İspanya’nın başkenti (3 120 000 nüf.; 1992). Sierra de Guadarrama’nın eteklerinde, 646 m yükseltide, Manzanares ırmağının kıyısında kurulmuş olan Madrid, merkezî konumundan ötürü Felipe II tarafından ülkenin başkenti olarak seçildi (1561). Tümüyle siyasal olan ve ülkeyi elden geldiğince merkezîleştirmeyi amaçlayan bu seçim sonucunda kent son derece gelişti; buna karşılık çevresindeki geri kalmış bölgelerle arasındaki karşıtlık giderek arttı.
Son yıllarda yapılan araştırmalardan, Madrid’in Müslümanlar tarafından ele geçirilmeden önce, Manzanares’ in kollarından birinin küçük vadisinde yer alan küçük bir avcılar ve çobanlar köyü olduğu anlaşılmıştır. Araplar burayı fethettikten sonra tahkimli hale getirerek surlarım genişlettiler; kral Ramiro II, Arap kaynaklarında Macrit olarak geçen kaleyi X. yy’da ele geçirdiyse de bir süre sonra Arapların egemenliğini tanımak zorunda kaldı ve kent ancak Alfonso VI döneminde yeniden fethedildi. Juan II ve Enrique IV burada oturdular; Ferdinando IV kentte ilk olarak Cortes’ leri (siyasal meclis) topladı; Katolik hükümdarlar olan Ferdinando ve İsabel kente 1477’de girdiler. 1561’de Felipe II Madrid’e yerleşti ve burayı krallığının başkenti yaptı. XVII. ve XVIII. yy’lar boyunca Madrid büyük bir gelişme göstererek edebiyat ve sanat etkinlikleriyle ünlü bir merkez haline geldi: Kentte eşsiz güzellikte bahçeler (El Retiro) düzenlendi; Plaza Mayor ile Palacio Real’in (Krallık Sarayı) yapımları tamamlandı.
Kentin elverişsiz konumu, düşmanlar tarafından kolayca ele geçirilmesine neden oluyordu. Fransızlar da 1808’de burayı ele geçirdiler, ama Madrid halkının Murat’mn ordusuna karşı 2 Mayıs 1808’de başkaldırması İspanyol gerillacılarına Fransız birliklerine karşı ayaklanma işaretini vermiş oldu (bu hareketi Goya 2 Mayıs 1808 adlı yapıtıyla ölümsüzleştirmiştir). 1936-1939 yılları arasındaki iç savaş sırasındaysa Madrid kenti 32 ay boyunca, general Miaja’nın komutasındaki cumhuriyetçi birliklerle general Franco’nun birlikleri arasında çekişme konusu olduktan sonra Mart 1939’da Franco’nun birliklerinin eline geçti.
İspanya’nın İkinci Sanayi Kenti
Kıyıdaki sanayi bölgelerinden ayrılmış olan ve yeraltı kaynaklarından yoksun bir bölgede bulunan Madrid, sağlam bir karayolu ve demiryolu ağı ve Tajo havzasının hidroelektrik biçimde düzenlenmesi sayesinde İspanya’nın Barselona’dan sonra ikinci sanayi kenti haline gelmiştir. 1960’tan bu yana sürdürülen bu çabalarla kırsal kesimden kentlere göçen işgücü fazlası bu noktaya çekilmeye çalışılmaktadır. Sanayi tesisleri, daha çok kentin doğu ve güney çevo kamyonları, bilyalı rulmanlar), kimya sanayileri (sentetik elyaf, plastik madde, eczacılıkta kullanılan maddeler), demir- çelik sanayresindeki mahalleler ve küçük kentlerde kurulmuştur: Bunlar arasında elektrik ve makine sanayileri (uçak ve demiryolu gereçleri, Pegasisi, besin sanayisi, vb. sayılabilir. Bütün bunların dışında Madrid özellikle “yönetim işlevi”ni üstlenmiştir; yönetim ve maliye düzeninin (bakanlıklar, bankaların ve sigorta şirketlerinin merkez şubeleri, vb.) gelişmiş olması da buna tanıklık eder. Madrid ayrıca önemli bir din (piskoposluk), düşünce (üniversite, güzel sanatlar, bilim ve edebiyat akademileri, teknik okullar, müzeler) ve turizm merkezidir.
Son Yorumlar