Fildişi Nedir? Tarihteki İşleme Sanatı ve Fil Dişi Nasıl İşlenir? Fillerin savunma aracı olarak kullandıkları dişleri oluşturan kemikli madde ve daha genel olarak da, bazı hayvanların dişlerini ya da savunma araçlarını oluşturan sert madde.
Fildişi İşleme Sanatı
İlkel toplulukların sanatından büyük uygarlıkların sanatına kadar fildişi, her yerde “biçimler evreni” diye adlandırılan alanda işlenecek önemli bir gereç olmuştur.
Tarih Öncesi ve İlkel Toplumlarda Fildişi
Bereket düşüncesi, kuşkusuz geniş kalçalı Venüs’lerin yapımında ağır basmıştır; bu Venüs’lerden Lespugue Venüs’ü (Orinyasiyen sonu) bir mamut dişinden yapılmıştır. Daha yakın dönemlerde Alaska Eskimolarının mors dişinden yaptıkları heykelcikler de Polinezya(Markiz adalarında yapılan küpeler, yelpaze sapları) ya da Afrika’dal(varegalar,bapendeler, bakongolar, Benin sanatı) yapılan fildişi eşyalardan hiç de aşağı kalmaz.
Akdeniz Havzası
Mezolitik dönemden fildişi sanatıyla ilgili hiçbir örnek kalmamıştır; geçiş evresiniyse VIII. ve IV. binyıllar arasındaki Eski Mısır ürünleri (bereket muskaları) temsil eder (bir Thinis kralının heykelciği, IV. binyıl). Mezopotamya ya da Fenike kökenli fildişi örnekleri (Ras Şamra’da bulunan küçük çekmece kapakları ve levhalar, İ.Ö.XVI.yy.)çoğunlukla çokrenklidir ve! eşsiz Mısır, yapıtlarının güzelliğiyle çok ender boy ölçüşebilir.
Giritli ve Iyonyalı sanatçılar, Helen süslemeciliğini (mobilya, bezemeler) etkilemişler, daha sonra da Yunanlılar, fildişi ve altın levhalarla kaplı büyük heykellerin yüzlerinde fildişi kullanmışlardır.
Roma’da fildişi sanatı, özellikle paganlara ve hıristiyanlığın ilk yüzyıllarına özgü kültürlerle ilgili, ikonografi açısından değer taşıyan bir belge kaynağı oluşturur: Tanrı heykelcikleri; küçük figürler; konsüllük ve imparatorluk ilukanatlıları (diptik: Barberini fildişi ikikanatlısı, Bizans plakası, V. yy.); kutsal kalıntıların mahfazaları; mobilyalar (Maximianus’un piskopos kürsüsü, Ravenna, VI. yy.).
Gotik Fildişi Yapıtlar
Gotik dönemde özellikle Paris, gerçek bir fildişi sanatı merkezi haline geldi. Bu üslupta yapılmış ilk parçalar 1230-1240 yıllarında ortaya çıktı. Yapılan eşyaların çok çeşitli olması, dinsel alanda kullanılmak için yapılmış olmaları (üçkanatlılar, madonnalar, mayasız ekmek saklanan kutular, vb.) ya da dindışı ve gündelik yaşamda yararlanmak için yapılmış olmaları (taraklar, satranç takımları, çekmeceler, vb.) Parisli fildişi sanatçılarının taştan heykel yapan heykelciler kadar ustalaşmalarına yol açtı. Meryem’in Taç Giymesi (çokrenkli fildişi, XIII. yy.), Haçtan indirilme (XIIl. yy.), Soissons Okulu’nun İkikanatlısı, vb., küçük boyutları içinde, anıtsal başyapıtlarla boy ölçüşebilecek güçtedirler. XIV. yy’ın başlarından kalma bazı fildişi parçalarda (Villeneuveles-Avignon Meryemi) özenticiliğe bir eğilim görülmüş, XIV. yy. sonlarındaysa, Paris fildişi işlemeciliği gerilemiştir.
Rönesans ve Barok Dönemleri
Rönesans dönemi fildişi sanatçıları modellerini hep resim ve heykellerden aldılar. Aynı dönemde İngiltere’de birkaç fildişi işleme atölyesi kuruldu. İtalya’daysa bu sanat son derece gelişti (Giovanni Pisano’nun Meryemana heykelciği). Venedik’te de çok sayıda mihrap arkalığı ve çeşitli kutular yapıldı. Bu arada yalnızca Flandre, birçok ürünün yanı sıra eşsiz tespihler ve birkaç dinsel eşyayla, aynı dönemdeki benzersiz İtalyan fildişi parçalarıyla rekabet edebilecek kadar güçlendi (Graz katedralindeki kutsal kalıntı mahfazası, Avusturya, XV. yy. sonu). XVII. ve XVIII. yy’larda barok ve rokoko üslupları içinde, Alman fildişi işleme sanatı Leonhard Kem, Georg Petel ve İgnaz Elhafen gibi büyük ustalar sayesinde canlılığını korudu. Fransa’da, Paris dışında, Dieppe XVII. yy’dan XIX. yy’a kadar fildişinden eşya yapımının en önemli merkezi naline geldi: Dinsel figürler; dantel gibi ajurlu yelpazeler; haçlar; tespihler; vb. İki Fransız fildişi sanatçısı Jean Cavalier ve David Le Marchand madalya-portreler yapmada çok ustalaştılar; bu tür XVIII. yy. boyunca büyük başarı sağladı. Ama daha sonra, Batı dünyasında aşağı yukarı her yerde, XIX. yy’ın başlarından bu yana, fildişi sanatı geriledi ve bütünüyle ortadan kalktı.
Batı dünyasında, özellikle Ortaçağ Fransız fildişi işlemeciliğinin büyük ölçüde İslâm, daha doğrusu Arap sanatının etkisinde kaldığını belirtmek gerekir. Mısır’da (Fatımîler), İslâm dönemi İspanya’sında yapılmış İslâm sanatına özgü son derece başarılı ve çok sayıda fildişi yapıtlara rastlanır. Öte yandan, fildişi işleme sanatı Çin’de ve Japonya’da da gelişmiştir; bu ürünler arasında doğayı taklit eden ya da karikatürleştirilmiş ama büyük bir ustalıkla gerçekleştirilmiş olan heykelcikler vardır. Afrika’daysa fildişi, fetişler ve süs eşyaları yapımında kullanılmıştır.
Son Yorumlar