Hz. Peygamberin en yakın dostlarından biri olan Hz. Ebu Bekir Mekke’de doğdu. En meşhur lakabı “Çok samimi, çok sadık” anlamına gelen Sıddık’tır. Bu lakap, kendisine bizzat Hz. Peygamber tarafından verilmiştir.
Hz. Ebu Bekir Kureyş’in ileri gelenlerinden, kabilesi arasında sevilip sayılan ve güvenilen bir kişiydi. Cahiliye devrinde putlara tapmamış, o dönemin her türlü kötülüğünden uzak bir hayat yaşamıştı. Hz. Muhammed’le peygamberlik öncesi de çok yakın bir arkadaşlık ve dostlukları vardı.
Hz. Ebu Bekir ilk Müslümanlardandır. Hz. Peygamber, kendisini herkesin yalanladığı bir sırada onun inandığını ve İslamiyet için her şeyini feda ettiğini söylemiştir.
Mekke döneminde İslamiyetin yayılmasında Hz. Ebu Bekir’in büyük etkisi vardır. Kureyş’in ileri gelenlerinden birçok kimse Hz. Ebu Bekir’in vasıtasıyla Müslüman olmuştur. Bunlar arasında Hz. Osman ve Bilâl-i Habeşî gibi önemli kişiler bulunmaktadır.
Hz. Ebu Bekir’in Hz. Peygambere sadık arkadaşlığının güzel örneklerinden biri de hicret yolculuğudur. Hz. Peygamber, Müslüman olmayan bazı Kureyşliler kendisini öldür¬meye kara verince Ebu Bekir’in evine gelerek Medine’ye hicret edeceklerini söyledi. O gece müşrikler tarafından evi kuşatılan Hz. Peygamber yatağına Hz. Ali’yi yatırarak Ebu Bekir’le birlikte Sevr Mağarası’na doğru hareket ettiler. Peygamberimiz, kendilerini takip eden müşriklerin mağaranın girişine kadar gelmesi üzerine korkuya kapılan Hz. Ebu Bekir’i teselli ederek onların kendilerine zarar veremeyeceğini söyledi. Kur’an-ı Kerim’de bu durum şöyle anlatılmaktadır:
“Eğer siz ona (Resülullah’a) yardım etmezseniz (bu önemli değil); ona Allah yardım etmiştir: Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke’den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına, üzülme çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükûnet sağlayan) emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçattı. Allah’ın sözü ise zaten yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir. ” Tevbe suresi, 40. ayet.
Hz. Ebu Bekir, Mekke döneminde olduğu gibi Medine döneminde de Hz. Peygambere maddi ve manevi her yönden destek verdi. Hz. Peygamber birçok konuda onun görüşüne danışmıştır. Örneğin Bedir Gazvesi’ne karar vermeden önce onunla istişare etmiştir.
Hz. Peygambere en çok kimi sevdiği sorulunca önce Hz. Ayşe’nin, sonra da Hz. Ebu Bekir’in adını zikrederdi. Hz. Ebu Bekir, Kur’an’ı ve Hz. Peygamberin sözlerini iyi bilirdi. Nitekim Kur’an’ın tamamını ezbere bilir ve güzel bir şekilde okurdu.
İmamlık yapacak kimselerin Kur’an’ı en iyi bilen ve en güzel okuyanlardan seçilmesini tavsiye eden Hz. Peygamber, kendi yerine namaz kıldırmak için görevlendirmişti.
Hz. Ebu Bekir, alçak gönüllü, yumuşak huylu ve hoşsohbet biriydi. Kendini beğenenlere çok kızardı. Fakirlere, zor durumda olanlara yardım eder, misafirlere ikramda bulunurdu. Her zaman vakarlı ve ağır başlıydı. Dürüst ve güvenilirdi. Başkalarının hakkına titizlikle riayet ederdi.
Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamberin ölümünden sonra sahabelerin çoğunluğu tarafından halife seçildi. Halife seçildiğinde yaptığı meşhur hutbesinde Müslümanların en iyisi olmadığı hâlde onlara başkan seçildiğini ifade ederek doğru hareket ederse kendisine yardım etmelerini, yanlış davranırsa doğrultmalarını, Allah’a ve Resulü’ne itaat ettiği müddetçe Müslümanların kendisine itaat etmelerini istedi.
Kur’an-ı Kerim’in toplanması ve korunması konusunda büyük çaba harcadı. İslamiyetin ilk kez Arap Yarımadası dışında Suriye, Filistin ve Irak’ta yayılmasına vesile oldu. Altmış üç yaşında vefat etti. Hz. Peygamberin kabrinin yanına defnedilmesini vasiyet etti.
sizin sayenizde 100 aldım. teşekürler ederim