Garipçiler Kimlerdir? Doğuşları İlkeleri ve Dağılışları, Cumhuriyet dönemi Türk şiirinde, geleneksel biçimlere, kurallara, konulara ve “şairanelik’e karşı çıkan Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat üçlüsünün kurduğu topluluk (Birinci Yeniler adıyla da anılır).
GARİPÇİLERİN DOĞUŞU
Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rifat’ın 1936-1941 yılları arasında çeşitli dergilerde çıkan şiirleri büyük ilgi gördüğü kadar çeşitli çevrelerce de tepkiyle karşılandı. Bu şiirlerde, gündelik yaşam o güne dek alışılmadık bir biçimde gündeme getiriliyor, izlenimler gündelik konuşma diliyle, “şairanelik’e kaçmadan veriliyordu. Şiirlerin ölçüsüz (vezinsiz) ve uyaksız (kafiyesiz) oluşu da bazı edebiyatçıları yadırgatmıştı. Bu üç ozan 1941 yılında kendi şiirlerinden yaptıkları bir seçmeyi Garip adı altında kitaplaştırıp bir topluluk olarak ortaya çıkınca da edebiyat tarihlerine Garipçiler adıyla geçmiş oldular.
GARİPÇİLERİN İLKELERİ
Garip adlı ortak şiir kitabında, Orhan Veli ilgi çekici bir önsöz yayımlayarak, şiir anlayışlarını ve ilkelerini oldukça geniş bir biçimde özetlemeye çalışırken, öncelikle eski şiir anlayışıyla bir hesaplaşmaya girişti. Ga- ripçilere göre, eski (ve o günkü) şiirde egemen olan ölçü ve uyak, “ahenk”i oluşturmada yeterli değildi, ayrıca sözdizimde de birtakım tuhaflıklar yaratıyordu. Söz ve anlam sanatlarıyla (benzetme, istiare, abartma, vb.) elde edilen “hayal zenginliği” örnekleri yüzyıllarca görülen “garip”liklerdendi. Yeni şiir artık “yaşama hakkını mütemadi bir didiş menin sonunda bulan” insanlara, onların zevkine seslenecekti. Halk tarafından sevilen yapıtlar,en kolay anlaşılan yapıtlardı; şiirse bütün özelliği “edası”nda olan bir söz sanatıydı; yani bütünüyle anlamdan oluşuyor, insanın kafasına sesleniyordu. Garipçiler saflıktan ve basitlikten “şiirlik güzel” çıkarılabileceğine inanıyorlardı. Şiirin en büyük hâzinesi de bilinçaltıydı. “Basitlikle iptidailik, ikisi de sanat eserine gerçek güzelliği” getiriyordu ve sanat bir çalışma, “hüner” işiydi. Şiir,dize anlayışından kurtarılıp bütünlüğe kavuşturulmalıydı.
GARİPÇİLERİN GÖRDÜKLERİ DESTEK VE TEPKİLER
Geleneksel Türk şiiriyle bağlarını koparıp, Batılı çağdaş ozanlara, özellikle de gerçeküstücülere ilgi duyan
Garipçileri o dönemin yazar ve eleştirmenlerinden Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu ve Suut Kemal Yetkin, öncü ve yenilikçi sayıp yakından desteklerlerken, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon gibi eski şiir yanlıları sert bir biçimde eleştirdiler. Özellikle “Eskiler Alıyorum” başlıklı şiirde geçen “Bir de rakı şişesinde balık olsam,” dizesi büyük tartışmalara yol açtı. Öte yandan, Attila İlhan, Garipçileri biçimcilikle suçladı. Yıllar sonra ozan Cemal Süreya da Orhan Veliyi konu edinen bir yazısında eleştirenlerin yanında, ama başka bir açıdan, yer alırken şöyle diyordu: “Orhan Veli, büyük kavgasını sürdürürken eski sanata karşı cevaplarını yazılarında değil, hep şiirlerinde vermek istedi, başka türlü söylersek, yeni bir şiir ne olmalıysa onun değil, eski şiir ne değilse onun çevresinde dolanmaya başladı.”
GARİPÇİLERİN DAĞILMASI
Çağdaş Türk şiirinde 1940-1950 yılları arasında egemen olan Garipçiler, Orhan Velinin çıkardığı Yaprak dergisinde toplumsal sorunları gündelik dille ve içten bir yaklaşımla işleyen şiirler yazdılar. Orhan Velinin genç yaşta ölmesiyle de Garip topluluğu dağıldı
Son Yorumlar