Acemi Nedir? Tarihi Anlamı Nedir? Kimlere Denir?
ACEMİ Sıfat (Arapça acemi, yabancıya ait’ten; Türkçe telaffuzda «i» sesi kısa söylenir). Bir işte henüz usta olamamış, o işin gerektirdiği incelik ve mahareti öğrenememiş, tecrübesiz, toy: Biçâre kız da acemi (Şemseddin Sami); Fazıl’ın ruhunu […] acemi bir seyyah endişesi kapladı (Y. K. Karaosmanoğlu); Bir gün bir acemi biniciyi, gemi azıya alan sert bir kısrak Bağdat sokaklarından kaçırıyordu (F. R. Atay). Bir şeyin, bir yerin yabancısı, bir işe alışmamış: Bey acemi, ben onun yanında olmam (Ahmed Rasim); Acemi misafirlere tuvaletin yolunu gösteriyor (R. N. Güntekin); Acemi, boğazını bile çıkaramaz (Orhan Kemal).
Deyimler; Acemi çaylak, beceriksiz, tecrübesiz, toy (istihz.) Acemi çaylak bu kadar uçar, bilgisi, tecrübesi kıt olandan fazla bir şey beklenemez. Acemi nalbant gibi kâh nalına vurur, kâh mıhına, hiç bir işi düzenli, doğru dürüst yapamaz.
Acemi, saraya yeni alınmış olan cariyelere verilen ad. (Acemi, bu dönemde islâm örf ve âdetlerini, okuma ve yazmayı ve saraydaki vazifesini öğrenir, zamanla terfi ederek şagird, usta, gedikli derecelerine yükselirdi.) Acemi ağası, Haremi hümayuna alınan acemi cariyelerin ağası. (Haremi hümayuna alınan zenci kadın ağalar, en aşağı unvan ile hizmete girerler ve acemi ağalığına yükselirlerdi.) Acemiler (içoğlanları da denir) çoğul isim, Edirne, Galata, İbrahim Paşa saraylarına kabiliyet ve istidadı yüksek, vücut yapısı düzgün görülerek, devşirme yoluyla alınan erkek çocuklarına verilen ad. Acemi ocağı, acemi erlerin yetiştirildiği teşkilât. (Bk. acem ocaği) Acemi oğlanı, Kapıkulu ocaklarına, asker yetiştirmek üzere çeşitli usullerle toplanan pençikler devşirmeler ve kuloğlanları. Acemice, zarf, Tecrübesizce, toyca, beceriksizce : Bu işte çok acemice hareket etti.
Acemilik, isim, Toyluk, tecrübesizlik, işte veya meslekte yenilik: Haşim bunu bütün sertlikleri bertaraf eden tatlı bir acemilik sayesinde yapar (A. H. Tanpınar). Beceriksizlik, çekingenlik, ürkeklik, yabancılık: Sevimli acemiliklerden bir ikisini not ediyorum (R. N. Güntekin).
Deyimler; Acemilik çekmek, henüz alışamadığı veya maharet kazanamadığı bir işte yahut meslekte zahmet çekmek, bocalamak: Nuri Efendi, sen de hizmet et de bizim Yusuf a acemilik çektirmeyelim, dedi (Sabahattin Ali). Acemilik etmek, düşüncesizce hareket etmek, gaflet göstermek, acemi olmadığı halde acemice davranmak: acemilik edip fırsatları değerlendiremedi.
Acemi er, (Eski acemi nefer) Mecburi askerlik görevini yapmak için askere alman ve usta erlerle birlikte hareket edebilir savaşabilir hale getirilmek üzere bölüklerde eğitim ve öğretim gören şahıs. Ordu tarafından giydirilip donatılan acemilerin eğitimi üç dört ay sürer. Sonra bunlar, alay komutanı önünde teftiş verirler ve kendilerinden evvelki erlerin arasına dağıtılırlar. Harp mecburiyeti varsa, acemi eğitim süresi altı haftaya kadar indirilir ve böyle hallerde er yetiştirmede farklı bir program uygulanır.
Acemi deniz eri, askerlik hizmetini yapmak üzere silâh altına alınmış olan, fakat meslek kurslarından hiç birini görmemiş bulunan deniz eri.
Hukuk; Ceza hukukunda acemilik, kusurluluğun esas şeklidir; taksirin (sübjektif sorumluluğun bir çeşidi) şekillerinden biridir. Meslek ve sanatta acemilik, belirli bir mesleği icra eden kimsenin, o mesleğin gerektirdiği esasları bilmemesi, yanılması veya bu hususta gereken maharetten mahrum olmasıdır. Türk Ceza kanununun 455. ve 459. maddeleri açık olarak meslek ve sanatta acemilikten bahseder.
Saraylara alınan cariyelerin ilk yetiştirilme devresi. Hazineye, kiler seferli odalarına alınan hasoda içoğlanlarına verilmesi âdet olan hediyelerin adı. , İlk defa silâhtarlığa tayin edilenlere verilen paranın adı. İlk defa çuhadarlığa terfi eden veya tayin edilenlere Enderun hâzinesinden verilen paranın adı. Bostancılar kethüdalığına tayin edilen ağaya verilen paranın adı.
ACEMİLEŞMEK dönüşmüş fiil, (Arapça, acemi; Türkleşmek). Bilgi ve tecrübe sahibi olduğu halde çeşitli tesirlerle beceriksizlik göstermek, bocalamak: Heyecandan acemileştim, istediğim gibi yazamıyorum.
Son Yorumlar