Yer değiştirmesi, yaşamını sürdürmesi ve üremesi için gerekli bütün işlevleri yerine getirebilecek bir yapıda olan canlı organizma. Hayvan, bedeninin öz maddesini, ancak, öbür hayvansal ya da bitkisel organizmalara bağımlı olarak bireşim haline getirebilir. Bu nedenle, hayvana dışbeslenen de denir. Hayvanlar, alanları yer yer örtüşen birçok bilim dalının inceleme konusudur. Bu dallar arasında hayvanbilim, hayvan biyolojisi, hayvan psikolojisi ve hayvan paleontolojisi sayılabilir. Evrimci savlar, insan türünün hayvandan çıktığını göstermekle insanların hayvan dünyasına bakış açısını değişikliğe uğratmışlardır. Tarih öncesi’nden başlayarak bütün devirlerde, hayvanlar, insanların yaşamında önemli bir rol oynamışlar, Tarih öncesi insanları, kendilerine gereken başlıca besin maddelerini avcılık ve balıkçılıktan sağlamışlardır. Avlanma iktisadından üretim iktisadına geçildiğinde, bazı hayvanlar yetiştirilip evcilleştirilmiş ve etlerinden düzenli olarak yararlanılmıştır.
İnsanların hayvan dünyasıyla dinsel ve büyüsel nedenlerle de ilgilendikleri bir gerçektir. Fransa, İspanya, vb’ndeki mağaraların duvarlarına yapılmış kaya resimleri, Tarih öncesi insanlarının sanatsal yeteneklerini doğrular. Bu mağaralardaki mamutlar, ilkin öküzler, bizonlar, atlar, büyük kediler şaşırtıcı bir gerçekçilikle çizilmişlerdir. Söz konusu resimlerin büyüsel bir rolü olduğu sanılır.
Tarihin başlangıcıyla birlikte hayvanların dinsel rolü de giderek büyümüştür. Mısırlılar, ibişler, timsahlar, koçlar, akrepler, pislik böcekleri, vb. her çeşit hayvanı tanrılaştırmışlar ya da onlara çok büyük saygı göstermişlerdir. Ama, kuşkusuz uygarlıklarında başlıca yeri boğa ve kedi almıştır. Apis Öküzü Tanrı’nın temsilcisi gibi değil, bir tanrı gibi kabul ediliyordu. Bu, türünün nitelikleri için seçilmiş iyice belirgin bir bireydi. Din adamları tarafından kırk gün süreyle bir yere kapatılıp beslendikten sonra kutsal bir gemiyle Menfise taşınırdı. Ptah tapınağında, hizmetine görkemli bir daire ayrılmıştı.
Öldüğünde mumyalanırdı ve din adamları, yeni bir Apis yapmak için tüyleri elverişli olan başka bir öküz aramaya koyulurlardı. Mısırlıların evcilleştirmeyi başardıkları kedi de olağanüstü dinsel törenler yapılmasına neden‘olmuştur. Güzelliğin anası ve aşk tanrıçası olarak da adlandırılan kedi tanrıça Bastet’in tapınağı Bubastis’teydi, heykeli de tapınağın ortasında yükseliyordu. Her ailenin bir Bastet heykelciği ve büyük bir çoğunlukla da canlı bir kedisi vardı. Kedi ölünce sahipleri arkasından gözyaşı dökerler ve yas belirtisi olarak kaşlarını traş ederlerdi. Kediler mumyalanırdı. Bir gömütlükte üç yüz bin dolaylarında kedi mumyası bulunurdu.
Tarih boyunca daha başka birçok hayvan, sözgelimi yılanlar da bir tapınma konusu oldu. XIX.yy’da Benin’de (Dahomey) piton yılanına büyük saygı gösterilirdi (her kentte piton yılanına bir ev ayrılmıştı); halkın piton yılanlarının önünde yerlere kadar eğilmesi Vodu dininin temelini oluşturdu.Bazı Hıristiyan mezhepleri de aynı biçimde yılanlara taptılar. Ama tarihin bazı dönemlerinde kimi hayvanlar, lanetlenmiş ve işkenceden geçirilmişlerdir. Sözgelimi kedi, Mısırlılar tarafından uzun süre övüldükten sonra Ortaçağ’da işkenceye uğramıştır. Kediler, en kötü ölüm cezalarına o zaman çarptırılmışlar, alanlarda canlı olarak yakılmışlar, büyük binalara hapsedilmişler, katedrallerin tepesinden atılmışlardır. Hayvanlar, sayısız efsanelere, inanışlara, özdeyişlere, geleneklere de yol açmışlar, insanın hayalgücü bunları olağanüstü canavarlara dönüştürmüştür. Ayrıca mitolojide de yarı-insan, yarı-hayvan yaratıklar vardır. Bunlar arasında Kentauroslar, Sirenler, Satyroslar, Minotauros- l^ır, vb. sayılabilir.
Hayvanların Korunması
Hayvanların evcilleştirilmesi Tarih¬öncesi dönemde başlamıştır. Yakındoğu’da maden yataklarında bulunmuş kemikler üstünde, son yıllarda radyoaktif karbonla yapılmış tarihlemelere göre, ilk olarak evcilleştirilen hayvan koyundur. Daha sonra sırasıyla, keçi, köpek, domuz, boğa, at ve kedi gelir. Günümüzde köpek ve kediden başlayarak, birçok tür, modern insan için, büyük bir çoğunlukla yarar sağlayıcı rollerini yitirmiştir: Varlıklarıyla, özellikle kentlerde, insanın kapanıp kaldığı beton evrene bir yaşam belirtisi getiren doğa parçalarını oluştururlar. Buna koşut olarak, hayvanların korunması kitap, basın, televizyon, vb. yollarla istenmekte, özellikle nesilleri tükenmekte olan hayvanların korunması için çaba harcanmaktadır. Bu korumanın etkili olması için başvurulacak en etkili yol, rezervlerin ve ulusal parkların kurulmasıdır. Son yıllarda dünyanın birçok yerinde evcil olduğu kadar yabanıl hayvanların da korunması daha etkili bir biçimde ele alınmaktadır. Çevrebilim hareketine bağlanan bu çalışmalar, bilimsel buluşların doğrultusunda ilerlemektedir.
Hayvan Topluluğu
Belli bir bölgede yerleşmiş yabani hayvan türlerinin tümü hayvan topluluğu (direy ya da favna] olarak adlandırılır. Günümüzdeki hayvan toplulukları jeolojik zamanlar sırasında yavaş yavaş oluşmaya başlamıştır. Fosil hayvan topluluğunun incelenmesi, bazı canlı hayvanların dağılımını açıklama olanağı verir. Sözgelimi tapirler, hem Güneydoğu Asya’da, hem de tropikal Amerika’da yaşarlar. Oysa eskiden bu hayvanlar Avrasya ve Kuzey Amerika’da yerleşmişlerdi, zamanla günümüzde bulundukları bölgelere göç ettiler.
Günümüzde yaşayan hayvanların dağılımının incelenmesi, biyocoğrafyacılara, yeryüzünü, her biri kendine özgü bir hayvan topluluğuyla nitelendirilen büyük hayvan coğrafyası bölgelerine ve hatta bunları da alt bölgelere ayırma olanağı vermiştir. Avrupa, Kuzey Asya ve Kuzey Afrika’yı içine alan palearktik bölge, memeliler (etçiller, gevişgetirenler, vb.), kuşlar (ötücü kuşlar, yağmur kuşları) ve pulkanatlılar (ya da kelebekler) bakımından zengindir. Kuzey Amerika’ya denk düşen nearktik bölgenin en belirgin öğeleri arasında çamaşırcı ayı, hindi, çıngıraklı yılan, tümkemikli balıklar sayılabilir; palearktik ve nearktik bölgeler çoğunlukla geniş bir holarktik bölgede birleşmişlerdir. Güney ve Orta Amerika, memeliler (kemerli hayvanlar, sarılgan kuyruklu maymunlar), kuşlar (çok sayıda papağan ve sinek kuşları ya da kolibri), sürüngenler ve böceklerin oluşturduğu çok zengin bir hayvan topluluğu bulunan neotropikal bölgeyi oluşturur. Etyopya bölgesi, filler, gergedanlar, zebralar, antiloplar, suaygırları, aslanlar, panterler, vb. büyük memelilerin yaşadığı’tropikal Afrika’ya denk düşer. Genellikle makimsiler (makiler), etçiller (forsa ya da gelincik kedisi),kuşlar, vb. ile nitelendirilen Madagaskar bölgesi, bu bölgeden ayrılır.
Avustralya’dan Kutuplara Hayvanlar
Doğu bölgesi, Hindistan’dan Endonezya’ya kadar Güney Asya’yı içine alır. Bu bölge özellikle kaplan, orangutan, cadı maki, çok sayıda tavus kuşu ve sülünleri barındırır. Doğuda Borneo ve Sulavvesi arasından geçen “Wallace çizgisi” denilen bir çizgiyle Avustralya bölgesi başlar: Bu bölgenin en belirgin hayvanları keseliler ve tekdeliklilerdir, ama koşucu devekuşu, tepeli devekuşu ve daha birçok değişik kuşlar da vardır. Dünyanın iki kutup bölgesi de özel bölgelerdir. Arktik bölgede beyaz ayı, mors.misk öküzü ve çok sayıda deniz kuşlarından oluşan oldukça zengin bir hayvan topluluğu yaşar. Antarktika bölgesindeyse omurgalılara (penguen ve yüzgeçayaklılar) yalnızca kıyı kesimlerinde rastlanır. Okyanusların da aynı biçimde bölgelere ayrılmasına ilişkin araştırmalar yapılmıştır; adalarda çoğu kez değişik hayvanlar yaşar: Buna örnek olarak Galapagos ve Yeni Zelanda gösterilebilir. Belli bir bölgenin hayvan topluluğu durağan değildir, bazı türler azalıp yitip giderken, bazıları da tersine hızla çoğalır (patates böceği, misk sıçanı, vb.).
Hayvan Göçleri
Birçok hayvan türünün, üredikleri yerle, yılın, üreme dönemi dışında kalan süresini geçirdikleri yer arasında yaptıkları çevrimsel yer değiştirmeleri hayvan göçleri olarak adlandırılır.
Her şeyden önce geri dönüş kavramıyla belirginleşen göç, hayvanın biyolojik çevrimine bağlıdır ve yaşamını sürdürmesini sağlar. Mevsimler boyunca en iyi besin kaynaklarını aramak için ve üreme gereği olarak göç eden türlere özellikle kuşlar arasında rastlanır.
Kuşlar yalnızca uçarak göç etmezler; sözgelimi iri morkuşlar olan porphyriolar yazın kurumuş olan Guadalquivir bataklığını terk ederek kıyılara yakın deniz kulaklarına giderler; sonra yuva yapmak için yeniden bataklıklara dönerler. Bu, çok kısa mesafeler arasında yapılmakla birlikte, gerçek bir göç çevrimidir.
Porphyriolar bu yer değiştirme hareketini yürüyerek ve gece yaparlar. Üreme gereksinimleri için karada bulundukları zaman dışında, ancak yüzerek yer değiştiren penguenler, güney denizlerinde, izleyecekleri yolların iyi belirlenmiş olduğu mevsimlik büyük gezilere çıkarlar.
Kuşlar en hareketli hayvanlar arasında yer alır. Ekvator ormanlarında bile birçok kuş, ağaçların çiçek açmasına ya da meyve vermesine göre sürüler halinde yer değiştirirler. Ilıman bölgelerde, genellikle Avrupa’ da yer değiştirmenin yönü, sonbaharda, güneye doğru, daha doğrusu güneybatıya doğrudur. Bazı türler, kıvrımlı bir yolu baştan başa aşarlar ve ilkbaharda farklı bir yol izleyerek geri dönerler. Kuşların çoğu (özellikle leylekler ve yırtıcıkuşlar) denizleri geçmekten sakındıklarından, büyük bir çoğunluğu Cebelitarık ve İstanbul Boğazı üstünden geçer.Güney yarıkürede, hayvan göçlerinin yönü genellikle tersinedir, ama bazı tropikal göçmen kuşlar ekvatorun bir yanında yuva yapar ve öbür yanında kışlarlar.
Göçmen hayvanların yön saptama yetenekleri henüz kesin biçimde açıklanmamıştır. Memeliler arasında yalnızca bazı gruplar göç ederler. Bunlar, özellikle karada yaşayan büyük otçullar (bizonlar, karibular ve antiloplar) ve deniz memelileridir (balinalar ve foklar). Yarasalar, soğuk mevsimi kış uykusuna yatarak geçirirler, ama bazı türler, yüzlerce kilometre aşarlar. Amerika bizonları mevsimlere uygun olarak yer değiştirirler, ancak izledikleri yollar kesindir.
Batı Avrupa iç sularından, doğduğu yer olan Sargasso denizine dönecek olan yılanbalığından, açık denizde birçok yıl geçirdikten sonra koku alma duyusu sayesinde doğduğu yer olan Pireneler’in ya da İskoçya’nın akarsularına dönecek olan som balığına kadar olağanüstü göçler yapan balıklar vardır. Deniz ve tatlısu arasındaki bu göçler, balıklarda önemli fizyolojik değişikliklerle birlikte gerçekleşir. Denizle tatlı su arasında yapılan göçlerin yanı sıra, tümüyle denizde ya da tümüyle tatlı suda, yalı ırmaklarda gerçekleşen hayvan göçleri de vardır.
Dişileri yumurtlamak için düzenli olarak kıyılara giden deniz kaplumbağaları dışında kalan sürüngenlerle, iki yaşayışlılar yaşamlarını oldukça sınırlı belli bir bölgede geçirirler. Kimi kez uzaktan gelen birçok karakurbağası, özel üreme yerlerinde toplanırlar.
Omurgasızlar arasında böcekler de göç etmeye yatkındırlar. Bununla birlikte.doğdukları yere dönüş hareketleri yapanlar azdır. Göçmen çekirgeler, fizyolojik bir değişiklik geçirirler ve çevreye büyük zararlar verdikten sonra sürüler halinde yok olurlar. Kelebekler ve kız böcekleri düzenli dolanmalar yaparlar. Narin yapılı olan lahana kelebeği 2.000 m yükseklikteki dağları geçebilir ve Amerika büyük monarcha’sı A.B.D. boyunca gidiş dönüş halinde mevsimlik bir göç yapar. Kimi kez bir göç çevrimi ancak birçok nesil tarafından tamamlanabilir. Sözgelimi, Vanessa (gündüz kelebeği) kışın Sahra’da doğar, Akdeniz’i geçer, ilkbaharda Avrupa’da ürer ve yeni nesil Afrika’ya sonbaharda döner.
Son Yorumlar