Fransız yazarı Maupassant, (Miromesnil Şatosu, Tourvillesur – Arques, 1850 – Paris, 1893).
Gençliğininbüyük bir bölümünü Diep- pe yakınlarındaki Miromesnil Şatosu’nda ailesiyle birlikte geçiren Guy de Maupassant, öğrenimini önce Yvetot papaz okulunda, daha sonra da Rouen Lisesi’nde yaptı. Bütün çevresi gibi, 1870 Fransa-Prusya savaşının etkisinde kalan Maupassant on yıl süreyle bakanlıkta görev aldı. Bu arada, edebiyata yönelerek annesinin arkadaşı olan Flaubert’den yakın ilgi gördü. Flaubert onun Zola, Huysmans, Daudet gibi yazarlarla tanışmasını da sağladı. 1880’de Les Soirees de Medan (Medan Akşamlan) adlı ortak derlemede (Huysmans, Alexis, Hermique, Ceard, Maupassant) yayımlanan öykülerden Kartopu (Boule de Suif) Maupassant’ın kısa sürede tanınmasını sağladı. Bundan sonra Paris’in seçkin çevre insanlarıyla bağlantı kuran yazar sık sık yolculuklara çıktı ama, çok sayıda yapıtlar vermekten de geri kalmadı. Gerçekten de, on yıl içinde altı roman (Bir Hayat [Une Vie, 1883]; Güzel Dost [Bel-Ami, 1885]; Mont-Oriol [Oriol Tepesi, 1887]; Pierre ve jean [Pierre et Jean, 1888]; Ölüm Kadar Acı [Fort comme la mort, 1889]; Kalbimiz [Nötre Coeur, 1890]), on beş öykü derlemesi, üç ciltlik gezi anlatıları (Güneş Altında [Au Soleil, 1884]; Sur l’eau [Denizde, 1888]; La Vie errante [Gezginci Yaşam, 1890]). makaleler ve iki tiyatro oyunu (Musotte, 1891; La Paix du menage [Evin Huzuru, 1893]) yayımladı.
Frengiye yakalandıktan sonra intihar girişiminde bulundu ve 1892’de yatırıldığı sağlık yurdunda bilincini yitirmiş, tümüyle felç olmuş bir durumda öldü.
Bir Öykü Ustası
Acıya gülümseme katan Flaubert’in ya da toplumsal bir bunalımda umutlara yer veren Zola’nın tersine, Maupassant’da yalnızca acı dolu bir dünya ve boğucu bir hava gözlenir. Yapıtlarında maddi ve manevi yoksulluğun insanlar üstündeki etkilerini kaygısız bir biçimde dile getirmeyi amaçlar. Günlük yaşantıya alaycı ağırlığını koyan önemsiz şeylerin öyküsünü duyarsız bir öfkeyle kaleme alır. Maupassant geniş ruhsal çözümlemelere giriştiği romana karşılık öyküyü yeğler. Dünyanın içine düştüğü sefaleti, sefalet edebiyatı yapmadan işler. Acıyı anlatma ustalığı bazen öylesine bir arılığa ulaşır ki, düşselliği yakalamak için betimlemeli yalın gerçekçilikten kaçar; nitekim Le Horla (1887) nesnelerin saflığında gizlenmiş bir sıkıntı ve korku ortamım çağrıştırır. Maupassant’m günümüzde de ügiyle okunmasını sağlayan belki de öykülerine değişik bir sevimliliğin, güzelliğin sızmasına yol açan bu “korku verici katı anlatım”dır.
Maupassant 1878’den başlayarak önce gazete ve dergilerde yayımlanan 300 kadar öyküsünü 1881-1890 yılları arasmda gene öykülerinden birinin adım taşıyan derlemelerde bir araya getirdi: Tellier Evi (La Maison Tellier, 1881); Mademoiselle Fifi (Matmazel Fifi, 1882); Le Rosier de madame Husson (Madam Husson’un Gül Ağacı, 1888); vb.
Yapıtlarından çoğu sinemaya ve televizyona uyarlanmış (bu buruk izlenimcinin’anlayışına en çok uyan filmler jean Renoir’mkilerdir) olan Maupassant, öykü sanatını öylesine bir yetkinliğe ulaştırmıştır ki, doğalcılığı ve kötümserliği bir şok yaratma gücüyle okurun karşısına çıkar (bu özelliğe romanlarında daha ender olarak Taslanır). Düşlerin yokluğuna ve uzlaşmalı bir nihilizme dayanan estetik anlayışı, bozulan bir dünyaya nesnel olarak soğuk bir bakış yöneltmek biçiminde belirir. Maupassant, öyküleriyle, çeşitli ülkelerdeki yazarları, özellikle de Rus öykü yazarlarını etkilemiştir.
Son Yorumlar