Artan/durdurulamayan beyin göçü ülkelerin gelişmesini tehdit eder/baltalar ve geleceklerinin ipotek altına girmesine neden olur. Beyin göçünü engellemek için öncelikle sorun önemsenmeli ve zihniyet değiş-tirilmelidir. İnsanların refah seviyesi artırılmalı ve yaşam standartları yükseltilmelidir. Yerli ve yabancı yatırımların önü açılarak istihdam artırılmalıdır. Girişimcilik, üretim, yatırım ve ithalat desteklenmelidir. Gelişmekte olan ülkeler zenginleşmedikçe beyin göçü durdurulamaz/bitmez. Önemli olan beyin göçünü en aza indirmektir. Ülkeler arasındaki gelir dağılım eşitsizliği bilgi üretme ve kullanma farklılıklarından doğar.
Eğitim Sisteminde Reform Yapalım: Farklı dünya görüşlerinden korkmayan, ezbercilik ve itaat olgusunu aşan bir eğitim sistemine ihtiyaç var. Eğitime ayrılan pay devlet ve özel sektörce artırılmalıdır. Eğitim sistemi ulusal/uluslararası akreditasyonla kaliteli hale getirilmelidir. Üniversiteler/öğretim elemanları tek tip olmayıp eğitim ve araştırma Üniversiteleri/hocaları olarak sınıflandırılmalıdır. Yurt dışında öğretim görenler araştırmaya yönlendirilirken yurt içinde eğitim görenler eğitime yönlendirilmelidir. Ayrıca mesleki teknik öğretime önem verilmelidir. Kısa, orta ve uzun vadeli Milli Eğitim, bilim, teknoloji politikaları ve öncelikleri belirlenmelidir. Üniversite mezunlarına nitelikli istihdam olanakları yaratacak istihdam politikaları kurulmalıdır. Yüksek öğretimde erişim yetersizliği, nitelikli okullaşma oranı düşüklüğü, öğretim üyesi ve araştırmacı bilim adamı sayıları yetersizliği ve öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı fazlalığı sorunları çözülmelidir.
Gençliği Söz Sahibi Yapalım: Ekonomi canlandırılarak, gençlere iş ve fırsat olanakları yaratılmalıdır. Gençler önemsenmeli, desteklenmeli ve onlara iyi bir gelecek sağlanmalıdır. Gençlerin ekonomik ve gelecek kaygıları giderilmelidir. Ülkemizde özlenen değişim ve dönüşümü ancak genç nitelikli beyinlerle yakalayabiliriz. Nitelikli genç beyinlerin katma değeri önyargısız ve özgünlüklerinden kaynaklanır. Gençlere nitelikli eğitim, üretim olanaklarıyla birlikte bunu paylaşabilecekleri iletişim ortamını da sunmamız gerekir. Nitelikli gençleri toplumun farklı bir kesiti değil doğal bir parçası olarak görürsek, toplumda daha fazla söz sahibi yaparsak beyin göçmeni olmalarını önleriz. Bugünkü genç nesil uluslar arası küresel düşünen, objektif ve akılcı nesildir. En önemli sermayemiz iyi eğitimli girişimci genç neslimiz/insanımız olduğunu unutmamalıyız. “Sermayenin ve beynin vatanı yoktur, dikkat etmezsek kaçırırız” Bu vatan bizim hepimizindir, istemeyen gitsin diyebilen kişilerde aç karınlarıyla bu vatanda yaşayamazlar ancak sürünürler. Küresel dünyada ayakta kalabilmenin tek yolu iyi eğitilmiş gençlere, profesyonellere ve bilime değer verilerek başarılabilir. Entelektüel insan kaynak-larının sınır ötesi hareketliliğini sağlanmalı, kadınlar ve gençler bilimsel kariyer yapmaya özendirilmelidir.
Beyin Göçünü Beyin Gücüne Çevirelim: Tersine beyin göçüyle, beyin göçü beyin gücüne çevrilmelidir. Bunun için yurt dışındaki nitelikli beyin gurbetçilerine ayrıcalıklar sağlanarak ülkemize çekilmelidir. Üretim, yatırım ve ihracat artırılarak ülkede nitelikli işler yaratılmalıdır. Yurt dışındaki nitelikli beyinlerle iletişim kurularak, envanteri çıkarılmalı, onların deneyimlerinden faydalanma yolları belirlenmelidir. Nitelikli beyinlerin dönmeleri, konferans/Seminer vermeleri, öğrenci yetiştirmeleri, ortak proje yapmaları, ülke için lobi yapmaları sağlanmalıdır. Nitelikle beyinler ülkeye döndüğünde ilgili kurumlar (YÖK, MEB, Tübitak vs) bunlara yardımcı olmalı, atamaları en kısa sürede yapılmalı ve önemsenmelidirler. Bu kişilerin ve ailelerinin sorunları çözümünde yardımcı olunmalı ve adaptasyonları sağlanmalıdır. Çalışacakları kurumlarda dışlanmamalı, bezdirilip sindirilmemeli ve ülkeyi terk etmeye zorlanmamalıdırlar. Devlet tersine beyin göçü programıyla, dünyanın dört bir yanındaki Türk yetenekleri, özel sektör ve kamu kurumlarıyla bir araya getirip, aralarında irtibat kurmalarını ve ağ üzerinden ortak işler yapmalarını sağlama yönünde köprü olmalıdır. Ülkemizde beyin göçünü tersine çevirecek akımların acilen güçlendirilmelidir.
Bilim, Teknoloji, Ar-Ge ve İnovasyona Önem Verelim: Refah ve kalkınma nitelikli beyinlerle sağlanır. Bilim, teknoloji, Ar-Ge, Üniversite-Sanayi-Devlet (ÜSD) işbirliği, buluş, inovasyon, yaratıcılık, patent ve bilimsel yayına önem vermemiz gerekir. Kalıcı eğitim, bilim, teknoloji ve Ar-Ge politikalarının oluşturulması gerekir. İnsanlık tarım toplumundan sanayi toplumuna oradan da bilgi toplumuna geçmektedir. Küreselleşen dünyada rekabet dün kalite ve ucuzluğa bağlı iken bugün bilgi ve yenilikçi yaratıcılık (inovasyona) bağlıdır. Rekabet üstünlüğü kazanmak için eğitime önem verilmelidir. Günümüzde ekonominin en önemli silahı çağdaş ve bilimsel tabanlı nitelikli bilgidir. Bilgi toplumunda bilgiden değer veya fayda üretilmezse bilginin değeri olmaz. Teknoparklar/kentler ve Araştırma Merkezleri kurumsallaştırılıp etkin çalışmalıdırlar. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri için gerekli mali teşvikler sağlanmalı ve hukuki ve bürokratik ortam yaratılmalıdır. Üniversiteler ve öğretim üyeliği cazip hale getirilmelidir. En önemli yatırım eğitilmiş insana yapılan yatırımdır. Refah seviyemizi ancak teknoloji üreterek artırabiliriz. Bunu da bilime, teknolojiye, Ar-Ge’ye ve yetişmiş beyin gücüne gereken önem verilerek başarabiliriz.
Nitelikli Sanayi ve Nitelikli İstihdam Yaratalım: Sanayileşme çağdaşlaşma için şarttır. Sanayimizin en önemli sorunları yatırım yetersizliği, yeniden yapılanma gereği, teknoloji dağınıklığı, Ar-Ge bilinç yetersizliği, kurumsallaşamama, bilinçsiz borçlanma, yeniliklere ve sektörel işbirliğine kapalılık vs. dir. Sanayide Ar-Ge yapmadan, süreçlere bilgi katmadan verimlilik ve kalite artmaz. Rekabet bilim ve teknolojiden geçer. Teknoloji üreten, teknoloji/bilgi yoğun üretim yapan sanayiler ayakta kalır. Katma değeri yüksek ve kilogram maliyeti 10-1000 $ olan ürünler üreten firmalar başarılı olacaktır. Üretim sürecinde emek, sermaye ve becerinin yerini bugün nitelik, girişimcilik ve yaratıcılık almıştır. Uluslararası pazarlarda ayakta kalmak için hızla değişen bilim ve teknolojiyi rakiplerinden önce üretime yansıtmak ve uygun ürünleri uygun kalite, hız ve maliyetle öncelikle piyasaya sürmek gerekir. Montaj ve üretim yapmaktan yaratıcı tasarım yapmaya geçmeliyiz. Bunların hepsi Ar-Ge ve nitelikli istihdam ile başarılır.
Üniversite-Sanayi-Devlet (ÜSD) İşbirliğini Geliştirelim: Sanayimiz Üniversite ile teknoloji üretmede ve Ar-Ge’de işbirliği yapmalıdır. İhracata dayalı, yüksek katma değerli ve bilgi yoğun ürünler nitelikli insanlarca ve ÜSD işbirliği ile üretilir. Devlet gerekli yasal düzenlemeleri ve fiziksel ortamla alt yapıyı hazırlamalı, Üniversite eğitim ve araştırma programlarını güncel ve uygulamaya yönelik yenilemeli ve en iyi olduğu konularda uzmanlaşmalıdır. Sanayi ise sorunlarını Üniversiteye aktarıp Ar-Ge’ye daha fazla kaynak ayırmalıdır.
Alt Yapıyı Güçlendirilmelidir: Alt yapı erişim, işletme ve kurmada sektörel işbirliği sağlanmalıdır. İnternet kullanımını ucuzlatılmalı ve kolaylaştırılmalıdır. E-devlete geçilmeli, Kütüphaneler zenginleştirilmeli. Üniversiteler birbirine elektronik ortamda bağlanmalı, ÜSD’de DPT, TÜİK, TSE, KOSGEB, TTGV ve TÜBİTAK aracı, koordinatör, destekleyici ve denetleyici yapılmalı, Türkçe/İngilizce kitap/dergi yazımı teşvik edilmeli, yabancı dil öğretimini ciddi yapılmalı, proje dağıtımı gerçekçi olmalıdır. Toplumun bilimi algılaması sağlanmalıdır.
Uluslararası Fonlar: AB komisyonunun desteklediği “Araştırmacıların Dolaşımı” fonunu sunduğu cazip olana-klar, teknolojik açıdan gelişmiş ülkelerdeki Türk araştırmacıların Türkiye’de bilim üretmeleri için kapılarını aralamaktadır. Dünyanın saygın üniversitelerinde akademik çalışmalarını sürdüren Türk bilim adamlarından yaklaşık 40’ı AB Çerçeve programlarının sunduğu cazip olanaklarda yurda dönmüştür. AB 7. Çerçeve Programındaki araştırmacıların dolaşımı ve kişiyi destekleme özel programı beyin göçünü önlemede önemli fonlardır. AB komisyonu 2007-2013 yılları arasında araştırmacıların dolaşımına 4.7 milyar Euro fon sağlayacaktır.
Eğitilmiş insan sermayesinin fakir ülkelerden akışı/kaçışı batı dünyasının bilim ve ekonomisini artırırken, göç veren ülkelerin gelişmelerini yavaşlatmakta/engellemektedir. Bu da beyin göçünün az gelişmişlikle özdeşleşmesi anlamına gelmektedir. Beyin göçünü engellemek/kontrol etmek sadece gelişmekte olan ülkenin elinde değildir. Gelişmiş ülkelerdeki iş ve fırsat olanakları olduğu ve daha iyi bir gelecek sunul-duğu sürece beyin göçü kaçınılmaz olarak devam edecektir. Yapılacak en iyi iş bunu minimuma indir-mektir. Beyin göçünü tersine ve/veya beyin gücüne çevirmede yarar vardır. Eğer beyin göçü vermeseydik, Türkiye’de son 25 yılda refah seviyemiz 1.7 kat değil Dünya ortalaması olan en az 4 kat artardı. 70 milyon nüfuslu bir ülke olarak 35 bin çalışanlı Ford firmasından daha fazla katma değer yaratabilirdik. Dünyanın 17. ve Avrupa’nın 6. büyük ekonomisi olsak da satın alma gücü paritesine göre AB’nin sonuncusu (en fakiri) olmamızın altında nitelikli beyinlerimize sahip olmamak vardır.
İyi eğitilmiş beyinlerimizden yararlanmak ve beyin göçü sorunu aşabilmek için, bu yönde gerekli ortamları ve mekanizmaları oluşturmak için Devlet Sektörüne (vizyonlu yöneticilerle), Özel Sektöre, Kamuoyu ve Sivil Toplum/İnisiyatif Örgütlerine büyük görevler düşmektedir. Bu beyinlerimize sahip çıkmadığımız takdirde bu beyinlerimiz tamamen ülkemizin kaybı olacaktır. Geçici bir zaman için “Beyin Gücü” olarak kabul edilseler bile zaman içerisinde tamamen bir “Kalıcı Beyin Göçü/Kaybı”na neden olacaklardır
Biraz da kısa yaz yaa…
Türk mucirler ağzıyla kuş tutsa hiç bir değeri olmuyor.
aynı proje veya basit projeler yurt dışında yapıldığında yere göğe sigdiramiyorlar.
Sen bu kafayla beyin gücü gücünü durduramazsin.
Bu bana çok yardımcı oldu sağol google amcacımm bide okullar tatil olsa nede güzel olcak hadi by by… =)
Çok yardımcı oldu projem için çok sağol.