Alman gökbilimcisi Kepler (Weil, Württemberg, 1571-Regensburg, Bavyera, Dar gelirli bir ailenin çocuğu olan Johannes Kepler, öğrenime başlamadan önce çeşitli önemsiz işlerde çalıştı, daha sonra tarım işçiliği yaptı. Adelberg ve Tübingen’deki papaz okullarında parasız yatılı olarak okudu. Tübingen’deki okulda Kopernik sisteminin savunucularından biri olan Michael Maestlin’in etkisiyle gökbilime ilgi duydu. 1594’te Graz Protestan Okulu, Tübingen Üniversitesi’nden bir matematik öğretmeni istediği sırada,Kepler din adamı olmaya yöneliyordu. İstenen matematik öğretmeni olarak kendisinin seçildiğini gören Kepler önce kararsız kaldı ama sonra kabul etti. Bunun sonucunda da yaşamının akışı tümüyle değişti. Bu arada pek ilgi duymadığı öğretmenlik görevi özel çalışmaları için kendisine yeterince zaman bırakıyordu. 1596’da Maestlin’in de yardımıyla,Evren in yapısıyla ilgili ilk düşüncelerinin ürünü olan Mysterium cosmographicum’u yayımladı. Bu yapıtında, düzgün dışbükey beş çokyüzlü ile Güneş sistemini birleştirdi. Pythagorasçı olan bu düşünceyi Kepler tüm yaşamı boyunca bırakmadı. Günümüzde bu düşünce gülünç geliyorsa da, o dönemde Kepler gibi olağanüstü bir yenilikçi için verimli, itici güç oldu. Kepler’in Tycho Brahe’yle ilişki kurması ve Brahe’nin Kepler’in üstün yeteneğini zorlaması, söz konusu düşünceyi geliştirdiği bu yapıt ile oldu. Kurduğu Evren sistemini gözlemlerle doğrulamak için Kepler, Tycho Brahe’nin gözlemevinde asistan olmak istedi. 1599 yılının sonunda Prag’a Tycho Brahe’nin yanına gitti.Brahe, Kopernik’in Güneş merkezli sistemine, Kepler de Tycho Brahe’nin karma sistemine inanmamakla birlikte, Kepler’in yeni hocasının gözlemlerine, Brahe’nin de Kepler’in matematik dehasına büyük bir güveni vardı ve ona Mars’ın hareketinin incelenmesi işini bıraktı.
Kepler Yasaları
Kısa bir süre sonra, 1601 Ekiminde Brahc öldü. Kepler, onun yerine imparatorluk matematikçisi oldu ve gözlem defterlerini topladı. 1609’da bilim tarihçisi Koyre’nin belirttiği gibi, gerçekten de Kopernik’inkinden bile daha yeni bir gökbilimin doğduğu Astronomia nova (Yeni Gökbilim, 1609) ortaya çıktı. Mars’ın hareketinin incelenmesinden yararlanan Kepler, gezegen yörüngelerinin elips biçiminde olduğunu keşfetti ve iki bin yıldan beri gökbiliminin gelişmesini durduran dairesellik engelini kaldırdı. Gezegen hareketleriyle ilgili ilk iki yasasını da Astronomia nova’da ortaya attı: Gezegenlerin yörüngeleri, odaklarından birinde Güneş bulunan elipslerdir; bir gezegeni Güneş’e birleştiren vektör yarıçapı eşit zamanlarda eşit alanları tarar. Kepler, üçüncü yasasım ortaya atmak için dokuz yıl çalıştı ve 1619’da yayımladığı Harmonices mıındi’de (Dünyanın Uyumu) dile getirdiği bu yasayla dolanım sürelerini yörüngelerin boyutlarına bağladı: Dolanım sürelerinin kareleri, yörüngelerin büyük eksenlerinin küpleriyle orantılıdır.
Gök Evrenin Yasaları
Kepler, gökbilim alanındaki son büyük yapıtı olan Epitome astronomiae copemicanae’de (1617-1621) gök evreninin yapısı ile fiziğini yeniden ele alıp derinleştirdi. Kepler, Kopernik’in tersine, Evren’in yalnız biçimsel olan bir yapısını keşfetmekle yetinmedi; sisteminin hesap yoluyla, yalnızca gezegenlerin gelecekteki konumlarının önceden bulunmasını sağlamasını değil, gezegenlerin neden Güneş çevresinde döndüklerini ve bu dolanım sırasında nedeni oldukça basit yasalara bağlı olduklarını bilmek de istiyordu. Kepler gezegenlerin hareketine Güneş’ten çıkan bir kuvvetin neden olduğunu ileri sürdü ve Güneş’in devindirici gücünü, yayınladığı ışığa bağladı. Daha sonra bu kuvvetin magnetik bir yapısı bulunduğunu düşündü: Ona göre. Ay’ı devindiren Dünya’nın nasıl magnetik bir yapısı varsa, gezegenleri devindiren Güneş de magnetik bir cisim olmalıydı. Üstelik, Kepler’e göre hız, gezegeni Güneş’ten ayıran uzaklıkla ters orantılıydı. Her şeyden önce hiçbir kuvvetin etkisinde bulunmayan bir cisim, Kepler’e göre, hareketsiz kalır (ya hareketsizdir, ya da düzgün doğrusal bir hareket yapar). Demek ki Güneş’ten çıkan bu kuvvetin gezegen yörüngelerine teğet olması gerekir; bu da Kepler’i içinden çıkılmayan bir dizi çelişkiye sürüklemiştir. Kepler, yalnızca gökbilim alanına ilişkin yapıtlar bırakmadı, optikle de ilgilendi ve gökbilimle ilgili buluşların yayımlanmasından sonra merceklerin özelliklerini inceledi.
Son Yorumlar