Abad Nedir? ABAD sıfat. (farsça âbâd). Eski Türkçede daha çok etmek, eylemek, olmak yardımcı fiilleriyle kullanılır; âbâd etmek, âbâd eylemek. Mamur, bayındır; Padişahlar dâd ile mülkini âbâd eyledi (Hoca Dehhani). Gönül yıkma cihânı eylemek âbâd lâzımsa (Namık Kemal). Dertli aşk yolunda olmuştur irşad / Memâlik-i aşkı eyledi âbâd (Dertli). Şen, neşeli, mutlu, bahtiyar, müreffeh: Cem bezm-i câmı kurduğu gün şâd olun dedi / Ey dilharâblar için âbâd olun dedi (Yahya Kemal). Haraba kul olduk bezm-i âlemde / Âbâd olsak da bir, olmasak da bir (Dertli). Zulm ile âbâd olanın âhırı berbâd olur (Ziya Paşa).
Dil bilgisi, Âbâd kelimesi, arapça veya farsça bazı isimlerin sonuna eklenerek birleşik sıfatlar yapar; bu terkipler, birinci kelimede belirtilen vasfın veya özelliğin fazlalığını, bolluğunu ifade eden yer isimleri mahiyetindedir: Harab âbâd, viranelik
(mecazi dünya): Şems-âbâd, bol güneş alan yer; Zul metâbâd, çok karanlık, kasvetli yer: O zul met-âbâd’ı tenvire beyhude çalışmakta idi (Nabizade Nâzım).
Tarihi, Âbâd kelimesiyle kurulan bazı birleşik sıfatlar, Lâle devrinde İstanbul’un semt, mesire ve köşklerine isim olarak verilmiştir. Mihrâbâd tepesi: Şeb nedir körfezde mihr-âbâddan görmüş o mâh (Yahya Kemal). Sadâbâd semıi: Gidelim serv-i revânım yürü sa’d-âbâda (Nedim). Şeref âbâd kasrı: O şûh ağlar bugün kasr-ı şeref-âbâda geldikçe (Yahya Kemal).
Son Yorumlar