Sabahattin Eyüboğlu, Türk yazarı ve belgesel film yönetmeni (Akçaabat, 1908-İstanbul, 1973).
1928 yılında Trabzon Lisesi’ni bitiren Sabahattin Eyüboğlu, Cumhuriyet döneminde Avrupa’ya gönderilen ilk öğrenci toplulukları içinde yer alarak gittiği Fransa’da Dijon, Lyon ve Paris üniversitelerinde yüksek öğrenim gördü (1928-1932). Yurda dönünce, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim üyesi oldu ve 1933-1939 yılları arasında doçent olarak görev yaptı. Daha sonra Milli Eğitim müfettişliği, Talim ve Terbiye Kurulu üyeliği, Tercüme Bürosu başkan yardımcılığı, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsünde kültür tarihi öğretmenliğinde bulundu 1950’den sonra gene İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde, karşılaştırmalı Türk-Fransız edebiyatı ve çeviri dersleri verdi. Bu arada İstanbul Teknik Üniversitesinde sanat tarihi dersleri de veren Sabahattin Eyüboğlu, 1960 yılında 147’ler olayıyla üniversiteden uzaklaştırıldıktan sonra görevine iade edildiyse de, Edebiyat Fakültesine dönmedi; ama Teknik Üniversite’deki görevini sürdürdü.
Çok Yönlü Bir Düşünce Adamı
Sabahattin Eyüboğlu, Cumhuriyet döneminde yetişen ilk düşünce ve kültür adamlarımızdan biridir. Eski Anadolu uygarlıklarının çağdaş Anadolu uygarlığına yaptığı katkının önemi üstünde duran Cevat Şakir (Halikarnas Balıkçısı), Azra Erhat, Mazhar Şevket İpşiroğlu gibi aydınlar topluluğunun içinde yer alan, halk kültürünün ve halk bilgeliğinin birikimini Batının akılcı yöntemleriyle değerlendirme yolunu benimseyen Sabahattin Eyüboğlu, kapsamlı bir hümanizma (insancılık) anlayışı içinde Doğu ve Batı bileşiminin sağlanması, Türk dilinin öz benliğine kavuşması, halk kitlelerinin beğeni yozlaşmasına uğramadan yeni kültür değerleri kazanması gibi konuları denemelerinde, inceleme yazılarında ve gerçekleştirdiği belgesel filmlerde işlemiştir. Bu açıdan bir bütünlük taşıyan denemelerinde (Mavi ve Kara, 1961), hümanizma anlayışı ile halk bilgeliğinin bir özelliği olan “söyleşe söyleşe doğrulara varma” anlayışı açıkça göze çarpar. Türk edebiyatının deneme ustalarından biri sayılan Sabahattin Eyüboğlu, doğruya varma konusunda yabancı deneme yazarlarından yaptığı çevirilerde de söz konusu anlayışı sürdüren seçmeler yapmaya özen göstermiştir.
Sabahattin Eyüboğlu, çeviri alanına da, bazı arkadaşlarıyla birlikte, yeni bir anlayış ve tavır getirmiş, bütün çevirilerinde “türkçe söylemek” kaygısını benimsemiştir. Rabelais, Babeuf, Eflatun, La Fontaine, Mel- ville, Camus, Shakespeare, Montaigne, Hayyam, vb. yazarlardan yaptığı çeviriler bu tutumun en iyi örnekleridir. Ayrıca, her alanda olduğu gibi, çeviri alanında da bir “imece” anlayışını sürdürmüş (çevirilerinin çoğu ortak çevirilerdir),
Başlıca Eserleri
Deneme: Mavi ve Kara (1961; genişletilmiş ikinci baskı, 1967; 1962 Ataç Armağanı); Sanat Üstüne Denemeler (1974).
inceleme: Yunus Emre’ye Selâm (1966; genişletilmiş ikinci baskı, Yunus Emre adıyla, 1971); Pir Sultan Abdal (1977).
Öteki yapıtları: Avrupa Resminde Gerçek Duygusu (1952; Mazhar Şevket ipşiroğlu ile birlikte); Fatih Albümüne Bakış (1952; Mazhar Şevket İpşiroğlu ile birlikte); Şiirle Fransızca (1964); Gökyüzü Mavi Kaldı (halk edebiyatından seçmeler, 1978; Yaşar Kemal ile birlikte); vb.
Belgesel Filmleri
Hitit Güneşi (1956; 1956 Berlin Film Şenliği’nde gümüş madalya); Siyah Kalem (1958); Anadolu’da Roma Mozaikleri (1958); Surname (1958); Karanlıkta Renkler (1958); Anadolu Yollarında (1959); Ana Tanrıça (1970); Karagöz’ün Dünyası (Madrid Kısa Filmler Şenliği birincilik ödülü).
Ali Cimcoz’la birlikte çevirdiği Eflatun’un Devlet adlı yapıtıyla, 1959 Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülünü kazanmış, ayrıca Türk edebiyatını Batı’da tanıtmak amacıyla, türkçeden fransızcaya da çeviriler yapmıştır.
Çok yönlü bir düşünce adamı olan Sabahattin Eyüboğlu, Türk edebiyatının eski ustalarının çağdaş hüma- nizma anlayışı içinde yeniden değerlendirilmesi konusunda da çalışmalar yapmış, bu alanda özellikle Yunus Emre ve Pir Sultan Abdal üstüne yaptığı incelemelerle dikkati çekmiştir.
İlk yazısı Hakimiyet-i Milliye’de çıkan yazar, Tan, İnsan, Varlık, Yelken, Ataç, Yaprak, İmece gibi dergilerde ve bazı gazetelerde yazmış, Yeni Ufuklar dergisini uzun yıllar Vedat Günyol’la birlikte yönetmiştir.
SABAHATTİN EYÜBOĞLU’NUN MAVİ VE KARA ADLI YAPITININ AYNI ADLI YAZISINDAN BİR SEÇME PARÇA
“Maviyle sanat, karayla para demek istiyorum. Neden derseniz, acımtrak olacağını önceden bildiğim bu yazının adında olsun biraz renk olması hoşuma gidiyor. Her rengin kendine göre bir güzelliği vardır: Kırmızının, sarının, yeşilin her birine ayrı bir destan yazılabilir. Her üç renk nice nice şair ve ressamlarda insan düşüncesini coşturan anlamlar kazanmış. Kırmızıya öfke, sarıya dert, yeşile umut koyagelmiş insan oğlu. Her rengin bir başka tadı, yerine göre bir başka derinliği olabilir: Ama her yaşayanın iliklerine işleyen, ölüm karasına, yüz karasına, kasvet karasına bire bir gelen renk mavidir. Karanlığı asıl yenen mavidir, güneş değil! Güneş çekilip gittikten sonra bile mavi sabahlara kadar cenkleşir karanlıkla. En güzel gecelerin bile rengi mavidir. Lâf bütün bunlar, bundan sonra söyliyeceklerim de lâf; ama derdimi anlatamazsam bir mavi olsun kalsın aklınızda, sanatın tâ kendisi mavi.”
Son Yorumlar