İranlı ozan (Şiraz, 1320?-Şiraz, 1390). Aşıladı Şemseddin Muhammed olan Şirazlı Hafız’ın (Hafız-ı Şirazi de denir) yaşamı konusunda pek az bilgi vardır. Çağdaşı Gülendam adlı bir ozanın yazdığı bir mukaddimeden (tanıtma yazısı) Kuran dersleri aldığı, dilbilgisi, mantık ve felsefeyle uğraştığı anlaşılmaktadır. Takma ad olarak seçtiği Hafız sözcüğünün de belirttiği gibi Kur’an’ı “hıfzetmiş” (ezberlemiş), zamanın medrese eğitiminden geçmiştir. Abd-ün-Nabi Fahrül Zaman’ın 1626’da yazdığı Meyhane adlı yapıtta Şemseddin Muhammed’in büyükbabasının İsfahan’ın Kubân köyünden Şiraz’a geldiği, babasının adının Bahaeddin olduğu belirtilmektedir. Kitaba göre, ticaretle uğraşarak zenginleşen babasının ölümünden sonra, ailesi yoksulluğa düşmüş, annesi, Şemseddin Muhammed’i bakılması için komşusunun yanına vermiş, ama komşusu çocuğu bir hamurkârın yanında çalıştırmıştır. Boş zamanlarında Kur’an’ı ezberleyerek öğrenimine başlayan Şemseddin Muhammed, bu sırada şiir yazmaya da girişmiştir. Şûca Şirâzi, 1414’te yazdığı Enis-ün-Nas (Gönül Yoldaşı) kitabında Şirazlı Hafız’ın, ülkesini istilası sırasında Timur’la görüştüğünü belirtir. Hafız’ın Şiraz’dan hiç ayrılmadığı anlaşılmaktadır.
Divan’ında, zamanın hükümdar ve vezirleriyle olan ilişkilerini telmih yoluyla verdiği görülen Şirazlı Hafız’ın herhangi bir sofi tarikatına girip girmediğiyse bilinmez.
Hafız’ın Şiirleri
Şirazlı Hafız, İran şiirinde ilk önemli gazel ozanıdır. Ondan önce kaside ve destan türünde şiirler yazılıyor, rubai türünün güzel örnekleri veriliyordu. Sadi’nin İran şiirine getirdiği “arifane ve hikmetli” söyleme anlayışı yanı sıra Hafız, daha çok Arap şiirinin İslam’dan önceki Cahiliye döneminden etkilenerek yaşamı ve yaşam karşısında insanı (günlük yaşamdaki insanın duygularını, düşüncelerini, tepkilerini) işleyerek şiirde önemli bir yenileşmeye yol açtı.
Şiirdeki uyumu sözcüklerdeki ses uyumuyla ve dil musikisiyle yaratan Hafız’ın, konularına uygun olarak, coşkulu bir şiir dili vardır. Şiirlerinde tasavvuf konuları yoksa da, tasavvufla ilgili kavramların çağrışım gücünden ve estetiğinden yararlandığı görülür. Hafız, Arap edebiyatından aldığı beyit bütünlüğüne dayanan gazel türüne, anlam bakımından şiir bütünlüğünü getirmiş, böylece, gazelin iç yapısındaki değişiklik, konunun, bütün beyitlere yayılarak işlenen bir bütünü oluşturmasıyla ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla onun gazeli biçimsel yönüyle değil, anlam bütünlüğü yönüyle seçkinleşir.
İranlı ozanların ortaklaşa kullandığı tasavvufla ilgili kimi kavramlar, Hafız’ın şiirinde mecazlı olarak değil, gerçek anlamıyla yer alır. Bu, onun konularının aşkla sınırlanmasını önleyerek, insanın ve çağın eleştirilmesine yönelmesini sağlar. Dolayısıyla kendine özgü bir gerçekçiliğe de ulaşır.
Eski farsça sözcüklere şiirlerinde yer vermeyen Hafız, daha çok kendisinden önceki ozanların sözcükleriyle, şiir diline kendisinin soktuğu sözcükleri kullanarak gazel dilinin de kurucusu olmuştur. Ayrıca Arapça sözcükler de kullanır.
Hafız, gazel dışındaki türlere fazla eğilmemiştir. Gazellerinin, edebiyatımızda özgün örneklerin verilmeye başlandığı XVI. yy’a kadar büyük etkisi olmuştur. Batı edebiyatında da etkileri görülen bu gazellerin toplandığı Divan’ın bir adı da Lisan-ül- Gayb’dır (Gizli Dil) [Hafız’ın Divan’ı 1944’te Abdülbaki Gölpınarlı tarafından dilimize çevrilerek,yayımlanmıştır].
Son Yorumlar