Bizden farklı inançları, düşünceleri, kültürleri olan insanlarla bir arada yaşamak için neler yapmalıyız? Farklı düşüncelerin, milletlerin, dillerin ve dinlerin bir arada yaşamasına birlikte yaşama sanatı denilebilir.
Birlikte Yaşama Sanatı
Birlikte yaşama sanatının tarihteki en güzel örneğini Osmanlı oluşturur. Osmanlı devlet adamlarının ülkelerindeki insanlara din, dil ve ırk ayrımı yapmadan hoşgörüyle yaklaşmışlardır.
Osmanlı sınırları içinde devleti kuran Türkler dışında başka unsurlarda yaşıyordu. Bunların başlıcaları; Rumlar, Bulgarlar, Sırplar, Pomaklar, Hırvatlar, Karadağlılar, Boşnaklar, Arnavutlar, Ermeniler, Gürcüler, Macarlar, Lehler, Süryaniler, Kildaniler, Araplar, Yahudiler, Romenler, Gagavuzlar, Kıptiler ve Habeşlerdi. Osmanlılar hoşgörülü yönetimleriyle fethettikleri topraklarda yaşayan farklı dinlere mensup bu insanları bir arada tutmayı başardılar. Onlara İslam dinine girmeleri yönünde baskı uygulamak bir yana, bu insanların din, vicdan ve ibadet hürriyetlerini koruma altına aldılar. Üstelik birinin diğerine baskı yapmasına da izin vermediler. Böylece egemenliklerini yüzyıllar boyu devam ettirdiler.
Osmanlı Devleti’nde Müslüman olmayanlar bağlı bulundukları din ve mezheplere göre üç gruba ayrılırdı. Bunlar Ortodokslar, Museviler ve Gregoryenlik mezhebine mensup olan Ermeniler idi. Osmanlı Devleti’nde bu dini grupların her birine “millet” denirdi. Millet mensupları kendi dini liderlerinin otoritesine bağlı olup devlet ile ilişkilerini bu liderler aracılığıyla yürütürlerdi.
Milletler, padişahın onaylaması koşuluyla dini liderlerini kendileri seçerlerdi. Her millet, üyelerine eğitim, din, adalet ve sosyal güvenlik hizmetlerini vermesi amacıyla kendi kurumlarını meydana getirirdi. Millet mensuplarının evlenme, boşanma, miras, vasiyet gibi medeni hakları tamamen kendi hukuk sistemlerine göre düzenlenirdi. Birbirleriyle olan davalarına da yine kendi mahkemeleri bakardı. Bu mahkemelerin verdiği kararlar ise onlar adına Osmanlı Devleti tarafından uygulanırdı.
Son Yorumlar