5. Sınıf Sevgi yayınları fen bilimleri sözlüğü
A
ahşap: Ağaçtan, tahtadan yapılmış.
ampul: İçinde elektrik akımı ile akkor duruma gelerek ışık verebilen bir iletkeni bulunan, havası boşaltılmış cam şişe.
anıt: Önemli bir olayın veya büyük bir kişinin gelecek kuşaklarca tarih boyunca anılması için yapılan, göze çarpacak büyüklükte, sembol niteliğinde yapı, abide.
antibiyotik: Mikroskobik canlıların (mikroorganizmaların) üremesini engelleyen veya tahrip eden, genellikle mikroorganizmalar ya da bitkiler tarafından meydana getirilen, streptomisin, penisilin gibi kimyasal maddeler.
artezyen: Burgu ile delinerek açılan ve suyu yükseğe fışkırtan kuyu.
astronom: Gök bilimci.
astronomi: Gök bilimi.
aşama: Varılması istenen bir amaca doğru geçilmesi gerekli dönemlerden her biri, evre, basamak, adım.
atık: Hastane, ev, fabrika vb. yerlerde kullanılmış, artık, işlenemez veya çevre için zarar oluşturan her türlü madde.
ayıraç: Maddeleri kimyasal birleşime veya ayrışıma uğratarak niteliklerini belirlemede kullanılan bileşikler, belirteç.
ayrışmak: Birbirinden ayrılmak, birliği bozulmak.
B
bağımlılık: Sigara, alkol, uyuşturucu madde vb.ne aşırı derecede düşkün olma durumu.
bakteri: Toprakta, suda, canlılarda bulunan, çürüme, mayalanma veya hastalıklara yol açan küresel, silindirimsi, kıvrık biçimde olan bölünerek çoğalan mikroskobik canlı.
biçim: Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkâl.
biüret: Proteinlerin ayıracı.
biyogaz: Özellikle geviş getiren hayvanlarda organik maddelerin bakteriyel sindirimiyle açığa çıkan, yakıt olarak kullanılabilen, metan ve karbondioksit gazları karışımı.
bulamaç: Sulu, cıvır hamur.
bükme: Sertçe çevirme, kıvırma.
büyümek: Organizmanın bütününde veya bu bütünün bir bölümünde, boyutların artması, irileşmek.
C
cemiyet: 1. Dernek. 2. Bir olayı veya kişiyi kutlamak amacıyla bir araya gelen topluluk.
cihaz: Birçok parçadan yapılmış alet, aygıt.
Ç
çorak: Üzerinde sayıca az bitki bulunan verimsiz toprak.
çürümek: Genellikle mikroorganizmaların etkisiyle kimyasal değişikliğe uğrayarak bozulup
dağılmak.
D
deodorant: Vücudun belli bölgelerinden hoş olmayan kokuların çıkmaması için vücuda sıkılarak kullanılan güzel kokulu madde.
derin dondurucu: 1. Bozulabilecek yiyecekleri niteliklerini bozmadan çok düşük ısılarda dondurarak uzun süre saklamak için kullanılan buzdolabı. 2. Besinleri bozulmadan uzun süre saklayan kapaklı dolap.
dışkı: Sindirim sonunda anüs yoluyla vücuttan dışarıya atılan besin artığı.
dişli: Dişleri olan çark.
diyet: Sağlığı korumak veya düzeltmek amacıyla uygulanan beslenme düzeni.
doğal: Doğada olan, doğada bulunan.
doğrusal: 1. Bir doğruyu izleyen. 2. Aynı doğruya ait olan.
duy: Elektrik ampulünün takıldığı vidalı yuva.
duyu: İnsanların ve hayvanların, dış dünyanın uyaranlarını görme, işitme, koklama, dokunma ve tatma organlarıyla algılama yeteneği, duyum.
E
eğim: Bir yüzeyin yatay düzleme doğru eğilmesi, eğik.
eklem: Vücut kemiklerinin uç uca veya kenar kenara gelip birleştiği yer, mafsal.
ekran: Üzerine bir cismin ışık yoluyla görüntüsü düşürülen, saydam olmayan düz yüzey, görüntülük.
eleman: Bir bütünü oluşturan, bütünden ayrıldığında da kendi başına anlam taşıyan parça, öge.
ergin: Olmuş, yetişmiş, kemale ermiş.
etki: Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir.
evre: Bir olayda birbiri ardınca görülen, bir işte birbirinin ardınca beliren, gelişen değişik durumların her biri.
F
fayans: Duvarları kaplayıp süslemek için kullanılan, bir yüzü sırlı ve türlü desenlerle bezenmiş, pişmiş balçıktan levha.
G
germek: Bir şeyin uçlarından çekerek onu gergin duruma getirmek.
gezegen: Güneş çevresinde dolanan, ondan aldıkları ışığı yansıtan gök cisimlerinin ortak adı.
gıda: Besin.
gözenek: 1. Delikli bir nesnenin deliklerinden her biri. 2. Bitkilerde solunum ve fotosentez için gerekli oksijen ve karbondioksit alışverişine, suyun buhar olarak dışarı atılmasına yarayan; yaprakların alt yüzeyinde çok sayıda bulunan, hücreler arasındaki deliklerden her biri.
güve: Kurtçuğu yapağı, yünlü kumaş ve dokuma yiyen pul kanatlılardan bir böcek.
I
ılıca: Sıcak su çıkan yer.
ışın: Bir ışık kaynağından çıkarak her yöne yayılıp giden ışın demeti.
İ
içerik: 1. Bir şeyin içinde bulunanların bütünü, muhteva, mazruf. 2. Sözlü veya yazılı anlatımda verilmek istenen öz, düşünce, duygu ve imgelerin bütünü.
içki: İçinde alkol bulunan içecek.
imha: Ortadan kaldırma, yok etme.
ispirto: Alkol.
işlev: Bir nesne veya bir kimsenin gördüğü iş, iş görme yetisi, görev, fonksiyon.
izmarit: İçilmiş sigara artığı.
K
kanserojen: Sigara dumanı, bazı kimyasal maddeler gibi kanser yapıcı herhangi bir madde veya enerji dalgası.
katman: Birbiri üzerinde bulunan yassıca maddelerin her biri, tabaka.
katran: Petrolden elde edilen sıvı yağ kıvamında siyah bir madde.
karides: Denizlerde veya tatlı sularda yaşayan, yüzücü, orta büyüklükte kabuklu, eti yenir bir deniz hayvanı.
kayaç: Yer kabuğunun yapı gereci olan bir veya birkaç mineralden oluşan kütle. kereste: Tomrukların boyuna biçilmesiyle elde edilen ve marangozlukla inşaatta kullanılan nitelikli ağaç.
kırağı: Su buğusunun soğuk havalarda, yerde, bitkiler, ağaçlar ve öteki nesneler üzerinde donmasıyla oluşan ince su damlacıkları.
konserve: Gıdaların teneke kutu veya cam kavanoz gibi yalıtımlı kaplarda ısı uygulamasıyla dayanıklı duruma getirilmesi.
köpük: Yapay olarak elde edilen yumuşak ve esnek dolgu gereci.
kösele: Ayakkabı tabanı, bavul, çanta yapımında kullanılan, büyükbaş hayvanların işlenmiş derisi.
kutup: Elektrik akımını oluşturan gerilim ayrılığının en yüksek dereceyi bulduğu iki noktadan her biri.
küf: Ekmek, peynir vb. organik maddelerin üzerinde, nem ve ısının etkisiyle oluşan çoğu yeşil renkli mantar.
L
lazer: Çok güçlü pırıltılar oluşturan, değişik alanlarda kullanılan ışık kaynağı.
lobut: Kalın, kısa ve düzgün sopa.
M
mikroskop: Çıplak gözle görülmeyen küçük nesneleri göstermeye yarayan alet.
mineral: Normal sıcaklıkta doğada katı durumda birtakım maddelerle karışık veya birleşik olarak bulunan veya kimyasal yollarla elde edilen inorganik madde.
mühendis: İnsanların her türlü ihtiyacını karşılamaya dayalı yol, köprü, bina gibi bayındırlık, tarım, beslenme gibi gıda; fizik, kimya, biyoloji, elektrik, elektronik gibi fen; uçak, otomobil, motor, iş makineleri gibi teknik ve sosyal alanlarda uzmanlaşmış, belli bir eğitim görmüş kimse.
N
nikotin: Tütün yapraklarından çıkarılan, renksiz, açıkta bırakılınca havadan oksijen alarak esmerleşen, zehirli bir madde.
O
obezite: Çok şişmanlık.
omurga: Sırt boyunca uzanarak vücuda destek sağlayan, kemikten, kıkırdaktan veya her ikisinden oluşan, içinde omuriliği barındıran kemik yapı.
Ö
özdeş: Her türlü nitelik bakımından eşit olan, ayırt edilmeyecek kadar benzer olan, aynı.
öz su: Bitki ve hayvan dokularında bulunan sıvı, usare.
P
paleontoloji: Fosil (taşıl) bilimi.
pamukçuk: Genellikle bebeklerde sıklıkla ağızda, yanak içinde veya dilde görülen bir çeşit mantar hastalığı, beyaz yara.
parke: Konut, iş yeri vb. yerlerin tabanını döşemek için çeşitli boyutlarda, ince, uzunca tahta
parçalarının veya yapay malzemenin belirli bir düzene göre yerleştirilmesiyle yapılan döşeme. pastörizasyon: Süt, bira, meyve suyu gibi maddelerin mikroplarını öldürmek için özel aletlerde ısıtılarak birdenbire soğutulmak yoluyla uygulanan işlem.
perde: Görüşü, ışığı engellemek, bir şeyi gizlemek için pencere veya bir açıklığın önüne gerilen örtü.
priz: Elektrik akımı almak için fişin sokulduğu yuva.
problem: Teoremler veya kurallar yardımıyla çözülmesi istenen soru, mesele.
posa: Suyu alınmış her tür yiyecek maddesinin artığı.
pul: Balıkların, sürüngenlerin ve bazı kuşlarla memelilerin vücudunu kaplayan boynuzsu, sert levhacık.
pürüz: Bir şeyin düzgünlüğünü bozacak çıkıntı, gedik veya kusur.
R
radyatör: Hava, su veya buharı ısıtmak veya soğutmak suretiyle meydana gelen sıcaklığı veya soğukluğu yayan, böylece ısıtma ve soğutmada kullanılan cihaz.
rafadan: Kaynar suda kabuğu ile az pişirilmiş (yumurta).
rampa: Bir arazinin, bir kara yolunun, bir demir yolu hattının yatay doğrultuya göre yokuş olan
bölümü.
raptiye: Düz, geniş başlı, kısa bir çivi görünüşünde, kâğıt veya karton vb. şeyleri bir yere tutturmak için kullanılan araç, pünez.
ruhsal: Canlılıkla, duygu ile ilgili olan, psikolojik.
S
skala: Genellikle ölçü aletlerinde gösterge çizelgesi.
salgı: Hücrelerin, vücuttaki bezlerin kandan ayırıp oluşturdukları ve yeniden kana, başka organa veya dışarıya saldıkları sıvı madde, ifraz.
salep: 1. Salepgillerin tek köklü, yumrulu, salkımlı veya başak çiçekli olan örnek bitkisi. 2. Bu bitkinin yumru durumundaki köklerinden dövülerek hazırlanan beyaz toz.
sera: Sebze ve meyvelerin yetiştirildiği ve hava şartlarına karşı korunduğu cam ve naylonla kaplı yer, limonluk, ser.
seramik: 1. Yüksek ısıda pişirilmiş topraktan yapılan vazo, çanak, çömlek vb. nesne. 2. Yüksek ısıda pişirilmiş toprak, fayans, porselenden yapılan.
selobant: Yapıştırma işlerinde kullanılan, ince, saydam, bir yüzü yapışkan şerit, seloteyp.
sıva: Herhangi bir yapıdaki yüzeyleri düzgünleştirmek için kullanılan, yarı akışkan, kum, kireç,
çimento karışımı veya toprak harç.
sicim: Keten, kenevir vb. bitkilerin liflerinden yapılan ince ip, kınnap.
sis: Atmosferin alt tabakalarındaki küçük su taneleri veya buhardan oluşan bulutların çok alçalarak yeryüzüne kadar inmesiyle oluşan duman.
sistematik: Belli ilkelere, kurallara uyan, sistemli.
solungaç: Suda yaşayan hayvanların solunum organı.
spiral: Sarmal biçiminde olan.
standart: 1. Belli bir tipe göre yapılmış, ölçüm, ölçünlü. 2. Bir işletmede, bir ürünü, bir çalışma yöntemini, üretilecek miktarı, bütçenin para miktarını belirlemek için konulmuş kural.
strafor: İnşaat yapımında ses ve ısı yalıtımı için kullanılan madde, köpük.
stres: Dayanıklılığı azaltan fiziksel ve zihinsel (mental) gerilim, gerginlik.
süblimleşme: Katı bir maddenin belirli sıcaklık şartlarında sıvılaşmadan doğrudan buhar durumuna dönüşmesi.
Ş
şeffaf: Saydam.
şimşek: 1. Bir bulutun tabanı ile yer arasında, iki bulut arasında veya bir bulut içinde elektrik boşalırken oluşan kırık çizgi biçimindeki geçici ışık, çakın. 2. Parıltı.
T
tahıl: Buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç vb. hasat edilen ürünler ile tohumların genel adı, hububat.
telek: Kuşların gövde, kanat ve kuyruğunda bulunan, çeşitli renklerde kalın eksenli tüy.
teleskop: Gök bilimiyle ilgili gözlemlerde kullanılan optik aygıt, gözlemci.
temas: Değme, dokunma, dokunuş, değinti.
tendürdiyot: Mikrop kapmasını önlemek için bir kesik veya sıyrığa sürülen iyotlu sıvı madde.
termal: 1. Sıcak kaplıca suyu. 2. Bu sudan yararlanma imkânı sağlayan kuruluş vb.
tıpa: Şişe gibi dar delikleri tıkamaya yarayan mantar, cam, tahta veya plastikten tıkaç.
titreşim: 1. Küçük ve hızlı salınım, ihtizaz, vibrasyon, rezonans. 2. Esnek bir nesne parçalarının, her saniye eş sayıda ileri geri yaptıkları düzenli salınım.
traverten: Birtakım kaynak sularının dibinde biriken kalkerli veya silisli tortu, pamuk taşı.
V
vitamin: Çoğunlukla taze besinlerde bulunan, vücutta eksikliği çeşitli hastalıklara yol açan, organizmaya besin veya ilaç olarak dışarıdan sağlanan maddelere verilen genel ad.
Y
yağmur ormanları: Yağmurların bol düştüğü ormanlık alan.
yıldız: Çekirdeğinde oluşan birleşme sonucunda açığa çıkan enerjiyi uzaya ışınım biçiminde yayan, ışıklı gök cisimlerinden her biri.
Z
zemin: Taban döşeme, yer.
ziraat: Tarım.
zooloji: Hayvan bilimi.
Son Yorumlar