Avrupa’da ülke.
Orta Avrupa’da bir prenslik olan Liechtenstein, İsviçre’nin Sankt-Gal- len ve Graubünden kantonlarıyla Avusturya’nın Vorarlberg bölgesi arasında uzanır.
Liechtenstein Coğrafyası
Liechtenstein toprakları (160 km2) ülkenin batı sınırını oluşturan Ren’in sağ yakasındaki alüvyonlu ova ile oldukça yüksek kireçtaşlı (20 m’den yüksek beş doruk) Rhaetia Alpleri üstünde yayılır. Sert ve yağışlı iklim, vadileri ısıtan föhn (fön) esintisiyle yumuşar.
Liechtenstein Nüfusu
Aşağı yukarı tümü Katolik olan ülke halkı, Alamanlarm soyundan gelen Germen ırkmdandır, nüfusun 1 / 3’ ini yabancılar oluşturur. Vergilerin düşük oranda olması nedeniyle birçok yabancı şirket Liechtenstein’da şube açmış, bu da yabancı sayısının artmasına neden olmuştur.
Liechtenstein Tarihi
İ.S. III. yy’da Alamanlarm yaşadığı ülke, Verdun anlaşmasının (843) imzalanmasından sonra Schwaben düklüğünün egemenliğine girdi ve tarihi bu düklüğün tarihini izledi. Schellenberg ve Vaduz (günümüzde Oberland ve Unterland) derebeylikleri, 1699’da Hans Adam von Liechtenstein’ın eline geçti. 23 Ocak 1719’da imparator Kari Vl’nın imparatorluğa bağlı prenslik aşamasına yükselttiği bu iki derebeylik Liechtenstein adı altında Kutsal Roma- Germen İmparatorluğu’nun 343. eyaleti oldu. Bu eyalet daha sonra, kendini Ren Konfederasyonu’na sokan Napolyon sayesinde ulusal egemenliğini kazandı (1806).
1816’da, Liechtenstein Alman Konfederasyonu’na katıldı ve Avusturya – Macaristan ile bir gümrük birliği anlaşması imzaladı (1851). Alman Konfederasyonu’nun dağılması üzerine, Liechtenstein’ın Avusturya’ya bağımlı olarak yaşaması, Birinci Dünya savaşı sonunda müttefiklerin düşmanlığını kazanmasına yol açtı. İsviçre’ye yaklaşmak zorunda bırakılan Liechtenstein, bu ülkeyle 1919’dan 1923’e kadar bir dizi iktisadi ve siyasal anlaşma imzaladı. İsviçre, Liechtenstein’ın dış temsilciliğini ve kendi gümrük bölgesinin içinde yer alan bu ülkenin posta hizmetlerini yürüttü. Prens Franz-Josef Il’nin 1938’de prensliğin başına geçmesiyle ülkenin durumunda bir gelişme görüldü. Liechtenstein İkinci Dünya savaşında, İsviçre’ye bağlı olduğu için tarafsız kaldı.
Babadan oğula geçen meşruti bir monarşi olan Liechtenstein’da yasama gücü, dört yılda bir yalnızca erkeklerden seçilen on beş üyeli Diyet Meclisi tarafından yürütülür. Yürütme gücüyse, başkanı, Diyet Meclisi’nin güven oyunu almak zorunda olan hükümetin elindedir.
Şubat 1970 seçimlerinde, 1928’den beri ilk olarak Vatan Birliği Partisi, İlerici Yurttaşlar Partisi’nden fazla oy aldı. Temmuz 1968 ve Şubat 1973’te yapılan iki halkoylaması kadınlara oy hakkı verilmesinin reddedilmesiyle sonuçlandı (kadınlar kantonlar düzeyinde seçimlere katılma hakkını ancak 1977’de elde ettiler). Şubat 1974’te İlerici Yurttaşlar Partisi’nin kazandığı seçimler sonrasında Walter Kieber yeni hükümetin başına geçti. Ama 1978’den başlayarak seçimleri Vatan Birliği Partisi’nin kazanmasıyla, 1982’de başbakanlığa atanan Hans Brunhart görevini günümüze (1993) kadar kesintisiz sürdürdü. 26 Ağustos 1984’te prens Franz-Josef IFnin vârisi olan oğlu prens Hans Adam resmî görevleri ve yürütme yetkisini üstlendi (ama Franz-Josef II devlet başkanlığı sıfatını sürdürdü) ve babasının 1989’da ölmesiyle, tahta çıkarak Liechtenstein’ın 1990’da Birleşmiş Milletler’e, 1991’de de Avrupa Serbest Mübadele Birliği’ne üye alınmasını sağladı.
Liechtenstein Ekonomisi
1950’den sonra, Liechtenstein, gerek tarım gerekse sanayi alanında önemli değişiklikler geçirdi. Alüvyonlu Ren ovasında yapılan çeşitli tarımla orman işletmeciliğini bir arada götüren geleneksel tarım, İsviçre’nin etkisiyle gitgide artan oranda sağmal inek yetiştiriciliğine yöneldi. Buna bağlı olarak, tarımla uğraşan nüfus, sanayi kesimi karşısında açıkça geriledi (1950’de % 30’ken, 1992’de % 4). Liechtenstein’da, yüzölçümü ve nüfusuyla karşılaştırıldığında Avrupa’nın en sanayileşmiş ülkesi sayılmasını sağlayan birçok etkinliğe raslanır: Duyarlı aygıtlar yapımı; besin ve dokuma sanayileri; vb. Liechtenstein’ın ticaret dengesi, turizm, posta pulu yayıncılığı ve elverişli vergi sistemi nedeniyle prensliğe yerleşen çok sayıda yabancı şirketten sağlanan vergilerin geliri gibi ek kaynaklar sayesinde fazlalık gösterir.
Son Yorumlar