Evren’i yöneten yasaları inceleyen bilim.
Kendi gök adamız içinde çok genç (bir kaç milyon yıllık), çok yaşlı (bir kaç milyar yıllık) ve doğmakta olan yıldızları görmekteyiz, içinde bulunduğumuz yöresel gökada kümesi gözlendiğinde de, aşağı yukarı günümüzdeki (onbinlerce yüdır süregelen bir bugün) durumunda görünür. Ama, bazı uzak gökadaları, sözgelimi, bir milyar yıl önceki durumlarıyla görürüz; bu, yıldız sistemlerinin evrimindeki zaman ölçeğine göre de olsa, önemsiz sayılmayacak bir süredir. Bu durumda “güncel Evren” deyiminin anlamı ne olabilir? Ayrıca, gökbilimciler, bir yaradılışın, Evren’in mutlak bir başlangıcının koşullarını bulmaktan çok (böyle bir araştırmanın bir anlamı olsa da), bir halin daha önceki halden nasıl oluştuğunun saptanmasını araştırmaktadırlar. Evrenbilimin Evren’i bütünü içinde tanımlamayı amaçladığı ve bunun için gözlemlerden yararlandığı söylenebilir: Sözgelimi, ışık hızından yüksek bir hızla bizden uzaklaşıyor gibi görünen bazı kuasar gözlemleri. Böyle bir olayın açıklamasına girişmek için, önce Evren’in genel bir yapısının tasarlanması gerekir. Evrenbilimle ilgili ilk gerçek araştırmalara, gökadamızın gerçek yapısının ortaya çıkarılmasından sonra girişilmiştir; dolayısıyle bu çalışmalar XVIII. yy’m sonuna kadar uzanır. Söz konusu araştırmalar doğal olarak nevvtoncu ve eukleidesçi bir çerçeve içinde yer alırlar. Ama Einstein’ın genel bağıllık yasalarını açıklamasından sonra, gökbilimciler, öncelikle de Einstein, eukleidesçi olmayan uzaylar düşünmüşler, daha sonra De Sitter , inamlmaz ama yararlı, boş Evren görüşünü ortaya koymuş, Friedmann da 1922- 1924 arasında, problemin denklemlerini eksiksiz olarak vermiştir.
Newtoncu Evrenbilimler
Nevvtoncu evrenbilimlerin temel varsayımları şunlardır:
1) Evren bir Eukleides uzayıdır;
2) ışığın hızı sonsuz olarak kabul edilir;
3) madde, Evren’ in içinde düzgün bir biçimde dağılmıştır ve sıfır olmayan ortalama bir yoğunluğu vardır. Bu varsayımlardan hemen çıkan sonuç, yarıçapı sonsuz olan bir kürenin yüzeyindeki çekimin de sonsuz olmasıdır. Bu güçlüğü yenmek için iki çözüm vardır: Evren’e ya genişleme hareketi yaptırmak, ya da çekim yasasını değiştirmek. Izotrop bir genişleme, bu hareketteki ivmenin tüm noktalardaki çekim kuvvetlerini gidermesi sonucu, güçlüğü ortadan kaldırmaktadır. Ama statik bir Evren’in korunması istenirse, çekim yasasının değişmesi, sözgelimi, yerçekimini dengelemek amacıyla, uzaklıkla orantılı olan evrensel bir itme öğesinin eklenmesi gerekir. Bir denge olasılığı vardır, ama kararlı değildir: Herhangi bir düzensizlik, çok küçük de olsa, Evren’i harekete geçirir.
İlk Bağıllıkçı Evrenbilimler
EİNSTEİN MODELİ. Einstein, Eukleides uzayım bırakıp, bir Riemann uzayı göz önüne almış, ama, çok fazla madde bulunmayan her bölgede teğetsel bir Eukleides uzayının varlığını da öngerçek olarak ortaya atmıştır. Uzayın homojenlik ve izotropluk varsayımını korumuş ve statik- kararlı bir çözüm, yani iki nokta arasındaki uzaklığın zamanla değişmediği bir çözüm aramıştır. Homojen ve izotrop Riemann uzaylarının sayısı yüksek değildir. Özel eukleidesçi durum bir yana bırakıldığında, geride pozitif ve sabit bir eğriliği olan küresel uzay kalır; bu kapah uzay, bir üstkürenin çeperidir. Einstein, bu ikinci uzayın genel bağıllığın gereksinimlerine uygun düşen tek uzay olduğunu göstermiştir. Ama, statik bir Evren’in korunması için, eukleidesçi durumda olduğu gibi, evrensel bir itme öğesinin getirilmesi gerekir ve Einstein, sonunda bu modeli bir yana bırakmıştır.
DE SİTTER MODELİ. 1917’de, gökbilimci De Sitter, Einstein modelinin uygun olan tek model olmadığım gösterdi; başka bir çözüm yolu daha vardı, ama, Evren için, yoğunluğun sıfır olarak alınması gerekiyordu. Evren’de madde var olduğu için, bu çözüm fiziksel açıdan olanaksızdır ve De Sitter’in çalışması boşuna yapü- mış gibi görünmektedir.Bununla birlikte, bu Evren’i, içindeki madde yoğunluğunun asimptotik olarak sıfıra doğru yaklaştığı bir sımr hali gibi göz önüne almak ügi çekicidir. De Sitter, böylece, statik-kararlı, sıfır yoğunlukta bir Evren kurmuş ve bu boş Evren’e bir insan ve bir tanecik yerleştirildiğinde, gözlemcinin taneciği kaçıyor gibi göreceğini ortaya koymuştur.
FRİEDMANN’IN EVRENBİLİMİ
İlk olarak, homojen ve izotrop Evren’ in denklemlerini veren ve bu denklemlerin olabilecek bütün çözümlerinin tartışmasını yapan matematikçi Friedmann’dır. 1922’de, bir yandan Einstein’m boş olmayan, küresel kapah Evreninin duraklı olabilen tek Evren olduğunu, öte yandan da, statik bir Evren varsayımından vazgeçilirse, evrenbilim sorununun, pek çok çözümü olacağını göstermiştir. Friedmann, zamana göre değişebilen bir ölçüm getirmiş ve bu durumda genel bağıllık kuramına uygun, ya değişken yançaplı ve kapah ya da cisimler arasındaki uzaklığın sürekli olarak arttığı açık ve sınırsız modeller var olduğunu göstermiştir. Dola- yısıyle, Einstein denklemlerinin evrensel itme öğesine gerek kalmaksızın çözümleri bulunabilmektedir. Bu çözümler duraklı değildir. Friedmann’ m bu çalışmalarının, tayf çizgilerinin kırmızıya doğru kaymasının bulunmasından önceye Tasladığım belirtmek önemlidir. Friedmann şu varsayımlardan yola çıkmıştır: 1) Kendisini çevreleyen maddeye göre hareketsiz olan bir gözlemci için, yer ve zaman ne olursa olsun, uzay izot- roptur; 2) madde yoğunluğu zaman boyunca zorunlu olarak sabit değil gelir. Dolayısıyla Friedmann denklemleri üç tür büyük “Evren” görüşüyle sonuçlanır: Kapalı küreseldir; bu olgu, evrenbilimsel modellerle bağımsız olmayacakları anlamına (eğriliği pozitif); açık hiperbolik bağdaştırılan ölçümlerin zamandan (eğriliği negatif); Eukleides evreni.
Son Yorumlar