Helenistik sanat yumuşak biçimler, uyumlu doğal süslemeler peşindeyken ve ideal bir insan görüntüsünde kusursuzu betimlemeye yönelirken, İtalya’daki ilk sanat yapıtları, gerçeğin düzenini ve katılığını sergiliyordu: Etrüsk sanatının ilgi çekici örnekleri olan Vulci ve Tarquinia yeraltı mezarlarını, Roma anıtlarını (Roma’da Colosseum, İ.S. 80), Hıristiyanlığın ilk çağlarının yapılarını, Ravenna mimarisini ve mozaik sanatını başlatan (Galla Placidia anıtmezarı, Sant’A pollinare Nuovo) Bizans sanatının ünlü anıtları izledi.
Doğu Roma İmparatorluğu’ndan Sonra
Çeşitli sanat dallarında yapıtlar veren Bizanslılar, Roma’nın Barbar akınlarına karşı koruyacağı bir Hıristiyan dünyası belirlemişti. İkona düşmanlığı bunalımıyla aynı zamanlarda ortaya çıkan Karolenj egemenliği ve Lombardların ortadan kalkması sonucu, bir yenileşme gerçekleşti; modelleri Bizans, Roma, Ravenna, Venedik olan iki Hıristiyan dünyası bir daha birleşmemek üzere birbirlerinden koptular. Karolenj mimarisinin ürünü yapıtlar (Milano’daki IX. yy’dan kalma Sant’ Ambrogio Kilisesi ve bir kuyumculuk başyapıtı olan Vuolvinius’un altından mihrabı) ve ilk roman sanatının öncüsü olan Lombard yapıları (Brescia’da ki San Salvatore Kilisesi, 753) şatafatlı niteliklerinden sıyrılıp yalınlaştılar. Süslemelerden çok kütlelere ve duvarlara dayanan yeni bir bütünlük anlayışı ortaya çıktı. Yeni bir sistem belirlendi: Roman şahını, Bizans absidi, dörtköşe ya da yuvarlak çan kulesi, vb.
Roman Dönemi
Roman döneminin üç yüzyılına Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu’nun kuruluşu denk düşer (962). Alman prenslerinin imparatorluk düşü olan roman İtalyası, Hıristiyanlığın küçük bir görüntüsüne dönüştü, burada Yunan dünyasının anlayışı Batılı gözüyle biçimlendirildi. Manastırlarda gelişen resim sanatı, Müslüman fetihlerinin Avrupa’nın dört bir yanma yaydığı Kıpti ve Suriye halk sanatı akımlarını özümledi. Venedik’in mimarlık sanatı ve mozaikleri Doğu’dan etkilendi. Bizans sanatının Lombard gelenekleriyle çatıştığı Verona’da San Zeno’nun (IX.-XII. yy’lar) Renli bronz ustalarının elinden çıkma kapıları Pisa ve Monreale kiliselerinin kapılarına örnek oldu. San Marco Küisesi (1094) İstanbul’daki Agioi Apostoloi Kilisesi’nin modelim izledi, böylece Venedik, Bizans ruhunun yeni anlatımı oldu. Renkli mermerden levhalarla kaplanarak süslenmiş ünlü Floransa Vaftiz hanesi bile (XII. yy.) Floransa’daki roman mimarisinin başlı başına bir simgesi, bir özetidir.
İlk Rönesans
Cenova ve Orvieto katedrallerinin çok renkli cephelerinin zenginliğinde, Pisa Vaftizhanesi’nin ve Siena Katedrali’nin kürsülerinde (1220-1287 dolaylarında Nicola Pisano’nun yapıtları) ya da Siena Belediye Sarayı’nda en güzel örneklerini veren gotik dönemin hemen sonrasında İtalyan sanatı ilk Rönesansını yaşadı. Böylece roman dönemi ile Çuattrocento (XV. yy.) arasında, yüzyıldan yüzyıla en üst düzey de bir resim sanatı kesintisiz sürdü ve gelenekleşti: Giotto, Assisi’deki freskleri, Brunelleschi, Santa Maria del Fiore’nin kubbesini (1420-1436) ve Pitti Sarayı’nı, Ghiberti, Floransa Vaftizhanesi’nin kapılarını, Donatello yeni bir hümanizmin anlatımı olan Azize Maria Magdalena’yı yaptı. Giotto’nun bedenleri boşluk içinde resimleyebilme konusundaki çalışmaları Fra Angelico, Uccello ve Masaccio’nun doğalcı temelden kaynaklanan görüşünü ruhsallaştırdı. Gerek resim, gerekse heykel sanatı, bu dönemde İsa’nın yaşamını ve mistik duygularla vecd halini anlatmaya yöneldi. Carpaccio’nun coşkun yaratıcılığının (Azize Ursula’nın Öyküsü, Venedik) Giovanni Bellini’nin yüce ustalığından başka benzeri çıkmadı (Çarmıhtan İndiriliş, Milano).
Büyük Rönesans
Ülküsünü “sanat gerçek yoluyla güzele ulaşmaktır’’ ilkesiyle dile getiren, Büyük Rönesans döneminin en parlak adları Leonardo da Vinci, Michelangelo, Raffaello’dur.Giorgione’nin (Kır Konseri), Tiziano’nun Correggio’nun uyumlu, alegorik, renkli evreni, evrensel bir zaman ve uzam görüşüne karşıttı. Öte yandan, Benvenuto Cellini (Perseo, 1545) Floransalı kuyumcu – heykelcilerin çizgisini üstün bir başarıyla sürdürdü. Kimi zaman “Venedik’in Michelangelo’su” olarak tanımlanan Tintoretto, Veronese ile birlikte, Venedik’te Rönesans’ın ikinci yarısına egemen oldu. Sıra sütunlar ve revakların uyum verdiği cephe mimarilerini gösteren büyük kompozisyonlar gerçekleştirdiler. İtalya’nın yaratıcı gücü Michelangelo’nun etkisiyle giderek coştu ama, bir süre sonra duraksadı. Çöküş dönemi, Raffaello’nun mutlak ustalığında sezinlenen ve minyatür – portre sanatına yol açan özenticilikle (maniyerizm) başladı. Simgeler, göz dolduran akademik süslemelerle karmaşıklaştı; bu, İtalya’da bütün XVII. yy’a ve XVIII. yy’ın bir bölümüne egemen olan barok üslubun habercisiydi. Bu çağın en büyük sanatçıları Bernini (1598-1680) ve Borromini (1599-1667) oldu.
Barok Sanat ve Yeni Klasikçilik
Saraylar ve tiyatrolar, yarımayaklarla, bölmeli kubbelerle, yalancı mermerden heykellerle, göz kamaştırıcı renklerle zenginleşirken, gerek heykelcilik gerekse mimarlık büyüleyici bir etki bırakmaya yöneldi. Bu açıdan
Caravaggio’nun etkisi çok büyük oldu.
Açık-koyu dağılımı, hacim sanatı, tıpkı rakibi Carracci’nin çalışmaları gibi, pek çok Avrupalı ressamı hayran bıraktı. XVIII. yy’ın ikinci yarısında eskiye dönüldü. Kazılar sırasında Pompei’nin yıkıntıları gün ışığına çıkarıldı. Alman araştırmacısı Winckelmann 1764’te Geschichte der Kunst des Alterthums (Eskiçağda Sanat Tarihi) adlı yapıtını yayımlayarak, barok sanatın coşkusuna ve canlılığına temelden karşıt bir akımı sürekli olarak etkiledi.
Çağdaş Dönem
Giuseppe Sacconi’nin (1853-1905), Campidoglio’nun yanına Vittorio Em A manuele II için yaptığı bir anıt, tumturaklı çağın ruhunu çok iyi yansıtıyordu. Romantizm yerini tarih tablolarına ya da Napolyon efsanelerine bıraktı. Gerçekçilik, çoğu zaman karikatür biçimini alan kısa olaylar öyküsünü işlemeye başladı.
İtalyan sanatında yeniden derin bir biçim ve renk duygusunun görülmesi için fütürizmi beklemek gerekti. Yeni bir yaratıcılığın temelleri, modernlik anlayışından ve İtalyan sanatının geleneksel yaratı biçiminden kaynaklandı: Modigliani bedeni yeniden oluşturdu, Morandi cisimleri soyutlaştırdı. De Chirico düşsel görüntüyü yeniledi.
Öte yandan, heykelci Marino Marini’nin güçlü sanatı (Atlı, 1952), Fontana’nın “yarık”ları, Burri’nin “yoksul sanat”ı çağdaş İtalyan sanatının anlaşılması güç gizemlerindendir.
Son Yorumlar