İnsan toplumlarında malların, zenginliklerin üretimi, dağıtımı ve tüketimiyle ilgili olayları, işleyişlerini denetlemek ve maddi gereksinimleri en iyi biçimde karşılamak için inceleyen bilim dalı.
İlk İktisat Kitabı
İlk iktisat kitabı, 1615’te yayımlandı: Traité de l’économie politique (İktisat Üstüne İnceleme). Yazarı, Antoine de Monchrestien’di. Deneyime dayanan bu yapıt kuramsal olmaktan çok, pratik bir kitaptı ve iktisadın temel bilgileri siyasetle iç içe geçmişti. XVI. yy’da fiyatların yükselmesi, tedavüldeki altın miktarının artışı, çeşitli sorunların ortaya çıkmasına neden oldu. İlk para kuramları da, Bodin ve Malestroit ile ortaya çıktı. XVIII. yy’ın sonunda, Gregory King, buğday rekoltesindeki artışın hangi nedenle buğday fiyatlarını düşürdüğü sorusunu soruyordu. Bu da arz ve talep yasasının habercisiydi.
XVIII. yy’ın ikinci yarısında, doğal düzen düşüncesi belirdi ve Quesnay, Turgot gibi fizyokratlar doğal yasaları araştırmaya koyuldular. XVIII. yy’ın sonundaysa, İngiliz sanayi devriminin doğduğu bir sırada, Adam Smith. Malthus, Ricardo gibi İngiliz iktisatçıları ağırlıklarını duyurmaya başladılar.
İktisat Bilimi
Smith, Milletlerin Zenginliği Üstüne (inquiry into the Nature and Causes of the Wealth of Nations, 1776) adlı kitabında, iktisat bilgisinin ilk kez bir tanımını ortaya koydu. Yasaları, mekanizmaları, dengeleriyle servetin de bir bilimi olabileceği düşüncesi. XIX. yy’ın başından itibaren iktisadın siyasetten giderek ayrılmasına neden oldu. 1871’de Walras, tümdengelimli. soyut bir “katışıksız iktisat”tan söz etti ve giderek mekanik ya da fizik bilimlerinin modellerine dayanarak bir iktisat bilimi kuruldu. Bu girişime, gerçek’ten kopmayı reddeden, olguların gözlemlenmesine öncelik tanınması anlayışını sürdüren ve temsilcileri daha çok Roscher, Schmoller, Hildebrand gibi Almanlar olan tarihsel okul yanlıları karşı koydular. İktisat bilimi, bu iki büyük topluluğun çatışmalarını durdurabilecek bir bilgi aşamasına henüz gelmemişti. Katışıksız iktisat kuramının yandaşı olan Walras bir okul oluşturdu; matematik dilinin iktisadi sorunları dile getirmeye elverişli olabileceği düşüncesini getirdi. Bu görüş, sonradan başta izleyicisi İtalyan Vilfredo Pareto olmak üzere A.B.D’nde Samuelson İngiltere’de j.R. Hicks. Fransa’da Allais ve Deb- reu tarafından geliştirildi.
Ruhsal Etkenlerin Önemi
İktisadi eylemin amacı, en büyük etkinliğe ulaşmak olunca, en ucuz maliyetle en yüksek kazancı sağlayacak koşulların hesap yoluyla belirlenmesi gerekiyordu. Mikroiktisadi çözümlemenin (mikroekonomik analiz) ve modellerin hazırlanmasının temeli de burada yatmaktaydı. Genel bir denge kavramına ulaşmak için, bunlardan hareket ederek mekanizmanın işleyişinin genelleştirilmesi olasıydı. Matematiğin yöntemi içinde, daha da ileri giden iktisat, statiğin ve dinamiğin seçeneği içinde yer aldı.
Statik iktisatta, belirli bir anda fiyat ve miktarlarda dengenin koşullan araştırılır. Dinamik iktisattaysa, bu denge zaman içinde incelenir; bu da. dengenin gerçekleşmesini sağlayacak öğelerin bulunmasına olanak verdiği gibi, dengeyi yok edecek güçleri de bulmaya yarar.
Pozitif iktisat bilimi diye anılan öbür okul, XIX. yy’da betimlediği tarihle işe başladı. Bu okul, iktisadi olayların, matematik bilimler diye adlandırılan bilimlerin ele aldığı olaylardan farklı olarak, zaman içinde geliştiğini ileri sürüyor, iktisadi olayların hem kesintili olduklarını, hem de insanların müdahalesinden dolayı, her zaman ruhsal bir nitelik taşıdıklarını belirtiyordu. İktisadi olayların zaman içinde geliştiğinin kabul edilmesiyle, matematikçilerin tasarladıkları karşılıklı bağımlılık, yerini nedenselliğin karmaşık oyununa bırakmış oluyordu. Sonuç olarak bütün iktisadi ilişkiler, insanın müdahalesini içerir. Gerçekten de fiyat düştüğü zaman bu düşüş, müşteriler tarafından saptanır ve satın almak için elverişli bir ortamın doğduğu kararma varılır; böylece talep artmış olur. Bu nedenle, iktisadi olaylarda belirleyici bir öğe olan ruhsal etkenleri unutmamak gerekir.
İktisat biyolojiyle karşılaştırılabilir mi? Bütün mekanizmaların, sözgelimi fiyatların oluşmasının, enflasyonun, önce kendi içinde, ortaya çıktığı çerçevede ele alınması, daha sonra ortama yaptığı etki ve yarattığı dönüşümler açısından incelenmesi gerektiği doğrudur. Aynı biçimde, bir iktisadi birimin, ortaya çıktığı kurumlar- la ilişkileri içinde incelenmesi gerekir. Sözgelimi, üretim ve tüketim kooperatifleri, kaynaklandıkları ortam olan kapitalist toplumda, gelişmelerini engelleyen güçlüklerle çatışırlar. Bununla birlikte, biyoloji kavramı ile iktisat kavramım ayıran uçurum apaçıktır: Ruhsal yaşam, toplumsal yaşamla özdeşleştirilemez.
John Maynard Keynes
Demek ki, iktisat özgün bir bilim olmak zorundadır. Her çeşit öğreti çatışmasından bağımsız olarak, bu bilim dalının düşünce biçimleri, modem iktisatların gelişmesini ve çeşitlenmesini ortaya koyan daha karmaşık sorunlara uyarlanmıştır. İktisatçılar, iktisadi sistemlerin doğuşunu ve evrimini belirlemeye yönelik çalışmalardan sonra, bu’ sistemlerin’; işleyişlerini saptamaya giriştiler. Keynes’in 1936’da The General Theory of Employment, înterest and Money (İstihdam, Faiz ve Para Üstüne Genel Kuram) adlı kitabım yayımlamasına kadar, bütün iktisatçılar, pazar iktisadında, üretim hacminin kendiliğinden oluştuğunu, uzun bir dönemde toplam emeğin tam istihdamının sağlandığını samyordu. Keynes, eksik istihdamın dengelerinin de tam istihdamdaki dengeler kadar sağlam ve sürekli olabileceğini gösterdi. Bu, hükümetin müdahalesinin olmaması durumunda, kendiliğinden ve otomatik etkenlerin, iktisadi yaşamı,mal ve hizmetlerin en yüksek verim düzeyine ulaştırmaya yetmeyeceğini gösteriyordu. İktisadi yaşamın işleyişinde devletin rolünün giderek büyüdüğü bir dönemde, bu kuram büyük bir olay yarattı. Pratik alanda, bir ulusal muhasebe hazırlanmıştı. Amaç, kamu erkinin, her an, ulusal üretim hacmini, bundan sorumlu olan iktisadi birimlerin durumunu, aralarındaki ilişkiyi ve istihdam düzeyini belirleyebilecek durumda olmasıydı. Kuramsal alandaysa, iktisatçılar, makroiktisat düzeyinde, genel dengenin koşullarını belirlemeye giriştiler.
Gelişme Ve Fiyat İstikrarı
Birbirine bağlı bu araştırmalar, bir iktisadın ulusal düzlemdeki gelişmesine uygun olanla olmayanları belirlemeyi başardı. Böylece, iktisat, durumu ve bu durumu belirleyen öğeleri inceledikten sonra, yapıları incelemeye yöneldi. Bu gelişme, iktisadı, bir iş yeri ya da üretim dalı çerçevesinde görülebilen olaylarla ilgilenmeye yöneltti. Böylece, iktisadi yaşam içindeki üretimin artışına karşı koyan ve fiyat yükselişlerine neden olan güçlükler belirlenir oldu. Buna koşut olarak, istenen amaca ulaşmak için, parasal denge koşulları, maliye ve bütçe siyasetlerinin etkileri birinci derecede önem kazandı. Amaç da gitgide apaçık ve zorunlu duruma geldi. Öte yandan, okullar arasındaki düşünce uyuşmazlıkları giderek azaldı. Sorun, fiyat istikrarlılığı içinde tam istihdamın ve gelişmenin nasıl sağlanacağını saptamaktı.
İstatistik Aygıtı Ve Muhasebe Teknikleri
İktisat, böylece, araştırmasına ana hedef olarak, ulusal iktisatlar çerçevesinde temel dengeleri aldı; böylece, kendisine esin kaynağı olmuş felsefi görüşlerden giderek sıyrıldı. İktisat bilimi bu amaca ulaşmak ve aynı zamanda matematik bilimler diye anılan bilimlere yaklaşmak için, gittikçe gelişmiş bir istatistik aygıtına ve yeni ulusal muhasebe tekniklerine sahipti. Bir ulusun mali ve iktisadi etkinliklerini nicel olarak ve bireşimci bir biçimde belirten olguların betimlemesi olan ulusal muhasebenin iki değişik biçimi vardır. Ulusal muhasebenin birinci biçimi, geçmişe yöneliktir; geçmişteki durumu belirler. Bu muhasebe yöntemi, ulusal ürün ve ulusal gelir gibi iktisadi etkinlikleri bir arada gösterme olanağı sağlar. Ulusal muhasebenin ikinci biçimi, tahmine dayalı ya da geleceğe yönelik muhasebedir. Bir dönem konusunda elde edilmiş bilgilerden yola çıkarak, bütün ulus için gelir ve gider tahminlerini hazırlamaya çalışır.
Son Yorumlar