Abbasiler Dönemi Nasıl Kurulmuş? Nasıl Yakılmış ve Abbasi Hanedanlığı, Abbasiler, tarihte muhtelif hanedanların adıdır.
Bunların tarih açısından en önemlisi Bağdat halifesidir. Peygamberin amcası el-Abbas b. Abdulmuttalib b. Haşim soyundan gelen hanedandır. Abbas’ın soyundan gelenler, ilk dört halife ve Emevîler döneminde, Araplar tarafından zaptedilen eyaletlerde çoğaldı ve güç kazandılar. Peygamberle olan akrabalıkları, bunlara her yerde büyük itibar sağlıyordu. Özellikle o dönemde bugünkünden çok daha geniş olan Horasan eyaletinde fazla taraftarları vardı. Emevileri devirerek kendi ailelerini tahta çıkarmak düşüncesi Abbasilerde giderek gelişmişti. Bu hedeflerine erişmekte, özellikle devletin Doğu eyaletlerinde pek çok taraftan olan ve hilafet üzerinde en çok kendilerinin hak sahibi oldukları iddiasında bulunan Halife Ali ahfadından destek gördüler. Abbasiler büyük bir ustalıkla, Emevîlere karşı İran halkı ve doğudaki Arap askerleri arasında, eylemli propaganda yapmak konusunda, Ali soyundan gelenlerin desteğini sağlamayı başardılar.
Emevi hanedanının tamamıyla ortadan kalkmasını sürekli çalışmalarıyla hazırlayan, Abbas’ın torununun çocuğu olan Muhammed b. Alî b. Abdullah b. el-Abbas’dır. Muhammed b. Ali’nin 744 yılında ölümünden sonra oğlu İbrahim’in başa geçmesiyle, Abbasilerin gücü doruk noktasına ulaştı. Uzun süredir hazırlanan isyan, H. 129 yılı Ramazan ayında (Haziran 747) Horasan’da patlak verdi ve hızla yayıldı. Halifenin ordusu yenildi; Emevi ordusu sürekli başarısızlığa uğradığı için Abbasiler de kendilerini göstermeye ve amaçlarını açığa vurmaya başladılar.
Halife Mervan II. 748’de İbrahim’i hapse attırdı; kardeşleri Ebu Cafer ve Ebu’l-Abbas, onun yerine Abbasiler fırkasının başına geçtiler ve Küfe’nin isyancılara tesliminin peşinden Ebu’l-Abbas 749’da kendini halife ilan etti. Mervan (Ocak 750’de) Zab suyu kenarında yenilgiye uğratıldı. Mısır’a kaçmak istedi; düşman, arkasından yetişti ve Mervan aynı yılda öldürüldü. El-Saffah “kan dökücü” lakabını alan Ebu’l-Abbas, Emevî hanedanını ortadan kaldırdı. Bununla beraber Abdurrahman b.Muaviye adında birinin kaçıp kurtularak İspanya’ya gitmesine engel olamadı. Abdurrahman b.Muaviye Kurtuba’da yeni bir Emevî devleti kurdu.
Abbas’ın kardeşi ve halefi Ebu Cafer el-Mansûr, Bağdat’ı hükümet merkezi yapınca hükümetin ağırlık merkezini daha doğuya götürdü. Yeni bir hanedanın iktidara geçmesi, ilim ve fennin gelişmesinde ve ülkenin ileri gitmesinde etkili oldu. Ne var ki, çok geçmeden çöküntü belirtileri görüldü ve Abbasilerinki çapında büyük bir devletin bütünlük içinde varlığını sürdürmesinin imkânsızlığı anlaşıldı. Daha 788’de ‘Ali soyundan İd- ris b. Abdullah Fas’ta bağımsız bir “Alevi devleti” kurmuştu. Kayravan’da da karışıklıklar baş gösterdi. Orada asayiş İbrahim b. el-Ağleb tarafından sağlandığından, yıllık vergi vermek koşuluyla eyaletin babadan oğula geçmesi suretiyle, emaretini Harun er-Reşid 800’de ona vermek zorunda kaldı. Bir süre sonra Horasan da bağımsızlığını ilan etti ve oranın valisi Tahir Zu’l-Yamineyn 922’de halifeye itaati bıraktı. Daha sonra, 868’den beri Mısır Valisi olan Ahmed b. Tûlûn Bağdad’ın hâkimiyetine bakmadan Suriye’yi de kendi sultası altına aldı. Fakat, Tulunîler hanedanı ancak 37 yıl varlığını sürdürebildi; Mısır ise, bir asır içinde Abbasi halifelerinin hâkimiyetinden tamamiyle kurtuldu. Artık Abbasilerin çöküş dönemi başlamıştı.
Halife el-Mutasım (833-842), çoğunluğu ücretli Türk askerlerinden oluşan bir ordu kurmaya karar verdi. Gittikçe güçlenen bu yabancı hassa askeri kendi içinde örgütlendi. Halife el-Muktedir 908’de bu askerin kumandanı Munis’e “Emiru’l-Ümera” (Emirlerin emiri) unvanını ve sınırsız yönetim yetkileri vermek zorunda kaldı. Fatımilerin faaliyet sahnesinde görünmeleriyle halifelerin dini nüfusları bile zayıfladı. Abbasiler, 945’te Büveyhler’in ve bir asır sonra da Selçukluların hâkimiyetleri altına girdiler.
Bu Türk sultanlarının hâkimiyetinden kurtulunca biraz olsun geçmişe dönebildiler ancak, ülkelerinin sınırı Bağdad ve civarına kadar gerilemişti. Nihayet Bağdad, Hulagu kumandasındaki Moğolların eline geçti (1258) ve
son halife El-Mutasım öldürüldü. Ab- basilerden ancak bir kaçı kaçmayı başardılar. Mısır’daki Memlûk sultanı Baybars, bu kaçanlardan birini, el-Mustansir namı ilş Kahire’de halife ilan etti. Fakat, Kahire’deki halifelik sadece dini bir makamdan ibaretti. Bir zamanlar sahip bulundukları sınırsız yetkilerden sadece, sultanlara menşur vermek yetkisi kalmıştı. Ayrıca bu menşurlar da sadece, böyle bir onayı isteyen sultanlara verilirdi.
Osmanlı padişahı Birinci Selim 1517’de Memlükleri Mısır’ın zaptıyla ortadan kaldırdı ve son Abbasi halifesi el-Mütevekkil III.’i İstanbul’a götürdü. Halife, İstanbul’da ruhani ve cismani hukuk ve yetkisini Osmanlı padişahına devrettikten sonra Mısır’a dönmek izni aldı: al-Mutavakkil 1538’de Mısır’da öldü.
Son Yorumlar