Karşı Reform, Trento Konsili’nde Protestan Reform’una karşı başlatılan hareketi belirtmek için XIX.yy’da Protestan tarihçiler tarafından ortaya atılan terim.
1545’te açılan ve on sekiz yıl sonra kapanan Trento Konsili’nin, doğmakta olan Protestanlığı eleştirdiği ve Papalık tarafından, Ortodoks Hıristiyanlara (“Roma Katolikleri”ne) karşıt olarak, din sapkım diye nitelenen Hıristiyan topluluklarına verilmiş, ama geç kalmış bir yanıt oluşturduğu söylenebilir.
“Karşı Reform” görüşü, hiç kuşkusuz çok sert oldu. 1542’den sonra, Protestanlara karşı baskı önlemleri alındı. Engizisyon mahkemelerinin ve yasaklanmış kitapların ilk dizelgesini 1559’da yayımlamaya başlayan İndeks’in kurulması bunu açıkça gösterdi. Kurulun kendisiyse, Hıristiyanları birleştirme amacma ulaşamadı ve tartışmalı bir hava içinde geçti. İncil’in halk diline çevrilmesinin yasaklanması, din törenlerinin latince yapılması zorunluluğu, ancak papazların İncil’i yorumlayabileceğinin ileri sürülmesi, Konsü metinlerine ve Kilise Babaları’nm açımlamalarına dayanan “Gelenek”e verilen önem, hac ve günah bağışlamalar, İsa’nın Eukharistia’da gerçek olarak var olduğunun kesinlikle ileri sürülmesi,
Protestanların din uygulamalarına ve inançlarına karşı ileri sürülmüş yanıtlardı. Ama Karşı Reform hareketinin kökeninin doğrudan doğruya Trento Konsili’ne bağlı olduğu görüşü bazı Batılı tanrıbilimcilere göre bir bakıma küçük bir eksiklik yaratır. Bu kişiler XIV.yy’ın sonundan bu yana Hıristiyanlıkta belli bir dinsel canlılık olmasaydı, bu Konsil’in de olamayacağını ileri sürerler. Bu bakımdan, Protestan Reformu’nun ve Katolik Reformu’nun ortak bir geçmişten yararlandıkları, yaptıkları dönüşümleri bunun sayesinde gerçekleştirdikleri söylenebilir. Ayrıca Trento Konsili, Roma Kilisesi’ni dikkate değer bir yenilenme ve genişleme çabası içine de sokmuştur.
Bir Gençleşme Akını
Gerçi Kilise, 1545’ten ve Luther, jan Hus, Savonarola’nm açıklamasından önce yetersizlik ve kötü yönetim içindeydi, ama apaçık canlılık belirtileri de gösteriyordu. İsa üstünde yoğunlaşan bir iç düşünme olan “modern sofuluk”la (Luther, Erasmus ve İgnacio de Loyola, bundan yararlanmışlardı) dikkati çeken bir manevi yaşam yenilenmesi, Dominikenler gibi bazı büyük tarikatların kısmen reform geçirmeleri, Kapüsenler, Cizvitler gibi tarikatların kurulması, İncil’e bağlı bir yaşam süren birçok dinsel topluluk bunun belirtileridir. Bir başka canlılık simgesi dei İspanya’da yayılan Aziz İgnacio de Loyola’ya bağlılıkta görülür.
Kardinal Cisneros’un etkisiyle bu ülke kendi din reformunu yapmıştı, tanrıbilim canlıydı, krallar piskoposların kendi din bölgelerinde yaşamalarına dikkat ediyorlardı. Fransa’da bile Poncher (Paris) ve Briçonnet (Meaux) gibi bazı piskoposlar, Hıristiyanlığı yaygınlaştırmanın canlandırılmasına çalışıyorlardı. Almanya’daysa başka yerdekinden daha çetin Hıristiyanlar vardı. Kısacası, XVI.yy. başmda Kilise’de gençleşme olanakları vardı. Ama Kilise’nin başındakiler sağlıksızdı. Reformdan geçmeyecek olursa, bütün yeni güçler dağılıp gidecekti. Ne var ki, bu bozuk yönetimde reform yapılması için Hıristiyanların olaylı bir biçimde bölünmeleri gerekti. Konsil de bu işi gördü.
Kilise’nin Reformu
Konsil, dogmaları yeniden toparladı, papazlara ve disipline ilişkin önlemler aldı, Katolik inancma bağlı kalmış Hıristiyanların istemlerine ve din yayıcılık yapacak din adamlarının yeni bir tutum edinmeleri gereğine yanıt verdi. Ama bu önemli önlemler hemen bir sonuç vermedi. Roma, Konsil buyruklarının uygulanmasına dikkat etti, papalar daha saygın kimseler haline geldiler ve aralarından ikisi aziz katma yükseltildi. Papalığın adam kayırması ve kazanç toplaması, gene de ortadan kalkmadı. Yerel din yönetim bölgeleri kurulları toplanmadı, papazlar görevlerini düzenli olarak yürütmediler. İtalya’da XIV.yy’ın ikinci yarısında kurulan seminerlerde, sıradan din adamları yetişti. Bu kurumlar XVII. yy’da görüldü.
Bu engellemelere karşın Konsil, yüz yıl sonra meyvesini verdi. Roma prestijini kazandı, papaların otoritesi güçlendi, Kilise yönetiminin yeniden düzenlenmesi gerçekleştirildi. Sanat alalımdaki canlanma, dinsel törenlerdeki dönüşüme tanıklık ediyordu, jean de laCroixve Theresed’Avila’yla doruk noktasma ulaşan büyük bir gizemcilik akımı, tanrıbilimsel rönesans, birçok Cizvit okulunun ve yeni üniversitenin kurulması, Asya ve Amerika’ ya misyonerlerin gönderilmesi (Kapüsenlerin ve Cizvitlerin güçlenmesi sayesinde gerçekleşmiştir), birçok kadm dinsel topluluğunun başarısı ve din bölgesi yaşamının canlanması, bu derin dönüşümlerin belirtileridir.
Bu dönemden sonra Katolikliğin, bazı çelişkilere düşmesine ve başarısızlıklara uğramasına (kölelik ile misyonerliğin yan yana bulunması, Çin’de din töreni konusunda tartışmalar ve Japonya’dan Hıristiyanların atılması) karşın birçok kişi tarafından benimsenen bir din olması, Katolik Karşı Reformu’nun aslında Roma Kilisesi’ni iki yüz elli yıl canlandıran geniş bir reform olduğunu gösterir.
Karşı Reform Sanatı
Karşı Reform’un XVII. yy’da sanatlar üstünde önemli bir etki göstermesi, çeşitli nedenlerden ileri gelir.
Cizvit tarikatının ve Oratorium’un (halk dinsel gösterilerinin yaratıcısı Aziz Filippo Neri tarafından kurulmuştur) gelişmesi, Katolik ikonografyasmı yemleme, ilkelerim saptama ve sanatm propaganda amacıyla kullanılması yönünde Trento Konsili’nin verdiği talimatın yayılması ve yorumlaması konusunda belirleyici bir rol oynadı.
Gerçi, barok sanatm Avrupa’da ve Latin Amerika’da büyük ölçüde gelişmesi Cizvitlerin bu sanat lehinde yaptıkları propagandaya bağlıdır, ama barok sanatı, Cizvit üslubuyla ve Trento Konsili estetiğiyle özdeşleştirmek de doğru olmaz.
Sanat Heyecanını Yaratmak
Aslında Cizvit mimarisi, Konsil’in ilk amaçlarma daha iyi uyan ağırbaşlı ve yalm bir üslup taşır. Konsil’in amaçları, lükse ve aşırı estetik zevklere karşı olan Protestan Kilisesi’nin haklı eleştirilerine yanıt vermekti. Gerçek Cizvit üslubu, Roma’daki Gesu Kilisesi’nde Vignola’nm gerçekleştirdiği ağırbaşlı bir klasisizmde görülür. Latin Amerika’daki Cizvit misyonerlerin yaptırdıkları birçok kilise (yalnızca içerde yer alan barok süslemeler,bunlara daha sonraları konmuştur) gibi, bu kilisenin de dışı büyük bir ağırbaşlılığı dile getirir.
Barok süslemeler, genellikle daha sonra, XVII. yy’da eklendi ve başka bir girişim sonunda XVIII. yy’da iyice gelişti. Konsil’in ikinci hedefi de Cizvit topluluğunun en önemli ilke olarak kabul etmesi gereken inanç yaymaydı. Konsil kararları arasında, sanat yapıtının ve estetik heyecamn (bu estetik heyecan, resimle olduğu gibi tiyatro ve müzikle de yaratılabilirdi) gücünden ve sanatm etkilerinden yararlanmak gerektiğine (“insanın doğası zayıf olduğu için”) ilişkin bölümler vardır. Böylece gizemci heyecamn ortaya çıkmasına yardım edilmiş olacaktı. Bu kararlar, Konsil’in, barok sanata, çok daha önceden olanak tanıdığını gösterir.
Yeni propaganda, “duygu” ve duyarlık kaynaklarından yararlanmak istiyor ve kendisine hizmet edebilecek üsluplara sahip ressamları (Bernini, Tintoretto, Rubens) destekliyordu. Bunların yapıtları, din kurbanlarını, azizleri, doğaüstünün gücünü, inancın kazandığı zaferleri idealleştirerek canlandırıyordu. Karşı Reform, o çağın, göz kamaştırıcı gösterilerden zevk almasından yararlandı. Bunların etkileyici gücünden, din duygusunun ve inancın yararlanması için, barok süslemeleri bilerek benimsedi. Barok yapıtlar, güdülenmeleri dünyasal olan (gözün ya da kulağın tensel zevklerinin yüceltilmesiydi bu) belirsiz duygular aracılığıyla dinsel duyguyu doğurduğu ve o çağın dindarları bunlara çok yatkın olduğu için kabul edildi.
Son Yorumlar