Alevilikte Semalar Nasıl ve Niçin Yapılır? Şimdilerde, Alevi köylerinde çok seyrek olarak ve ayrıntılara tam olarak uyulmadan yapılan Cem Ayin’lerinin, bundan 50 yıl önceki sistemini, kendisi de bir Bektaşi Dedesi olan folklorcu Vahit Lütfi Salcı’nın 1941’de basılmış “Gizli Türk Dini Oyunları” eserinden naklediyoruz: “Bizim tarif etmek istediğimiz oyunlar baştan beri anlattığımız gibi Türk Alevi kabilelerinin içinde merasim, usul ve erkanına göre dini ve fakat gayet gizli olarak oynanır. Onların her bir hareketleri “Sır” olduğu için semalarda böylece “Sır Gizli” kalmıştır.
Sema oyunları “Cem bezmi” ve muhabbetlerin tertibine göre yapılır. Küçük toplantılarda, muhabbetin sonunda, büyük muhabbetlerde de zaman zaman fasıla ile oyunlara kalkılır. Bu büyük toplantıların sonunda de bütün muhabbette olan kimselerin yüzlerce kişi olsa da hepsi birden sema’a kalkmak suretiyle yapılır.
Sema’a başlamak zamanını, muhabbetin, yani o cemin en dini ulusu demek olan mürşit emreder. Sema’ oyunlarının ağır, orta ve çabuk hareketlileri vardır. Evvelâ ağır hareketli sema nefesleri sazlarla beraber söylenir. Bunlar ne kadar ağır hareketli olsalar yine “oturak” nefeslerinden daha oynaktır.
Semalar iki, dört, altı, sekiz ve daha ziyade kişilik olarak da oynanır. Oyun devam ederken yorulanları değiştirmek için, erkek olan, Cem’de bulunan başka bir erkeğin dizini öper (niyaz eder). Kadın olan da diğer bir kadının dizini öper. Bu hareketin dizi öpülmüş olan kimseyi kendi yerine Sema’a davet etmek olduğu kabileler töresince de saygı ile kaydolunmuştur. Cem’de kadınlar da bulunduğundan onlar da Sema kalkar ve oynarlar. Bu suretle dizi öpülen erkek veya kadın; zaruri bir mazereti olmazsa; bu dsvete icabet etmek mecburiyetindedir. Esas itibarile bu davet memnuniyeti mucip ve yüksek bir saygı işareti telakkisine mazhar olmuştur.
Sema’larda el ele verilmez. Kişiler karşı karşıya oynanır. Eller, bütünüyle ileriye doğru uzanır ve tekrar geri çekilerek göğüse kavuşmak suretile hareket eder. Ayaklar, besteye uygun hareket ederek, biribirleri üzerinene ayak parmakları konmak suretiyle yürünür ve dolaşılır. Ağır ve orta usullü semalarda mutlak surette her ölçüye göre ayak ve vücut hareketleri yapılmaz. El, kol ve ayak hareketleri ile serbest hareketle icra edilir. Fakat, bu serbest tarzda da yine besteye uygunluklar vardır.
Bazan her darp yerine her ölçü veya bir buçuk ölçüye göre ayak ve vücut hareketleri tanzim olunur. Bu suretle besteye ve güfteye uygun hareketler icra edilir. Sema edenler, “Cem bezmi”nin ortasında açılan boşlukta, fakat olduğu yerde durarak değil, dolaşarak mevzu kaidesine göre oynanır. O tarzda yürünür ki, sema edenler “mum”ların yanmakta olduğu mahalle gelince, orası “Çerag tahtı” denilen “Mukaddes” bir yer olduğundan, o mevkiden, oynayanlar arkalan dönülmek suretiyle geçemezler. Yüzleri “Çerağmum”lara müteveccih oİarak ve berayi hürmet eller göğüste olmak ve hafifçe boyun eğmek suretiyle geçerler ve diğer mahallerde yine serbest döner ve oynarlar.
Sema’nefesi okunurken nefesin biteceği kıt’a da, o nefesi yapan zatın ismini ki buna “Şah beyit” derler okunurken oyun oynayanlar olduğu yerde hareketsiz kalıp nefesi yapan şairin hürmetine biraz durulur ve o zatın ismi geçen mısra’dan diğer mısra’a gelinceye kadar bu vaziyette durularak öteki mısra’a geçildikten sonra yine oyuna eski vaziyet ve “Ritim” ile devam ederler.
Beytinin ilk şairi (Şah Hatayi) nefesin ismini havi mısra okunurken bütün mısra iki defa söylenip ikinci mısra’a geçilinceye kadar oyun hareketi durur ve ikinci mısra’a başlarken, “Hizmetini” derken oyuna tekrar devam edilir ve böylece şairliğin hürmeti yükseltilir.
İki, dört ve sekiz kişilik semalarda bu tarzda yapılır ve erkek ve kadınlarla oynanılır. Esasen muhabbetlere de karı, koca gidilmesi köy aleviliğinde şarttır. Dul kadın kadın ve dul erkeklerin de (çağırılırlarsa) gitmeleri caizdir. Çünkü onlar, evvelce karı koca olarak cemlere gitmiş olduklarından bunların mahiyet ve hüviyetleri layıkı ile anlaşılmış ve binaenaleyh yalnız gelmelerinde bir mahzur görülmemiştir. “Muhabbet”e davet etmek de ilk baştan bu kaidelere riayet etmekle olur. Davetsiz hiç kimse bir muhabbete gidemez. Bu cihetler daima göz önünde tutulur ve ehemmiyetli bir hassasiyetle takip ve tatbik olunur. Bu itibarla “Cem bezmi” İçtimai güzel bir muaşeret adabını cami, parlak bir sosyete hayat şeklidir. Daha doğrusu Türklerin asırlardan beri alıştıkları ve gördükleri bir nevi “Balo”dur.
On altı kişilik sema’lar da vardır. Bu nevi evvelce oynandığını bildiğimiz ve şimdi de bazı baloların sonunda oynandığını gördüğümüz (Kadril) oyununa benzer. Fakat bunun şekli daha başkadır. Dörder kişi olarak karşı karşıya dört dizi üzerine vaziyet alırlar. Cephelerde karşılıklı dörder erkek dörder kadın vardır. Bu nevi, çabuk Sema usuliyle oynanır.
Çabuk Sema’a dair örnek:
Bu nefesin güftesi şudur:
Niçin inanmazsın ey kanlı Yezit, Bu çarhın sahibi Ali değil mi? Arşda bir hayale uğradı Habip, Hatemi indiren AH değil mi?
Dostlar arasında ne işin senin?
Hey Yezit tükenmez kesretin senin!
Necef deryasına Züifükar attı, Derya bulut olup havaya aktı, Nisan yağmurlan anda halk oldu, Bu aşkın deryası Ali değil mi?
Ta ezel Mehdidir senin bahşişin, Anlardan evveldir senin gelişin, Doksan bin kelâmı hep beyan işin, Okunan Kur’anda Ali değil mi?
(Kul Veli)yim söyle sözün hatasın, Öldür nefs çerisin Hakka Yetesin, Uzatma ey kardeş sözün ötesin,
Bu mülkün sahibi Ali değil mi?
Bu Sema’ oyununda öyle hareket edilir ki, saflarda bulunan şahıslar telaki edip biri birini geçerken cepheden ve yandaki şahısların bir birine çarpmadan taraklama suretiyle geçmeleri pek sanatlı, görmeye değer bir vaziyette olur.
Bu sema’da her darbe, yani yarım ölçüye bir ayak hareketi isabet eder. Bu tarz sema musikisinde de “dem tutmak” adeti vardır. Bütün nefesin tonalitesine uygun olarak, oynayanlar “ya şah, ya şah!” diye oynarlar.
Bundan daha büyük Sema’lar vardır ki; bunun adına “Çoban baba” ve bazı kabilede de “Koyun baba” adı verilmiştir. Bu sema’a bütün cemde bulunan büyük bir kalabalık kütlesi olan halkın hepsi birden iştirak ederler. Bu sema’ eskiden büyük tarihi ulusların mezarları başında “Nevruz” ve “Hıdrellez” bayramlarında yapılırdı. Bütün Alevi kabileleri kendilerine en yakın bulunan büyük “Yatır” lann türbelerine yiyecek, içecek ve yatacaklar ile giderler ve orada günler-ce “Muhabbet” ederlerdi. Bazı yerlerde üç gün, bazı yerlerde yedi gün süren bu kır “Muhabbet” lerinin sonuncu gününde de hepsi birden bir mürşidin idaresinde bu “Çoban” ve yahut “Koyun baba” sema’ına kalkarak bu sema’ı bitirdikten sonra dağılışırlardı. Bu sema’ı da görmek ve seyretmek başlı başına bir tarih yaşamak demektir. Anadolu’da Alaiyede “Elmalı baba’ ve “Abdal Musa Sultan” da, Mısır’da “Gaygusuz Sultan” da, Kırşehir’de “Hacı Bektaş” da, Trakya’da Dimetokada “Seyid Ali Sultan” da, Edirne’de Ece köyünde “Ece Sultan” da, Kırklareli’nde Çöke köyünde Mutaiddin Abdal” da, Pınarhisar da “Bin bir oklu Ahmed baba” da ve böyle sair türbe ve büyük zaviyelerde yüzlerce halk tarafından yapılırdı.
Osmanlı meşrutiyetinin ilan yılı olan 1324 yılında (1908) İstanbul’da toplanan Bektaşi kongresine Mısır’dan iştirak eden Gaygusuz sultan zaviyesi şeyhi Mehmet Lutfi babanın anlattığına göre bu merasim Mısır’da büyük Prens ve prenseslerin de iştirakleri ile çok muazzam olarak yapıldığını ve hatta bir sene Hidiv Abbas Hilmi Paşa’nın da sureti mahsusada orada bulunduğunu işitmiş idik.
Bu büyük ve umumi sema’ların, hususi şahıslar tarafından da yapıldığı nadir değildir. Esasen zengin bir Alevi hanedanı böyle bir büyük muhabbeti her yıl mutlaka bir defa olsun yapar. Bundan başka bazı vakti ve hali yerinde olan kimseler de arzu ettiği bir işinin olması için “Şu işim olursa bir “Koyun baba” kaldıracağım”, der ve bu şekilde“Adak” etmiş olur. Bu takdirde her hangi bir köy Alevisi bu “Koyun baba”yı kaldırmak istediği zaman herkesten önce kendi köy halkı kaç hane olursa olsun o muhabbete, davetname beklemeden davetlidir. Artık davetnameler köy haricinde olan Alevilere icap eden şekil ve miktarda yapılır. Bu büyük “Muhabbet” ve “sema”’ yeri için büyük odalar tahsis edilir. Davetlilerin gelmelerinin çokluğuna göre halkı odalar almayacak olursa mesele kırlara intikal eder. Eğer mevsim de müsait ise artık her şey muntazam gider. Bütün bu hazırlıklar hep “Koyun baba semaY’nın umumiyeti ve muhabbetin ona göre parlaklığının temin olunması içindir…”
Son Yorumlar