SAKARYA MEYDAN SAVAŞI
Kütahya-Eskişehir savaşlarının yenilgisi, kaybedilen topraklar ve kentler, tehlikenin Ankara yakınlarına kadar gelmiş olması, Meclis’in sorumlu aramasına yol açmıştı. Mustafa Kemal Paşa’ya karşı sürdürülen muhalefetin en şiddetlendiği günler yaşanıyordu. Sağduyu egemen olmazsa Meclis’tekibunalım. Milli Mücadele’yi açmaza sürükleyebilirdi. Milletvekillerinin genel eğilimleri şöyle belirmişti:
Savaş son derece tehlikeli bir duruma gelmiştir:
Düşman saldırısını durdurabilmek için ülkenin bütün kaynaklarını harekete geçirmek gerekir;
Düşmanın saldırısını karşılayacak önlemlerin alınması ve kaynakların harekete geçirilmesine normal hükümet örgütünün gücü yetmeyecektir. Bunun için, T.B.M.M’nin otorite ve yetkisinin savaş alanına giren bölgede işlemesi gereklidir.
Mustafa Kemal Paşa, bütün sorumluluğu üstüne alarak Meclis’teki bunalımı sona erdirmek istiyordu. Söz konusu çözüm. Mustafa Kemal Paşa’nm başkomutanlığının Meclis tarafmdan onaylanmasıydı. Bu konuda havanın elverişli bir hale geldiği 5 Ağustos 1921 günü, Sinop milletvekili Rıza Nur Bey ve arkadaşları tarafmdan verilen yasa önerisi oya konmuş ve alkışlar arasında, oybirliğiyle kabul edilmişti.
Meclis 9 Ağustosta, ilk kez halktan fedakârlık istemeye karar verdi. Ordunun yiyecek ve giyimi için kurulan Ankara Tekâlifi Milliye Komisyonu kararıyla yayımlanan bildiride, akla gelen bütün yiyecek maddeleriyle çarık derisinden kundura çivisine, tiftik ve yapağıya kadar giyim kuşama yarayacak bütün maddeler sayılıyor, halkın ve tüccarın bunlardan ellerinde ne kadar varsa bildirmeleri isteniyordu.
Yunan ordusu, Kütahya-Eskişehir savaşından sonra bulunduğu bölgede yeni saldırı için gerekli hazırlığı yapmaktaydı. 13 Ağustosta Yunanlılar ileri harekete geçerek, 23 Ağustosta Sakarya’da, Türk cephesine taarruza giriştiler. 23 Ağustosta başlayan Sakarya Savaşı 22 gün ve 22 gece aralıksız sürerek, Türk zaferiyle sonuçlandı (bu süre içinde Türk ulusunun canım dişine taktığım, bütün varını yoğunu orduya verdiğini görmekteyiz).
13 Eylül 1921’de, Sakarya’nın doğusunda tek bir Yunan askeri kalmamıştı. Bütün cephe boyunca Yunan ordusu geldiği yönlerde ve karmakarışık bir biçimde çekildi.
Sakarya Meydan Savaşı böylece bitmiş oluyordu. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 14 Eylül tarihli bir bildiriyle Sakarya Meydan Savaşı’mn sonucunu tüm ulusa şöyle açıklıyordu: “Kutsal topraklarımızı çiğneyerek Ankara’ya girmek ve memleket istiklalinin fedakâr bekçisi olan ordumuzu yok etmek isteyen Yunan ordusu, 21 gün süren pek kanlı muharebelerden sonra Allah’ın yardımı ile mağlup edilmiştir.”
T.B.M.M’ nin 19 Eylül 1921 ’deki oturumunda, ivedelikle görüşülüp, hiç tartışılmadan kabul edilen 159 sayılı yasayla, T.B.M.M. başkam başkomutan Mustafa Kemal Paşa’ya, “Gazi” ve “Mareşal” unvanları verildi.
BÜYÜK TAARRUZ
Sakarya Meydan Savaşı ile Büyük Türk Taarruzu arasında bir yıllık bir süre geçmişti. Bu dönem, iç ve dış siyaset bakımından çok hareketli, savaş harekâtı bakımın- dansa çok sakin geçmişti. Umulmadık bir zamanda kazanılan Sakarya Zaferi’nden ve onun siyasal sonuçlarından sonra savaşın şu ya da bu biçimde bitmesi dileği yaygınlaşmıştı. İngiltere, Fransa ve İtalya’nın 22 ve 26 Mart tarihli mütareke ve barış teklifleri bütün yurtta tartışılıyor, ama kayıtsız şartsız kabulü düşünülmüyordu. Türk kamuoyu mütareke koşullarım beğenmemişti. T.B.M.M’ne yurdun her yanından gelen telgraflardaysa, Misak-ı Milli’den fedakârlık edilmemesi isteniyordu.
Öte yandan, Meclis’teki muhaliflerin oluşturduğu İkinci Grup, Mustafa Kemal Paşa’ya karşı amansız bir mücadele açmıştı. Dış siyasette hataya düşüldüğü söyleniyor, askerlik konularında uluorta eleştiriler yapılıyordu. Ordunun neden saldırmadığı soruluyor ve “çünkü, ordunun taarruz kabiliyeti yoktur!..” diye gene kendileri tarafmdan yanıtlanıyordu. Mustafa Kemal Paşa, başkomutanlığı konusunda Meclis’e sert çıkışlar yapıyor, “Bırakmadım, bırakmam, bırakmayacağım…” diyordu. Bu konudaki tartışmalar, başkomutanlık yasasının süresi üç ay daha uzatılarak sona erdirildi. Sakarya Savaşı sırasında ulustan istenen fedakârlığı, aralıksız askere alınan ve cephelere gönderüen insanları düşününce, yeniden girişilecek kesin sonuçlu bir büyük saldırının gerektirdiği ulus desteğini sağlamamn güçlüğü ortadaydı. Ama çaresiz, ulus orduya yeniden asker verecek ve yeniden mali külfetlere katlanmaya çağrılacaktı.
Saldıracak ordun un,karşısındaki düşmana insan gücü ve süah bakımından üstün olması gerektiği açıktı. Ne var ki, önceki savaşlarda bu üstünlük sağlanabilmiş değüdi. Bütün olanaklar ve kaynaklar zorlanarak Büyük Taarruz öncesinde, Türk kuvvetleri, Yunan kuvvetleri karşısında, ancak denge sağlayacak bir duruma getirilebilmişti.
Sakarya Savaşı’ndan sonra, Yunan ordusu komuta kadrosunda bazı önemli değişiklikler yapılmıştı. Yeni ordu komutanı, Büyük Taarruz ile başlayan muharebeleri İzmir’den telsizle yönetmeye kalkışmış ve Yunan ordusunun felaketini böylece kolaylaştırmıştı. Oysa, başkomutan Mustafa Kemal Paşa, cephede ve kıtaların ya- mbaşmda bulunmuştu.
Saldırı, 26 Ağustos 1922 Cumartesi günü sabah saat 4.30’da şiddetli ve etkili topçu ateşiyle başladı. Ama iki Türk kolordusunun düşmanın sağ kanadına yaptığı saldırı, bu ilk gün istenen sonucu vermedi. Fahrettin Altay Paşa’nın kolordusu, Ahırdağı’nı gece aşarak Sincanlı ovasına indi. Süvari kolordusunun düşman gerisinde harekete geçmesi, demiryolunun tahribi ve telgraf hattının kesilmesi, muharebenin ilk aşamasını Türk ordusuna kazandırdı. 27 Ağustosta düşman direnmesi kırıldı. Türk saldırısı hızla gelişiyordu. Afyon’un batısında Yunan cephesi yarılmıştı. 28 Ağustosta Yunan ordusunun asıl cephesi de yarıldı. Aynı gün, güneyden kuzeye doğru ilerleyen Türk kuvvetleriyle doğuda üerleyen kuvvetler, Yunan ordusunu ikiye ayırdı ve büyük bir bölümünü kuşatıcı bir duruma girdi.
30 Ağustosta süvari kolordusu ve öbür birlikler tarafından çekilme yolu kapanmış olan düşman kuvvetleri (5 tümen, 40-50 bin kişi), Başkomutanlık Meydan Savaşı adı verilen o günkü savaşta kısmen tutsak, kısmen imha edilmişlerdir.
Savaş, 31 Ağustos ve 1 Eylül günleri de olanca şiddetiyle sürdü. Yunan ordusunun imhadan kurtulan kuvvetleri, çeşitli yönlerde çekilmeye başlamışlardı. 1 Eylülde, Türk ordusu Uşak’a girdi. 2 Eylülde Uşak yakınlarında Yunan başkomutanı, İkinci Kolordu komutanı, kurmay başkanı, 13. Tümen komutanı da dahil olmak üzere 300 kadar Yunan subayı ile 5 000’den fazla er tutsak alındı.
3 Eylülde, Türk ordusunun izleme hareketi sürdü. 9 Eylülde Türk süvarileri İzmir’e girdiler. İzleme boyunca çeşitli bölgelerde yapılan savaşlarda Yunanlılardan çok sayıda tutsak alındı. 1 Eylülden 11 Eylüle kadar süren çekilme hareketi sırasında İnegöl- Bursa bölgesinde Kütahya’da, Mudanya’da önemli savaşlar oldu. Sonunda da, Yunan askerleri 17 Eylülde Bandırma’dan gemilere binerek Anadolu’yu terk ettiler.
Son Yorumlar