Medine’ye yönelerek bütün Batı Arabistan’ı ele geçirdi. Daha sonra Suriye’ye yönelen Fatımî orduları, Karmatilerle uzun yıllar savaşarak 998’de Şam’ı ele geçirdiler ve doğu sınırı Trab- lusşam’a kadar ulaştırdılar. 1036’ da Fatımîlerin başına geçen halife Mustansır, 58 yıl iktidarda kaldı. Bu süre içinde Fatımîler, bütün Kuzey Afrika, Mısır, Libya, Sicilya, Suriye ve Batı Arabistan’a egemen oldular. 1058’de başkomutan Besasirî Bağdat’ı da elegeçirdi;ama, bir yıl sonra Selçuklu sultanı Tuğrul Bey, Bağdat’ı Fatımîlerden geri aldı (1059).
Fatımi Egemenliğinin Gerilemesi
Bazı kentlerin şiîlerin elinde olmasından huzursuzluk duyan Selçukluların, şiî iktidarına son vermek için önce Kudüs (1071), sonra Şam’ı (1076) ele geçirmeleriyle Fatımîlerin Suriye üstündeki egemenlikleri son buldu.
Öte yandan, Batı’da (Kuzey Afrika’ da) da, Zirîler ile İtalya Normanları Fatımî egemenliğine son verdiler.
Çeşitli yörelerde toprak yitiren Fatı- mîlerin çöküşü, böylece başlamış oldu. Bir yandan Fatımî ordularının Bizans ordularıyla sık sık çatışması, öte yandan hükümdarlar ile vezirleri arasındaki anlaşmazlıklar da, bu çöküşü hızlandırıyordu.
1164’te, El Adîd, veziri Şaver’i görevden alınca, Şaver, hükümdarı Halep ve Şam atabeki Nureddin Mahmut bin Zengi’ye şikâyet etti. Nureddin Zengi, Şirkuh adlı komutanını El Adîd üstüne göndererek Şaver’i yeniden görevine getirtti. Ama, Şaver bu kez de Haçlılarla anlaşınca, komutan Şirkuh Suriye’ye geri dönmek zorunda kaldı.
Birkaç yıl sonra Şaver’in üstüne yürüyen Şirkuh (bu kez yanında yeğeni Selâhaddin Eyyubi de vardı) bir sonuç alamadı. Haçlı orduları Kahire’ yi kuşatınca zor durumda kalan Şaver, bir kez daha Nurettin Zengi’ den yardım istedi. Şirkuh yeğeni Selâhaddin Eyyubi’yle birlikte üçüncü kez Kahire’ye gitti ve bu kez Şaver öldürüldü. Ne var ki, vezir olan Şirkuh da ancak iki ay daha yaşadı; ölünce halife El Adîd, bu kez Selâhad- din Eyyubi’yi vezir atayarak ona, Melikünnâsır unvanını verdi.
1171 yılının Eylül ayında Selâhaddin Eyyubî Bağdat Abbasi halifesi adına hutbe okutarak, Fatımî soyunun saltanatına son verdi. Kısa bir süre sonra El Adîd ölünce, Fatımîler sülalesi de tarihe karışmış oldu.
Yönetim Biçimi ve Ticaret Yaşamı
Fatımîler’in en uzun süre egemen oldukları Mısır’da uyguladıkları yönetim biçiminin bazı özellikleri vardı. Hükümet üç bölüme a’yrıl- mıştı: Dini; askerî; mali. Halifenin atadığı iki vezir askerî ve mali bölümlerin yönetimini yürütüyor, dini bölümü de din yetkililerinden oluşan bir kurul yönetiyordu.
Mısır’daki ticaret yaşamı da Fatımî- ler döneminde önemli gelişmeler göstermiş, İtalya ve İspanyayla deniz ticareti yapılmış, İskenderiye ve Trablusşam dünyanın önemli iki ticaret merkezi haline gelmişlerdir.
Fatımi Sanatı
Kültür ve sanat alanında özellikle Mısır’da ve Tunus’ta büyük gelişmeler gösteren Fatımî mimarlık yapıtlarının çoğu günümüze kalmamıştır; Tunus kıyısındaki Mehdiye’de kurulmuş olan kale duvarlarından ancak bazı yıkıntılar, Mehdiye camisindense ancak mihrap kalıntıları ve kapı revakı günümüze kadar ayakta durmuşlardır. 988’de yapılan ve Fatımî mimarlığında- önemli yer tutan Sfaks camisi, Kayrevan camisini anımsatır. Fatımîlerden, Kahire’ de yalnız 4 cami, 12 türbe, 1 ziyaretgâh ve bazı sur parçaları kalmıştır. 970’te başlanıp 972’de tamamlanan El Ezher (Camiülezher) camisindeyse, İfrikiye mimarlığı ile Tolunoğlu camisinin etkileri yan yana görülür. Fatımî mimarlığında önemli yer tutan öbür camiler arasında El Hakîm camisi (990-1003), El Akmar camisi (1125), El Guyuşi (1085) camisi, Salih Talayî (1190) camisi sayılabilir. Fatımîler Mısır’da ayrıca birçok türbe de yaptırmışlardır.
Fatımîlerin mimarlık alanındaki süslemeleri, sonraki İslâm geleneklerini önemli ölçüde etkilemiştir. Bu sanatın özelliklerini, mimarlıkta seramiğin kullanılması, çizgilerden yararlanılarak yapılan kompozisyonlar, üsluplaştırılmış bitkiler, bakışımsız hurma ağacı biçimleri,insan ve hayvan figürlerinden esinlenilerek yapılan kompozisyonlar,vb. oluşturur.
Son Yorumlar