Bergama (Pergamon) Antik Kenti
Günümüzdeki Bergama kentinin kuzeyinde yer alan bu antik kent ilk olarak Akropolis’in bulunduğu tepede, dıştan gelecek saldırılara karşı korunmaya elverişli bir yerde kuruldu. İ.Ö. IV. yy’da kentin kalesinin çok sağlam ve güvenli olduğu bilinmektedir. Bir süre Perslerin, daha sonra İskender’in mirasçılarının elinde kalan kent, İ.Ö. 301’de Lysimakhos’un eline geçti. İ.Ö. 283’te de Philetairos, bağımsız bir Bergama devleti kurdu. Philetairos zamanında devletin sınırları Marmara denizine kadar uzanıyor ve Batı Anadolu’yu içine alıyordu. İ.Ö. 135’te vasiyet yoluyla Roma İmparatorluğu’na bağlanıncaya kadar Bergama gerek askerlik, gerekse sanat ve kültür yönünden parlak bir dönem geçirdi. Roma egemenliği altında da önemini korudu, eski yapılar onarıldı. Bizans egemenliği sırasında eski parlak durumu kalmamakla birlikte, gene de büyük kentler arasındaydı. 716’da Arapların eline geçtikten sonra gittikçe küçülen kent Türklerin egemenliğine Karesioğulları döneminde (XIV. yy.) girdi. Günümüzdeki yerine gelişi de Türklerin egemenliği döneminde oldu. Bergama kentindeki kalıntılar birkaç öbekte incelenebilir. Yukarı kentte saraylar, subayların oturduğu evler, Trajanus Tapınağı, Dionysos Tapınağı, Athena Tapınağı bulunur. Kentin kitaplığı, okuma salonları ve kitapların saklandığı bölümlerle çok ünlüydü.
Akropolis’in batısında oldukça eğilimli bir alanda yaklaşık 10.000 kişi alabilecek bir tiyatro yer alır.
Orta kentte üç ayrı gymnasion vardır: Alt taraçada küçük çocuklar, orta taraçada çocuklar, üst taraçada da gençler eğitim görürlerdi. Gençler için yapılan gymnasion, aynı zamanda törenler için de kullanılmaktaydı. Orta kentte ayrıca Hera Tapınağı, Demeter Tapınağı yer alır. Roma döneminde kentin ovaya yavaş yavaş yayılmaya başlayan kesimlerinde de yapıtlar yapılmıştır. Bunların en önemlisi Hadrianus döneminde yapılmış olan Serapis Tapınağı ya da halk dilindeki adıyla Kızılavlu’dur. Bergama’nın batısında yapılmış olan Asklepieion Tapınağı telkin yoluyla tedavi yapılan İlkçağ’ın yarı dinsel tedavi kuruluşlarından birisidir.
Efes (Ephesos) Ve Selçuk (Ayasuluk)
İzmir ilinin turist çeken en önemli antik kentlerinden biri de Efes’tir. Kentin İonlar tarafından kurulduğu bilinir. Lydia kralı Kroisos, İ.Ö. 560’ta kenti alüvyonlanma nedeniyle dolan yerden iç kesimlere götürtmüştür. İ.Ö. 547’de Perslere geçen kent, İskender’in Asya seferiyle Pers egemenliğinden kurtuldu, onun ölümünden sonraysa oldukça karışık devreler geçirdi. Lysimakhos, kenti Panayır dağı ile Bülbül dağı arasına taşıttı ve kent burada gelişti. Lysimakhos’un yönetiminden sonra birkaç kez el değiştiren kent Selefkiler tarafından bir anlaşmayla Bergama Krallığı’na bırakıldı. İ.Ö. 133’te Bergama Krallığı Roma’ya bağlanınca Efes de Roma İmparatorluğu’nun yönetimine geçti. Efes, Hıristiyanlık tarihi için önemli bir merkezdi. İ.S. VII. – VIII. yy’larda Arap istilalarıyla tahrip edildi, limanı da dolmaya başladığı için önemini yitirdi.
Selçuklu egemenliği sırasında Selçuk kasabasına doğru bir canlanma oldu. Timur istilası ile kent, kısa süre el değiştirdi ve yeniden Selçuklu egemenliğine geçti. 1476’da da Osmanlı topraklarına katıldı.
Efes ve çevresinde Erken Hıristiyanlık, Bizans ve Selçuklu yapıtları bir arada görülür. Erken Hıristiyanlık döneminde yapılmış olan Ayasuluk kalesi, Selçuklular tarafından kullanılıp, onarıldı. Kalenin güneyinde Sen Jan Kilisesi yer alır. Selçuk’taki İsabey Camisi 1375’te Aydınoğlu İsa Bey adına yapıldı. Dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı, Celsus Kütüphanesi, Hadrianus Tapınağı, Meryem Ana’nın Evi turistler tarafından gezilir.
İzmir ili sınırları içinde ayrıca Phokaia (Foça), Erythrai (ildir), Klazomenai (Urla yakınında) gibi başka antik kentler de vardır.
Son Yorumlar