Belli bir kimyasal tepkimeyi hızlandırma yeteneği olan karmaşık protein molekülü.
Biyokatalizör gibi etki gösteren enzimler, birçok biyokimyasal tepkimenin (bireşimler, yükseltgenmeler, indirgenmeler, enerji aktarımları, vb.), tepkinlerin (reaktifler) yaşamla uyuşabilen düşük derişim ve sıcaklıkta olmalarına karşın, yeterli tepkime hızlarında gerçekleşmesini sağlarlar. Gerçekten, az tepkiyen maddelerin katıldığı bütün tepkimelerin (biyolojideki organik tepkimelerin çoğunda olduğu gibi) gerçekleşmesi için, önemli derişimler, özellikle de yüksek sıcaklıklar gerektiği bilinir. Etkenlerinden ancak XVIII. yy’da kuşkuya düşülmüş olmasına (Spallanzani, Reaumur) karşın, enzim olayları Eskiçağ’dan bu yana mayalanma adı altında bilinir ve kullanılır; ama önce ferment sonra diyastaz adı verilen ilk enzimler ancak XIX. yy’da yalıtılmıştır.
Enzimlerin Genel Özellikleri
Enzimlerin protein yapısında olup olmadığı uzun süre tartışılmış, daha sonra, hücre proteinleri enzimsel ve plastik olarak ikiye ayrılmıştır. Gerçekte bütün enzimler proteindir ve bütün hücre proteinlerinin enzim etkinliği göstermesi gerekir. Sözgelimi, kasın başlıca proteini miyozin etken bir enzim olan adenozin trifosfatazdır (A.T.P.);
Fosfogliseraldehit dehidrojenaz, bira mayasındaki proteinlerin % 10’unu oluşturur.
Enzim molekülü çoğunlukla protein yapısındaki (ya da apoenzim) bölümünün yanı sıra, koenzim adı verilen değişik yapıda (nükleotit, porfirin, vb.), küçük bir molekül içerir ve tümüne birden holoenzim adı verilir. Proteine az ya da çok sıkı biçimde bağlanmış olan koenzim, enzim etkinleşmesi için her zaman gereklidir. Her enzim, belli bir koenzimle etki gösterir; ama belirli b.ir koenzim noktası olmaksızın etki gösterdiği sanılan birçok enzim de vardır. Protein bölümü, enzimlerin kendilerine özgü nitelikleri verir: Tepkime özgünlüğü; pH’ya ya da sıcaklığa duyarlılık; bozunma; vb.
ENZİMLERİN ETKİNLİĞİ. Enzimler etkinliklerinin çok yüksek olmasıyla nitelenirler: Küçük miktarda enzimler, çok büyük miktarda maddeleri etkilerler; böylece, sözgelimi bir katalaz molekülü, bir saniyede 100 000 oksijenli su molekülünü parçalayabilir. Her enzim belli bir maddeyi etkiler. Bazı enzimler için bu özellik çok sınırlıdır: bazıları içinse, bir bileşik grubunu ya da bir işlevi kapsayabilir: Glükoz-6-fosfataz yalnızca glükoz-6-fosfatı hidrolizlerken, başka bir fosfataz olan alkali fosfomonoesteraz, ortofosftjrik asidin birçok esterini hidrolizler. Enzimlerin etkinliği karmaşık protein yapılarıyla bağlantılıdır: Her molekülün, etkin bir noktası vardır; bu noktanın değişmesiyle enzim etkinliği de ortadan kalkar. Sıcaklık ile çeşitli fiziksel ve kimyasal etkenler, proteinlerin yapısını değiştirerek etkilerini yitirmelerine yol açarlar. Sözgelimi asitler, bazlar, deterjanlar, İyonlaştırıcı ışınlar, titreşimler enzimleri etkisiz kılabilirler. 80°C’ın üstünde ısıtma da, genellikle bütün enzim etkinliğinin ortadan kalkması için yeterlidir. Enzimin “etkin noktası”, etki altında kalan maddeyi tespit edip, dönüşümünü uyararak enzim tepkimesine katılır. Birçok biyokimyacı, bu arada Brown ve Henri, sonra da Michaelis, enzim-etkilenen madde bağlantısını ortaya koymuşlardır: enzim + etkilenen madde enzim-etkilenen madde ü enzim + ürün. Koenzim, bu enzim-etkilenen madde bağlantısına doğrudan katılır (Çiz. 1). Enzim tepkimeleri tersinirdir: Maltozun iki glükoz molekülüne hidroliz olması gibi, maltaz da glükozdan başlayarak maltozun bireşimini katalizler. Sıcaklık ve ortamın asit-baz tepkimesi (pH), enzim tepkimelerini etkilerler; her enzim, belli bir sıcaklıkta ve pH’da, en üst etkiye ulaşır.
Bazı maddeler, bir enzimin belli bir madde üstündeki etkisini engelleyebilir; bu engelleyici maddeler ya etkilenen maddeyle koenzimin yerini alarak, ya da etkin noktanın kimyasal işlevini değiştirerek, enzimin etkin noktasını bloke edecek biçimde etki gösterirler.
ENZİM TEPKİMELERİ. Bu tepkimeler 2 kümede sınıflandırılabilirler. 1. Bağları parçalayan tepkimelerin görevi, organizma tarafından sindirilemeyen büyük organik molekülleri, temel oluşturucu moleküllerine ayırmaktır; sözgelimi, proteinler önce peptitlere, sonra aminoasitlere ayrılırlar; bu olaylar genellikle hücre dışında gerçekleşir. 2. Hücre içinde oluşan bireşim tepkimeleri, temel moleküllerden, hücrenin gereksinim duyduğu moleküllerin (oluşturucu proteinler, enzimler, vb.) üretilmesini sağlarlar. Bu iki tip tepkime özel enzimler tarafından katalizlenirler. Enzim ile etki göstereceği moleküller arasında bir geçiş kompleksi oluşur. Enzimlerin çarpıcı özelliklerinden biri, her biçimin kendi elektron verici ya da alıcı işlevine özellikle uyabilmesini sağlayan, molekül yörüngelerinde bir yer değişikliğine yol açmalarıdır; bu, A.T.P. (adenozin trifosfat) üremesini sağlayan yükseltgeyici fosforilleşme olayları sırasındaki yükseltgenme-indirgenmelerde açıkça ortaya konmuştur. Bütün bu tepkimeler bir elektron alışverişi biçiminde özetlenebileceği için, doğrudan doğruya kuvanta kimyası yöntemleriyle incelenebilirler (Çiz. 2). Böylece, biyokimyasal maddelerin elektron verici ve alıcı güçleri ile en üst dolu yörüngeleri ve en alt boş yörüngelerinin enerjileri arasındaki ilişki yükseltgenme-indirgenme enzimlerine uygulandığı zaman, çok anlamlı sonuçlara götürür.
Enzim Bireşimlerinin Düzenlenmesi
Bir hücre binlerce enzim üretme ve kullanma yeteneğinde olsa bile, bunlar sürekli biçimde bireşemezler; böyle bir bireşim yalnızca, ortamda bulunan maddeler ve yapılması gereken işle bağlantılı olarak, karmaşık ve titiz bir denetim düzeniyle uyum halinde gerçekleşebilmektedir. Bir hücre, seçici bir geçirgenliği olan bir çeperle çevrilidir; gerçekten hücre zarının en, çarpıcı özelliklerinden biri, ortamda ya da sitoplazma içinde bulunan bütün maddelere geçirgen olmamasıdır. Bu olay, bir molekülün zarın arasından geçmesinin permeazlar denilen özel enzimlerle bağlantılı olduğunun bulunmasıyla açıklanmıştır. Günümüzde, her biri özgün olarak belli bir molekülün girişini sağlayan bir dizi permeaz bilinmektedir. Demek ki, bir molekülün hücre zarından geçmesi, iki koşula bağlı bir enzim bireşiminin denetimi altındadır: Ortamda molekülün varlığı; hücrenin adı geçen maddeye metabolizma bakımından gereksinimi. Geçirgenliğin mekanizması henüz tam olarak aydınlatılamamış olmakla birlikte, günümüzde bir molekülün ortamdaki varlığının, yarıgeçirgenliğin fiziksel ve kimyasal yasalarına uygun olarak, çok yavaş yayılmasını sağladığı düşünülmektedir. Daha sonra da, söz konusu birkaç molekül, çizim 3’te özetlenen olayları başlatabilecek gücü kazanırlar.
Son Yorumlar