İspanya kralı (Valladolid, 1527-El Escorial sarayı, 1598).
İspanya Kralı Felipe II Kimdir?
Karl V (Şarlken) ile İsabella von Portugal’ın oğlu olan ve Ispanya’da eğitim gören Felipe II (karamsar ve asık suratlı bir insandı; soluk teni, mavi gözleri, sarı saçlarıyla İspanyola hiç benzemiyordu), babasının, ülkede bulunmadığı sıralarda krallığı ona bırakması sayesinde, 1543 yılından başlayarak İspanya’da siyaset alanında deneyim kazandı. 1548-1550 arasında Almanya ve Hollanda’da dolaştı; ama kişiliğinin soğukluğu, flamanca ve fransızca konuşmaktaki yeteneksizliği nedeniyle, bu geziden hoşnut kalmadı.
Babasının tahttan çekilmesiyle 1556’da resmen kral olan Felipe II’nin toprakları, İber yarımadasının dışında Bourgogne’a, Hollanda’ya, İtalya’ya, Afrika’ya ve Amerika’ya kadar yayılıyordu. Sakınmalı, içe kapanık bir kişiliği olduğundan, bir karar almadan önce uzun süre düşünür, bu tutumuyla çevresinde, kararsız biri olduğu izlenimi bırakırdı. Aslında, görevinin bilincinde ve çalışkan bir hükümdardı. Ama ayrıntılar üstünde durmasından ve bir tür dar görüşlülükten ötürü, her konuda son derece çekimser davranırdı. Çok yolculuk eden babasının tersine, Ispanya’dan ve Madrid’e 60 kilometre uzaklıkta yaptırdığı El Escorial sarayından hiç ayrılmadı. Ordularının başma yalnızca bir kez, 1557’de geçtiyse de onda da savaşmadı. Babası Kari V gibi topraklarını genişletmekten çok, elindeki toprakları korumakla ve ka- tolik inancı Reform hareketine karşı kollamakla ilgilendi.
Dış Siyaseti
Tahta çıkışından kısa bir süre sonra, en katolik kral ile en hıristiyan kral arasında uyuşma sağlayan Cateau Cambresis anlaşmasını (1559) Fransa’yla imzalayan Felipe II, din savaşları sırasında katoliklere, özellikle Guise’lere (1585’te Joinville anlaşması) yardım sağladı; hattâ Etats Generaux’dan, üçüncü karısı İsabel de Valois’dan olan ikinci kızı İsabelle d’Autriche’i Fransa kraliçesi ilan etmelerini istedi. Ama Henri IV’ün davadan dönmesi (1593) üstüne bu tasarısından vazgeçerek, 1598’de imzaladığı Vervins anlaşmasıyla, Fransa’nın yeni kralını tanıdı. Mezhep sapkınlığından kuşku duyulanların, özellikle çok zengin ve çok güçlü olanların cezalandırılmasında engizisyonu destekledi.
Hollanda’da yönetimi kızkardeşi Parmalı Margherita’ya bırakan Felipe II, 1564’te Trento Konsili’nin kararlarını protestanlara uygulamaya karar verince, Parmalı Margheri- ta’nın uyarılarına karşın aldığı bu karar, Hollanda’da ayaklanmaya yol açtı (1566); Felipe V, olayı bastırması için Alba dükünü gönderdiyse de, dükün baskısı, Nassaulu Willem I’in çevresinde toplanan halkı daha da coşturmaktan başka işe yaramadı ve ayaklanma, Hollanda’nın ikiye bölünmesiyle sonuçlandı: Kuzeyde protestanlar, bağımsız Birleşik Eya- letler’de resmen |1581’de bir araya toplandılar (aslında bu, daha önceden gerçekleşmişti); güneydeyse ka- tolikler Ispanya’ya bağlı kaldılar. Eli- zabeth I yönetimindeki protestan İngiltere’yle de uzun süre çatışmalar oldu (Havvkins ve Drake adlı denizciler, Amerika’daki İspanyol gemilerine ve topraklarına saldırdılar) ve Felipe II, “Yenilmez Armada” sayesinde Ingiltere’yi dize getirmeye karar verdiyse de, tam bir başarısızlığa uğradı (1588).
İspanya’da, katolikliğe dönmüş, ama hâlâ gizlice kendiI dinlerini sürdüren Granada (Gırnata) Krallığı müslü- manlarmı ortak yasaya boyun eğdirmek istemesi üstüne çıkan ayaklanmayı (1568-1571) kaba güçle bastırdı ve ayaklanmacılardan birçok kişiyi sürgüne gönderdi. Akdeniz’deki Türk gücüne karşı, Papa Pius V’le ve Venedik’le anlaşarak “Kutsal Birlik”i kurdu.
İber Yarımadasında İzlediği Siyaset
Felipe IFnin krallığı döneminde ülke iyi yönetildiyse de, 1591 yılma kadar iyi olan iktisadi durum, hızla bozuldu. Devletin gelirlerinin gözle görülür derecede artarken, gereksinimlerinin de o ölçüde artması, 1575’ten sonra Potosi madenlerinin (Bolivya) devreye girmesiyle Amerika’dan getirilen gümüş miktarının çoğalmasına karşın, Felipe II’yi hileli iflasa gitmek zorunda bıraktı. Krallığı sırasında ülke içinde büyük bir bunalımla karşılaşılmadı. Her zaman çatışma halinde olduğu ve hapsettirdiği oğlu Don Carlos’un giz dolu ölümü bile Felipe H’yi yıpratmadı. Ama karanlık işler nedeniyle tutuklanan (1579) eski sekreteri Antonio Perez’in 1590’da kaçarak kendi ülkesi Aragon’a sığınması, oldukça önemli bir sorun oluşturdu. Aragon başkaldırınca, Felipe II bir ordu göndererek ayaklanmayı bastırdı (1591); ama bu ayrılıkçılık isteği, Aragon ile Castilla krallıkları arasındaki güvensizliğin belirtisiydi. Portekiz’se hızla ele geçirilip, 1580’de İspanya’ya bağlandı.
Toplumun Geçirdiği Dönüşümler
Felipe IFnin krallığı sırasında İspanyol toplumu her türlü yeniliğe karşı kapalı kalarak, büyük ölçüde değişti. Soylular, conversos (katolikliği benimsemiş yahudiler) diye adlandırılanlara yüksek görev verilmesini yasakladılar ve “katışıksız kan” zorunluluğu getirildi. Bu arada, babadan büyük oğula kalan ve soylu olmayanlar için de geçerli bulunan miras hakkı, mülkiyet hakkını koruyarak toplumun yapısını dondurdu. Kitaplara uygulanan katı sansürle, özellikle yeni düşüncelerin ülkeye girmesine engel olunmaya çalışıldıysa da, tam anlamıyla başarı sağlanamadı. İspanyol “Altın Çağ”ı (Cervantes, Lope de Ve- ga, vb. yazarlar nedeniyle bu ad verilmiştir), XVII. yy’m ortalarına kadar sürdü. Bu arada toplumun bütün sınıflarında, iyi yaşama isteğinden kaynaklanan gelir ve onur kazanma hırsı günden güne arttı. Bunun en belirgin sonucuysa, işten soğuma oldu. Aslında toplumun görünümü pek parlak değildi: Pikaro romanlarında büyük bir gerçeklikle anlatılan dilenciler, soyguncular, hırsızlar, vb. bu dönemde ortaya çıktı.
Son Yorumlar