Toplum yaşamını düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasalar bütünü.
Toplum yaşamıyla arasında derin bir bağlantı bulunan ve ancak toplum yaşamı içinde düşünülebilen hukuk kavramı günümüze kadar çeşitli biçimlerde tanımlanmıştır. Ancak bu tanımlamaların ortak bir yönünün bulunduğu da kesindir: Bu da, hukukun toplumu düzenleyen kurallar bütünü olduğudur. Hukuk, bir toplumda kişiler ve kurumlar arasındaki ilişkileri (kişi ile devlet arasındaki ilişkileri) bir düzene bağlar ve karşılıklı olarak varlıklarım sürdürmelerini sağlar.
Hukuk, Ahlak Ve Din İlişkisi
Toplumsal ilişkileri düzenleyen kurallar üç biçim altında ortaya çıkarlar: Hukuk kuralları; ahlak kuralları; din kuralları. Bu kurallar bazen iç içe girmiş durumda olsalar da kendine özgü özellikler taşırlar. Sözgelimi, ceza hukukunun yasakladığı bir eylem, aynı zamanda dine ve ahlaka da aykırı bir eylemdir çoğu kez. Hukuk kurallarının ayırıcı niteliği, bu kuralların zorlayıcı yaptırımlara dayandırılmış olmalarıdır.
Buna karşılık, ahlak ve din kuralları zorlayıcı bir yaptırımdan yoksundurlar; zorlayıcı bir yaptırım kazanır kazanmaz da hukuk kuralı haline dönüşürler. Bu aradaki yaptırım gücü devletin gücüdür.
Hukuk, iktisat ve siyasetle de bağlantılıdır. Bir başka deyişle, belirli bir toplumun hukuk düzeni, o toplumun iktisadi ve siyasal düzeniyle uyum içindedir.
Hukukun Toplum Bilimsel İçeriği
Hakla kuvvet arasındaki ilişkiler her zaman tartışma konusu yapılmıştır. Hukuk kuralı, topluluğun içindeki ilişkilerin yasası olduğundan, bu yasanın buyruğuna uyma insanların isteklerine bırakılamaz; çünkü toplumsal düzen tehlikeye girer. Hukuk, yalnızca kamu otoritesiyle (devlet otoritesi) varlığını ortaya koyar; tek dayanağı devlet gücüdür.
Toplumlar tarih içinde bir evrimden geçerler; hukukun da bu evrime bağlı olarak içerik değiştirdiği görülür. Bir toplum başka bir toplumu egemenliği altına aldığı ve kendi hukukunu zorla kabul ettirdiği zaman ani değişiklikler ortaya çıkabilir.
Örf ve Adet Hukuku
İnsanlık tarihinde iki hukuk biçimi görülür: Yazılı olmayan hukuk (örf ve âdet hukuku); yazılı hukuk. Tarihsel olarak örf ve âdet hukuku, yazılı hukuktan önce gelir. Geleneksel tanımlamaya göre, örf ve âdet iki öğeden oluşur: Kişilerin alışılagelmiş bir davranışı ve bu davranışın hukuksal açıdan zorunlu olduğu inancı. Örf ve âdet kuralının değerini göstermek için, bir kuralın eskiden beri var olup olmadığına bakılır.
Yazılı Hukuk
Yazılı hukuk, örf ve âdet hukukuna oranla kesin kurallar içerir. Hukuk uygulayıcıları, yazılı hukuk kurallarını yorumlayabilirse de, bu yorum alanı çok sınırlıdır. Kurallar açık bir biçimde ortaya konmuştur.
Doğal Hukuk
Eskiçağ’dan bu yana, hukukun kaynağı ve niteliği ünlü felsefeciler tarafından tartışma konusu yapılmıştır. Eflatun, Aristoteles ve Cicero gibi felsefeciler evrensel bir doğal hukukun (tabii hukuk) var olduğunu ileri sürdüler.
Bu anlayış XVIII. yy’da Rousseau ve Montesquieu’yle büyük bir geçerlik kazandı, Fransız Devrimi’ni yaratan öğretinin de temelini oluşturdu. Öte yandan, Epikuros, Hobbes, Spencer, Stuart Mili gibi bazı düşünürlerse doğal hukuk anlayışını eleştiri konusu yaptılar. Hegel ve Marx da doğal hukuk anlayışına karşı çıktılar: Onlara göre yasalar ve hukuk,tarihin ürünleriydi.
Kamu Hukuku ve Özel Hukuk
Hukuk sistemi iki ana dala ayrılır: Kamu hukuku; özel hukuk.
KAMU HUKUKU. Kuralları her zaman buyurucu olan kamu hukuku, kendi içinde anayasa hukuku, idare hukuku, ceza hukuku, usul hukuku, devletler umumi hukuku, umumi amme hukuku gibi dallara ayrılır. Anayasa hukuku, devletin siyasal yapısını, yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin işleyişini, kişilerin devletle iliş-kilerini düzenler. İdare hukuku, kamu hizmeti alanında kişilerin devletle ve kamu idareleriyle ilişkilerini, devlet memurlarının görev ve yetkilerini, kamu mallarının yönetilmesi konularım belirler. Ceza hukuku, suç sayılan eylemleri ve bunlara uygulanacak cezaları saptar. Usul hukuku, mahkemelerin yargılama yaparken izleyecekleri yolları gösterir (usul hukuku, ceza usul hukuku ve medeni usul hukuku olmak üzere ikiye ayrılır). Devletler umumi hukukunun (milletlerarası hukuk) konusu, devletler arasındaki siyasal ve diplomatik ilişkilerdir. Devletleri bu hukuk kurallarına zorlayacak bir yaptırım gücü olmadığı için, hukuksal niteliği tartışmalıdır. Birleşmiş Milletler Örgütü’nün kuruluş ve işleyişi bu hukukun düzenleme alanına girer. Umumi amme hukuku, genel ve soyut olarak devletin yapısını, oluşumunu ve niteliğini inceleyen hukuk dalıdır.
ÖZEL HUKUK. Bir toplumdaki eşit hak ve yetkilere sahip kişiler ve kuruluşlar arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalıdır. Eşitlik ilkesinin egemer. olduğu özel hukuk, kendi içinde, medeni hukuk, ticaret hukuku, devletler hususi hukuku gibi dallara ayrılır. Medeni hukuk, özel hukukun en geniş ve en önemli bir dalıdır. Kişilerin, kişilik, aile, miras, mal varlığı, alım-satım ve öbür sözleşmeler alanındaki etkinliklerini düzenler. Borçlar hukuku da medeni hukukun içinde sayılmaktadır. Ticaret hukuku, kişiler arasındaki ticari ilişkileri, çeşitli ticaret şirketlerini, çek, bono ve poliçe gibi ticaret senetlerini düzenleyen hukuk dalıdır. Devletler hususi hukuku, değişik devletlerin vatandaşları arasındaki özel hukuk ilişkilerinde (evlenme, miras, vb.) hangi devletin hukuk kurallarının uygulanacağını ve kişilerin vatandaşlık ilişkilerini belirleyen hukuk dalıdır. Değişik devletlerin vatandaşları arasındaki özel hukuk ilişkileri, her devlet tarafından konan kurallar ve devletler arasında yapılan anlaşmalarla çözüme bağlanır.
Son Yorumlar