Fransız ressamı Manet, (Paris, 1832-Paris, 1883).
Parisli yüksek burjuva bir ailenin çocuğu olan Edouard Manet’nin resme olan ilgisi önceleri engellendi; Adalet Bakanlığı’nda personel şefi olan babasının isteğine uyarak hukuk öğrenimi görecek yerde, denizci olmayı yeğledi ve 1848’in sonunda Brezilya’ya gitti. 1850’de Thomas Couture’ün atölyesine girerek orada 6 yıl çalıştı; 1858’de Apsent İçen Adam adlı tablosunu yaptı; Thomas Couture’ün, bu yapıtı alaycı bir biçimde eleştirmesi, aralarının açılmasına neden oldu. Manet’nin o tarihe kadar Hollanda’ nın, Almanya’nın ve Avusturya’nın büyük kentlerine yapmış olduğu geziler, kendisi için Couture’ün yanında gördüğü son derece akademik öğrenimden çok daha etkili oldu; çünkü ressam çeşitli müzelerde büyük ustaların yapıtlarım yakından inceleme fırsatını bulmuştu. Eğitimini Louvre’ da çok sayıdaki kopya çalışmalarıyla tamamladı. 1860 sonunda Tuileries’ de Müzik&dh tablosu, aralarında Baudelaire’in de bulunduğu pek çok dostunu etkiledi. Sanatçının 1861’de M. ve Mme Manet ile Guitarero adlı yapıtları da sergilerde ilgi gördü, jüri kendisini mansiyonla ödüllendirdi. 1862’deyse Manet ilerde Olympia adlı yapıtına konu olacak gözde modeli Victorine Louise Meurand’la tanıştı. Manet’nin Kırda Öğle Yemeği (1863) adlı tablosu sanat yaşamında önemli bir aşama oldu. Hem Giorgione’nin Kır Konseri, hem de Marcantonio Raimondi’nin. Raffaello’nun bir deseninden kalkarak gerçekleştirdiği Paris’ in Yargısı adlı tablosundan esinlenilerek oluşturulmuş olan bu tablo, Manet’nin ustalığım kanıtlar. Sanatçının bu tabloda, giyinik erkeklerin yanında ön planda çıplak, arka planda da yarı çıplak kadın görüntülerine yer vermesi, tablonun yapıldığı tarihte ahlak kurallarına uygun düşmediği için büyük bir skandala yol açtı. Yapıtın 1863 Salonu’na girmesi reddedildi, ama Kırda Öğle Yemeği, izlenimci ressamların aynı yapıta büyük ügi gösterdikleri “ilk reddedilmişler sergisi”nde yer aldı.
Kırda Öğle Yemeği’nden birkaç ay sonra gerçekleştirilmiş olan Olympia (1863) tablosu 1865 Salonu’nda sergilendiği zaman bazı çevreler tarafından alkışlanırken bazı çevrelerde de, kızgınlık ve tepkilere yol açtı. Tiziano’nun Urbinolu Venüs adlı yapıtından kalkarak gerçekleştirdiği bu tablosuyla Manet modernliğin habercisi oldu. Çünkü tablo, bundan böyle hem “özerk bir plastik evren” olarak vardır, hem de söz konusu evrenin, var olabilmesi için, “yıkıcı” bir amaca bağlı biçimlere egemen olduğunu göstermektedir: Manet resimde konunun anlamım yok etmiştir. Anlam taşıyıcı olarak konuyu yok etmek, bunu “yıkmak” modern resme özgü bir tutumdur, ama burada konunun tam anlamıyla ortadan kaldırılması da söz konusu değüdir: Az çok her tablonun bir konusu ve bir adı vardır; ancak bu konu ve ad, resim yapmak için bir bahanedir ve anlam taşımaz. Eleştirmenlerin kötü niyetli tutumlarından son derece etkilenen Manet 1865 Ağustosunun sonunda iki hafta İspanya’da kaldı. Bu süre içinde Velasquez’in yapıtlarını yakından inceleme fırsatım buldu ve bunların büyük ölçüde etkisinde kaldı. Bir yıl sonra Velasquez’e olan hayranlığının açıkça görüldüğü Flüt Çalan Çocuk (1866) adlı tablosu Salon jürisi tarafından reddedildi. Emile Zola Evenement gazetesinde Manet’yi savundu. Manet de yapıtıyla ilgili önyargıları yok etmek kaygısıyla 1867’de, kendi girişimiyle büyük harcamalar sonucunda kişisel bir sergi düzenledi.
1869 Salonu, gönderdiği Atölyede Yemek (1868) ve Balkon (1868) adlı tablolarını kabul etti.
1870’te Fransa-Prusya savaşı patlak verdiğinde Manet de savaşa katıldı. 1871’de tablo tüccarı Durand-Ruel tablolarıyla ilgilenmeye başladı. Manet Siyah Şapkalı Berthe Morisot’ da (1872) mat siyah rengi ustalıkla kullanmayı bildi. Bir yıl sonra gerçekleştirdiği Le Bon Bock’u 1873 Salonu’nda sergiledi; artık portreler,manzara resimleri, natürmortlarla yapıtları giderek zenginleşmeye başlamıştı.
İnsan figürlerini natürmortlarla bir arada işlediği yapıtlarında (Folies- Bergere’de Bir Bar, 1882) insan görüntüsüne bilinçli olarak, sözgelimi bir gül ya da çörek görüntüsü düzeyinde yer vermesi”, sanatçının konunun yok edilmesine yönelik izlenimini açıkça vurgular. Manet 1880’de gerçekleştirmiş olduğu küçük boyutlu Kuşkonmaz adlı resmiyle, bu “yok etme” olgusunun ardından konuya karşı ilgisizliğini açıkça belli eder; sanatçı, izlenimci doğrultudaki resmin belli ölçüde borçlu olduğu bu temel özelliğe de aynı yapıtıyla ulaşmıştır. Gauguin’den Matisse’e, fovizinden soyut sanata kadar resim sanatım belirleyen gelişmelerin öncülüğünü yapan Manet’nin başlıca düşüncelerinden biri de şiddetli ışık ve şiddetli gölgenin aranmasıydı, gerisi kendiliğinden gelirdi; bu da çoğunlukla önemsiz bir şeydi; ama işte bu “geri kalan şey”, aynı zamanda ve belki de, yalnızca ressama özgü olan, ressamın yararlanarak yapıtına zaman içinde bir çeşit başarı sağladığı “şey”di. Manet’nin yaşamı boyunca vazgeçmediği tek ilke “yalnızca gördüğünü resmetmek”tir. Oysa bu ilke, yapıtının anlamım daha anlaşılır kılacak yerde, hemen hemen bütün tablolarına derin bir giz kazandırır. Tablo bize canlandırdığı şeyin açık seçildiğini benimsettiği ölçüde, bu görülen nesneler evrenini bizden gizler.
Son Yorumlar