Küçük gruplarda ortaya çıkan ruhsal ve toplumsal olayları incelemeye, bu grupların etkisiyle bireysel kişiliği ve tüm toplumu değişikliğe uğratmaya yönelen bilim dalı.
Yeni Araştırmaların Alanı: Küçük Grup
Gruplar dinamiğinin araştırma alanı, yapıları ve kapsayıcı öbeklerin (toplumsal sınıflar, tüm kültür, uluslar) yasalarını inceleyen toplumbilim ile bireysel ruhbilim arasında yer alır. Bu bilim dalı, ilk grup tedavilerinin (joergensen, Green, Slavson, Moreno), ruhsal dramın ve sosyometrinin (1928’den 1932’ye kadar Moreno) doğuşunun ve Hawthorne’un, Western Electric (1927-1932) sanayi işletmelerinden birindeki grup içi ilişkiler konusunda yaptığı deneysel incelemeleri kapsayan ünlü soruştu- rusunun etkisiyle 1935’ten sonra yavaş yavaş kuruldu. Gruplar dinamiğinin resmi merkezi, 1945’ten beri A.B.D’nde Massachusetts institute of Technology’dir (Kurt Lewin tarafından kurulmuştur).
Bu yeni araştırıcıların incelediği gruba, birincil grup denir ve burada her birey öteki üyelerle doğrudan ilişkiye girebildiği gibi onları kişisel olarak da tanır. Birincil gruplara örnek olarak, bir lise sınıfını, bir fabrika atölyesini, bir gemi mürettebatını, bir işletme yönetim kurulunu, vb., gösterebiliriz. Söz konusu grupları, toplum, ırk, ulus ya da yalnızca istatistik kategorileriyle (“işçiler”, “Zenciler”, “îngilizler”, vb.) karıştırmamak gerekir. Bu kategorilerin varlığından hiç bir toplum bilimci kuşku duymaz, ama bunlar birincil gruplar değildirler. Birincil gruplar, gerçek ama geçici toplumsal birimlerden (bir tiyatro oyununu izleyenler, sokakta bir araya gelen kalabalık, bir otomobilin, vagonun ya da metronun içindekiler gibi)de farklıdırlar. Gelişmiş bir toplumda, her bireyin, bu gruplardan birçoğunun üyesi olduğu ve etkinliğini bu gruplar arasında paylaştırdığı besbellidir.
Birincil Grup İçindeki Davranışlar
Birincil gruplar üstünde yapılan deneysel araştırmalar,toplumsal bilimlerde sık sık görüldüğü gibi şaşırtıcı sonuçlar sağlamış ve yeni kavramların ortaya konmasını gerektirmiştir. Sözgelimi, dinamik açıdan en önemli olayların, işleriyle çok fazla meşgul olan ve önyargılarına kapılmış bulunan grup üyeleri tarafından genellikle fark edilmemesi, şaşırtıcı sonuçlardan biridir. Haberlerin dolaşım tarzı, gerginliklerin ve başarısızlıkların gerçek nedeni, ger-çek otoritenin dağılımı, aslından çok farklı bir biçimde algılanmaktadır. Tıpkı bunun gibi, bireyin grup için-deki durumuna ilişkin olarak kafasında canlandırdığı imge ve bu imgenin öteki üyelerce algılanma biçimi konusundaki düşünceleri, çoğunlukla gerçeğe uymamaktadır. Grubun olgunluğu ve yaratıcılığı da, üyelerinin olgunluğundan ve yaratıcılığından kökçe farklıdır (bu çok önemli bir buluştur). Sözgelimi, bireysel olarak deneyimli ve uyanık kimselerden oluşan bir grup,davranış bakımından olgunlaşmamış olarak ortaya çıkabilir. Ayrıca, grubun biçimsel olmayan yapısı (yani, toplumsal prestijin, otoritenin, yapılacak işlerin üyeler arasındaki gerçek dağılımı), biçimsel yapısıyla (yani resmi, tüzüksel ve görünürdeki yapısı) mutlaka çakışma halinde değildir ve bu, ciddi gerilimler yaratabilir. Resmi olarak atanmış şefin gerçek otoritesi, kuramsal olarak onun astı olan önderin otoritesinden daha az olduğu zaman, böyle bir durum ortaya çıkar. Buna karşılık, grubun üyeler üstünde büyük etki yapması, onlara haberler, görüşler, değerler, davranış biçimleri önermesi ya da kabul ettirmesi; yabancıyı, gruba karşı çıkanı ya da grubun kurallarından sapanı çeşitli biçimlerde, ama mutlaka sınırlı olarak hoşgörmesi, yukardakiler kadar şaşırtıcı olmayan bulgulardır.
Yeni kavramlar arasında, statü ve rol kavramlarını, bağlanılmış grup ile yönelinmiş grup kavramlarını sayabiliriz.Toplumsal statü, bir bireyin toplumsal aşamalarındaki yerinden daha fazla bir şeydir. Statü, bir kim-senin bulunduğu durum dolayısıyla kendisine gösterilmesi gerektiğini düşündüğü muamelelerin, davranışların, bağlılıkların tümünü belirtir. Sözgelimi, yaşlı bir kimseye saygı gösterilecektir; bir hekimin, arabasını yasak bir yere bırakmasına daha fazla göz yumulacaktır; müşteri, satıcı tarafından sabırla ve kibarlıkla dinlenecektir, vb. Demek ki, bir kimse için, kesinlikle belirlenmiş ve değişmez bir statü yoktur; yaşa, cinsiyete ve mesleğe bağlı birçok statü vardır. Rol ise, bir bakıma statünün tersidir ve grup içindeki durumumuzdan ötürü başkalarının bizden isteyebileceklerinin tümüdür. Herkes için geçerli genel ve yükümlülük içeren rollerin (bir cenazedeki davranış tarzı) yanı sıra, bir sınıfa, bir kuruma ya da mesleğe özgü sonsuz sayıda özel rol vardır. Bağlanılmış grup, bir kimsenin somut ve gerçek olarak içinde yer aldığı gruptur. Yönelinmiş grupsa bir kimsenin kendisini belli bir yere oturturken göz önünde tuttuğu, kurallarını, değerlerini ve ideallerini benimsediği gruptur.
Yeni Bir Kişilik Anlayışı
Özet olarak, gruplar dinamiğinin, insan kişiliği anlayışını yenileştirdiğini ve bu kişilikte, birbirinin içine geçmiş üç katmanı ayırt ettiğini söyleyebiliriz. Hiç kuşkusuz, ilk gereksinimlerin biyolojik özünü, bireyin genetik kodundaki kalıtımsal özellikleri reddetmek söz konusu değildir burada. Ama kişiliğin toplumsal katmanının gelişimi, ancak birincil ve ikincil gruplar içinde gerçekleşir. İnsan kişiliği, çeşitli grupların (bağlanılmış ya da yönelinmiş gruplar) kendisine kabul ettirdiği çeşitli gerekimlerin özgün bir bireşimini yaparak kendini oluşturur; art arda’ bir dizi rolü yüklenir ve olgunluğu, bunları etkili bir biçimde yüklenişinde (bunları eleştirmekten de geri kalmayabilir) kendini gösterir. Son olarak, ussal-bilimsel diyebileceğimiz bir katman da vardır. Yani insanoğlu, kendini oluşturan toplumsal belirlenimler konusunda edindiği bilgiyle, bu belirlenimlere daha iyi egemen olur, onları değiştirebilir ve hatta reddedebilir. İnsan grupları içinde, kurallara ve yaygın değerlere körü körüne bağlılık oldukça, ilerleme diye bir şey de söz konusu olamaz. Grup içinde, özgün kişilerin, grubun değerlerine ve kurallarına karşı gelenlerin hepsinin, belli sınırlar içinde bir işlevi vardır.
Gruplar Dinamiğinin Uygulamaları
Yakın zamanda ortaya çıkmasına karşın, bu yeni bilim dalının birçok uygulaması yapılmıştır. Çalışma gruplarına (training groups; T grupları) bilinçli olarak katılmanın, kendinin bilincine varma ve bireyin hem kişisel, hem de toplumsal etkililiğini artırma konusunda önemli bir rol oynadığı görülmüştür. İyileştirme uygulamalarıysa ayrıntılarıyla bilinmektedir. Bu uygulamaların temel varsayımı şudur: Nevroz, kişi ile ötekiler arasındaki ilişkilerin bozulmasından kaynaklanır ve gerçek iyileştirme ancak, bireyi, rollerine ve iletişimlerinin gerçek ağma oturtan grup tedavisiyle gerçekleşebilir. Pedagoji konusundaysa, gruplar dinamiği, öğretmen-öğrenci ilişkisinin donmuş kalıplarını kırmaya ve grubun yaratıcılığına daha büyük bir girişkenlik sağlamaya yönelir (en tanınmışlar arasında Decroly’i, Freinet’yi saymak gerekir). Gruplar dinamiğinin, artık toplumsal ruhbilim araştırmaları arasında seçkin bir yer tuttuğu söylenebilir.
Son Yorumlar